Son günlerde yoğunlaşan “Erzincan-Trabzon Hızlı Tren Güzergâhı” ile ilgili
tartışmalar, Bayburt açısından fevkalade hayati öneme sahiptir ve bu sebeple
konunun doğru okunup, doğru anlaşılıp, doğru savunulması zorunludur.
Esasen; böyle bir projenin varlığı, tarihi geçmişi, Erzincan - Trabzon bağlantısı
için 1983 ve 1997 yıllarında İTÜ’ye yaptırılan güzergâh değerlendirme
çalışmalarının sonuçları ve yine 2009’da özel bir firmaya verilen güzergâh
belirleme çalışmalarından haberdar olan Bayburtlu sayısı, herhalde iki yıl öncesine
kadar yok denecek kadar azdı.
Nitekim bizler de konu hakkında 9 Nisan 2011 tarihinde Ankara’da yaptığımız
BAYPROJE istişare toplantısında bilgi sahibi olduk. Bu toplantıda hemşerimiz
Doç. Dr. Şeref Oruç konuyu gündeme getirdi ve Bayburt açısından önemini
vurguladı. Bunun üzerine konuyu araştırmak istedik ve Karadeniz Teknik
Üniversitesinde Prof. Dr. Fazıl Çelik başkanlığında bir grup öğretim üyesinin
yaptığı “Trabzon-Erzincan Yüksek Hızlı Tren Güzergâh Alternatifleri”
çalışmasına ulaşıp, detaylarını öğrenmeye çalıştık.
Ekim 2011 de Prof. Çelik’in basına yaptığı açıklamalardan sonra, bu önemli konuya
Bayburt yerel basını ilgi gösterdi ve gelişmeleri takip etmeye başladı. Özellikle
“Bayburt Postası” hemen her sayısında konuyu işleyerek, gündemde tuttu.
Kabul etmemiz gerekir ki, Bayburtlular olarak 2011 yılı boyunca bu meseleyi iyi
takip etmedik, önemini kabul etmekle birlikte, Bayburt lehine bir sonuç
çıkabileceğine inanmadık. O kadar ki; yıl boyunca BAYPROJE olarak gerek
Bayburt’taki temaslarımız sırasında ve gerekse 2 Aralık 2011 de Ankara’da
yaptığımız 2. Bayproje Toplantısında konuyu gündeme getirdiğimizde, ilgililerde
4
sanki geç kalınmış olduğu ve yapılacak bir şey kalmadığı gibi bir kanaatin var
olduğunu gördük.
2012 yılı başında Prof. Dr. Fazıl Çelik’e ulaşarak; Temmuz 2011 tarihli “Trabzon-
Erzincan Yüksek Hızlı Tren Güzergâh Alternatifleri Raporu”nu, “Aralık 2011
Tarihinde Revize Edilmiş Güzergâh Çalışmasını”, “Sayın Başbakan’a hitaben
yazdığı 25.12.2011, 31.12.2011 ve 04.01.2012 tarihli üç mektubu” ve
“08.02.2012 tarihinde yaptığı basın toplantısı metnini” temin ettik.
Söz konusu raporu ve mektupları dikkatli bir biçimde tetkik edince, bu davanın
tüm hemşerilerimiz tarafından bilinmesi ve sahiplenilmesi gerektiğini düşünerek,
BAYPROJE olarak temas halinde olduğumuz Türkiye’nin muhtelif şehirlerindeki
450 kadar hemşerimize, konunun önemini belirten bir mektup yazdık ve bu
mektubu 15 Şubat 2012 tarihinde e-posta yolu ile gönderdik. Bu mektubun ekinde
yukarıda bahsedilen rapor ve dokümanlar da mevcuttur.( Söz konusu rapor ve
ekleri www.bayproje.org adresli sitemizde o tarihte yayınlanmış olup halen bu
sitede görülebilir.)
Bu arada, Ocak 2012 içinde, Milletvekilimiz Sayın Bünyamin Özbek ile Belediye
Başkanı H.Ali Polat, BSTO Başkanı İbrahim Yumak ve Üniversite Rektörünün de
konuyu önemsedikleri, işbirliğine hazır oldukları, bu konuda mücadele edecekleri
ve Prof. Dr. Çelik’i Bayburt’a davet edeceklerine ait beyanatlarını basından takip
ettik. Yine Ankara - Bayburt Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin yayınladığı
”Bayburt’un Sesi” dergisinde de söz konusu rapor ve Başbakan’a mektuplar
yayınlanarak konuya destek verildi.
Bu tarihten sonra, konu Bayburt basınında daha fazla yer buldu, Bayburt için arz
ettiği önem ve Hızlı Tren Hattının Bayburt’tan geçmesini gerektiren ilmi ve
rasyonel verilere ilgi arttı.
17 Şubat 2012 tarihinde Giresun Üniversitesinin bu konu ile ilgili olarak
düzenlediği Çalıştay, Mayıs 2012 de TCDD Genel Müdürünün açıklamaları, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)
toplantısı, Çevre ve Şehircilik Bakanının açıklamaları konunun gündemde kalmasını
sağladı.
5
Eylül 2012 de hazırlanan ve askıya çıkan ÇED raporuna Prof. Dr. Çelik ve
BSTO’nın itiraz ettiklerini ve itiraz dilekçelerini verdiklerini, bu konuda yapılan
basın açıklamalarını yine yerel basından takip ettik.
Nihayet, 21 Kasım 2012 tarihinde Bayburt Üniversitesinin daveti ile Prof. Dr.
Fazıl Çelik Bayburt’ta bir konferans verdi, Erzincan-Trabzon Demiryolu
meselesinin tarihi geçmişini, yaptığı çalışmaların detaylarını ve demiryolu
güzergâhı alternatifleri ile ilgili tezini yeniden anlattı. Burada dikkatinize sunmak
istediğimiz husus, bir yıl kadar önce gerçekleştirileceği yetkililer tarafından
beyan edilen bu konferansın ancak şimdi, yani bir yıl sonra organize edilebilmiş
olmasıdır.
Bu konferanstan sonra hemşerilerimizin konuya daha bilinçli olarak sahip
çıkacağını umuyoruz. Konu yerel basında işlenmeye devam etmektedir.
BAYPROJE’nin Kasım 2012 içinde yapılan 5nci İstanbul ve 3ncü Ankara
toplantılarında da konu yeniden görüşülmüş, Prof Dr. Fazıl Çelik ve ekibi
tarafından ileri sürülen ilmi veriler ışığında, hızlı demiryolu hattının Bayburt’tan
geçmesini sağlamak için, neler yapılması ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiği
tartışılmıştır.
Son olarak; 2013 yılının ilk günlerindeki Bayburt seyahatimiz sırasında,
Trabzon’da Prof.Dr. Fazıl Çelik ve Doç.Dr. Şeref Oruç’la bir öğlen yemeğinde bir
araya geldik, kafamıza takılan tüm soruları sorduk. Daha sonra da Prof.Dr. Çelik
telefon görüşmesi yolu ile uzmanlık sahasına giren detaylarda bizi aydınlattı.
Tüm bu gelişmelerden sonra, konuyu bir bütün halinde hemşerilerimizin bilgisine
ve dikkatine sunmanın yararlı olacağını düşündük. Bu raporun kaleme alınma
sebebi budur.
Şunu da ilave edelim ki, buraya kadar anlatmaya çalıştığımız uzunca tarihi süreci
aktarmaktan maksadımız; bu örnekten hareketle, Bayburtlular olarak çok haklı
davalarımızda birlik içinde, yeterince duyarlı, tam zamanında, bilinçli ve kararlı
şekilde hareket edip edemediğimizi değerlendirmemize yardımcı olmasıdır.
6
BÖLÜM 1
Bayburt’u Karadeniz’e Bağlayacak Demiryolu Konusu Nedir?
Bu bölümde konunun kolay anlaşılabilmesi için; “Bayburt’u Karadeniz’e
Bağlayacak Demiryolu Konusu” ya da “Trabzon-Erzincan Yüksek Hızlı Tren
Güzergâhı Meselesi” ile ilgili tespitleri, aşağıda madde başlıkları olarak verecek,
daha sonra yorum ve önerilerimizi sunacağız.
1. Demiryolunun Karadeniz’e (Trabzon Limanına) ulaştırılması
meselesinin, gerek Cumhuriyetin ilk yıllarında ve gerekse Osmanlı
döneminde düşünülmüş olduğu, tarihi “İpek Yolu”nun demir yoluyla da
geçilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu düşüncenin 130 yıllık bir
geçmişi vardır. (Ek:1 “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Demiryolu ve Bayburt”
Doç.Dr. Murat Küçükuğurlu)
2. Geçmişte, Doğu’yu Karadeniz’e bağlayacak tüm tren yolu
güzergâhlarının Bayburt’tan geçmesi öngörülmüştür. Bu husus
Osmanlı belgelerinde de, 1924-28 yıllarına ait demiryolu
dokümanlarında da görülmektedir.(Ek:1)
3. O dönemlerin teknik imkânlarıyla Doğu Karadeniz dağlarını en kolay
biçimde geçmek için Harşit vadisinin kullanılması düşünülmüş ve
Gümüşhane–Tirebolu yolu ile Karadeniz’e ulaşmak hedeflenmiştir.
4. Bu nedenle; 1983 ve 1997 yıllarında İTÜ’ye bu güzergâh üzerinde
çalışma yaptırılmış,2009 yılında da özel bir şirkete (muhtemelen
aynı şartlanma ile) Erzincan-Gümüşhane–Tirebolu güzergâhı
7
çalıştırılmıştır. Her üç etüdünde fizıbl (yapılabilir) çıkmadığı
anlaşılmaktadır.
5. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının web sitesinde, yük
ve yolcu taşıma amaçlı “ Yüksek Hızlı Tren Yolu”nun 2023 yılına
kadar Karadeniz’e bağlanması öngörülmüştür.( Ek: 2 UDH Bakanlığı
web sitesi, Demiryolları haritası)
6. Doğu Karadeniz’e bağlanacak demiryolu Karışık Trafiğe (hem yük ve
hem de yolcu) yönelik olacaktır. Elektrikli, Çift Hatlı ve Yüksek
Hızlı (YHT) olması hedeflenmiştir.
7. KTÜ Mühendislik Fakültesi, İnşaat bölümü, Ulaştırma Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Fazıl Çelik ve çalışma arkadaşları “Demiryolunu
Karadeniz’e ulaştıracak hattın en uygun güzergâhı hangisidir?”
konusunda uzun süredir çalışmakta ve bu konuda önemli sonuçlara
ulaşmış bulunmaktadırlar.
8. Çalışmanın amacının; mevcut tren yolunu, demiryolu ulaşım
standartlarına uygun biçimde, en kısa yoldan, en az maliyetle,
azami ekonomik yararı sağlayarak Karadeniz sahiline ulaştırmak
olduğu anlaşılmaktadır.
9. Ulaştıkları sonuçlar, Temmuz/2011’de “Trabzon- Erzincan Yüksek
Hızlı Tren Güzergâh Alternatifleri” başlıklı bir raporla kamuoyunun
bilgisine sunulmuştur. (Ek:3 “Trabzon-Erzincan Yüksek Hızlı Tren
Güzergâh Alternatifleri Raporu” Prof. Dr. Fazıl Çelik)
10. Bu raporda doğal olarak, 1983 yılından beri birkaç defa etüt
çalışmaları yaptırılan ancak fizıbl (yapılabilir) bulunmadığı halde
ısrar edilen “Erzincan – Tirebolu Güzergâhı” ile kendilerinin tespit
ettiği en az 7(yedi) alternatif güzergâhı karşılaştırdıkları
8
görülmektedir. (Halen daha uygun güzergâh arayışlarıyla ilgili
çalışmalarının devam etmekte olduğunu da biliyoruz.)
11. Söz konusu raporda, tartışma konusu olan Tirebolu-Erzincan
hattı, diğer yedi alternatif güzergâhla karşılaştırılmakta, konu
açısından önem arz eden 15 kadar temel parametre bakımından
üstünlükler irdelenmektedir.(Denize Uzaklık, Maksimum Eğim, Minimum
Kurp Yarıçapı, Maksimum Hız, En Uzun Tünel, Toplam Tünel Uzunluğu,
Düz Arazi Oranı, Maksimum Hız, Maliyetler v.s. gibi)
12. Karşılaştırma tabloları incelendiğinde hemen tüm parametreler
açısından Tirebolu-Erzincan güzergâhı, diğer alternatiflerin çok
gerisinde kalmaktadır.( Ek:4 KTÜ Ulaştırma Anabilim Dalında Yapılan
Güzergâh Etütlerinin, Aralık 2011 de revize edilmiş tablosu)
13. DLH(Demiryolları Etüt Proje Daire Başkanlığı) nın özel bir firmaya
yaptırdığı son etüt çalışmasında Erzincan’dan başlatılan tren yolu
Gümüşhane’de çatallaştırılmaktadır. Bir hat Gümüşhane’den
Tirebolu’ya gitmekte ve orada sonlanmaktadır(224 km.).(Bu hat
Trabzon’a bağlanırsa 310 km. oluyor.) Diğer hat Gümüşhane’den
direkt Trabzon’a bağlanmaktadır(247km.). Bu ikinci hattın bir
alternatif olarak mı, yoksa ikinci bir tren yolu olarak mı
düşünüldüğü açık değildir. İkinci bir hatsa gereksizdir, alternatif
ise her ikisi de KTÜ alternatifleri ile mukayese edilemeyecek kadar
geridedir. (Ek:5 DLH’nın Alternatifi Haritası)
14. Prof. Dr. Çelik tarafından Aralık 2011 de revize edilen
karşılaştırma tablosuna göre; Tirebolu-Erzincan hattının denize
uzaklığı 230 km. iken (Trabzon limanına ise 312 km.), Arsin-
Bayburt-Erbaş, Çamburnu-Bayburt-Erbaş, Of-Karaçam-Erbaş ve
Rize-Karaçam-Erbaş güzergâh alternatiflerinin denize uzaklığı
sadece 150 km. kadardır. Yani 80 Km. daha kısadır.
9
15. Toplam tünel uzunluğu açısından bakıldığında Tirebolu-Erzincan
alternatifinde 104 Km. olan tünel uzunluğu, diğer güzergâhlarda
50-60 Km. ye düşmektedir.
16. Nihayet toplam maliyet açısından bakıldığında, diğer dört
alternatif güzergâhın her birinin maliyetinin, Erzincan-Tirebolu
güzergâhına göre yaklaşık BİR MİLYAR DOLAR daha ucuz olduğu
anlaşılmaktadır. (Bir an için, tasarruf edilen bu meblağın Doğu
Karadeniz Bölgesinin kalkınmasında kullanıldığını düşünürsek, yöre
kalkınmasına çok büyük katkılar sağlayacağını söyleyebiliriz.
Prof.Dr.Çelik bu tasarrufla 30.000 ev inşa etmek ve 150.000 nüfuslu
yeni bir şehir kurmak mümkündür diyor.)
17. Ayrıca, demiryolunun denize ulaşmasının yaklaşık 80 km. daha
kısa olması bir yandan Karadeniz’e ulaşım zamanını önemli ölçüde
kısaltırken, öte yandan tren hattının işletme (bakım, onarım v.s)
giderlerini de yaklaşık % 33 nispetinde azaltmaktadır. (Toplam
yatırım maliyetinin düşüklüğü kadar, işletme giderlerindeki %33’lik
avantajında çok önemli olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.)
18. Doğal olarak, üstünde çalışılan daha uygun güzergâh
alternatiflerinde mesafenin kısa olması ve toplam tünel uzunluğunun
da az olması, tren hattının inşa edilmesi ve işletmeye alınması
zamanını da ciddi ölçüde azaltacaktır.
19. 15-18 Ekim 2012 tarihlerinde Trabzon’da toplanan ”Türk
Dünyası Mühendislik, Mimarlık ve Şehircilik Kurultayı”na Prof. Dr.
Çelik tarafından bir proje sunulmuştur. ”Ortadoğu-Karadeniz-
Kafkasya İpek Demiryolu Projesi” başlığı ile yapılan bu sunumda
konu tüm yönleri ile ve daha geniş şekilde irdelenmekte, bu
çalışmada da Karadeniz’e ulaştırılacak “İpek Demiryolu”nun mutlaka
10
Bayburt’tan geçmesi gerektiği vurgulanmaktadır.(Ek:6 “Ortadoğu-
Karadeniz-Kafkasya İpek Demiryolu Projesi” Prof.Dr. Fazıl Çelik)
20. Sonuç olarak, yapılan çalışmalarda Erbaş(Çaykent)’ten başlayıp,
Bayburt’tan geçen ve Arsin’de veya Of’ta denize ulaşan
güzergâhların, Yüksek Hızlı Treni denize ulaştıran en uygun
güzergâhlar olduğu anlaşılmaktadır.
21. Dolayısıyla, Erzincan-Tirebolu güzergâhı, geçmişte birkaç defa
etüt edilmiş (1983 ve 1997), ancak fizıbl (yapılabilir) bulunmamış
bir güzergâh konumunda olduğu, buna rağmen hala üstünde ısrar
edildiği görülmektedir.
22. Bu ısrarın sonucu olarak da, son günlerde söz konusu güzergahla
ilgili ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunun,
(Prof.Dr.Çelik’in ve BSTO’nın itirazlarına rağmen) düzenlendiği
şeklinde haberler geçilmekte, meselenin sonuçlandığı, artık
tartışılmasına gerek kalmadığı gibi bir imaj oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
11
BÖLÜM 2
Konu Nasıl Okunmalıdır? Yorumumuz Nedir?
Şimdi yukarıda ana başlıkları ile aktardığımız bu önemli konunun nasıl anlaşılması
gerektiğini? Bayburt için arz ettiği önemi ve güzergâh tespiti ile ilgili
yorumumuzu sondan başlayarak sunmaya çalışacağız. Bunu yaparken de, hissi
yaklaşmamaya, rasyonel (akılcı) ve ilmin yolunda kalmaya özen göstereceğiz.
1. Kanaatimizce, Erzincan-Tirebolu-Trabzon güzergâhı için düzenlendiği
ifade edilen ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) raporunun herhangi bir
önemi ve değeri yoktur. Çünkü önce en doğru(uygun) güzergâh tespit
edilmeli, sonra bu güzergâh için ÇED raporu düzenlenmelidir. Şu anda
en uygun güzergâhın hangisi olduğu hususunda görüş birliğine varılmış
değildir. Dolayısıyla yanlış güzergâh tercihinin ÇED raporu da
yanlış(anlamsız) olur.
2. Prof.Dr. Çelik ile ekibinin hazırladığı rapor ve önerdiği uygun alternatif
güzergâhlar konusunda bu güne kadar ciddi bir itiraz olmamıştır.
Alternatif güzergâh seçiminin hatalı olduğu hususunda somut bir uyarı
yoktur. Sadece eğimin binde 25 alınmış olduğundan ve tren yolunun
Bayburt ovasından geçmesinin çevreyi olumsuz etkileyeceğinden
bahsedilmiştir. Bunlardan eğim eleştirisinin (aslında normlara uygun
olmakla birlikte) binde 18’e kolayca değiştirilebileceği Prof.Dr. Çelik
tarafından ifade edilmiş ve bu eğimle de çalışma yapılmıştır. Tren
yolunun Bayburt ovasına olumsuz etkisine gelince, bu eleştiri tamamıyla
12
geçersizdir. Çünkü dünyada da, ülkemizde de onbinlerce kilometre tren
yolu özellikle ovalardan geçmektedir. Tren yolu güzergâhında esas olan
fiziki coğrafya açısından kolay olan yolun tercih edilmesidir. Dolayısı
ile her iki eleştiri de geçersizdir.
3. Söz konusu rapora bazı çevreler tarafından şiddetli tepki
gösterilmektedir. Ancak parametrelerden hangisinin yanlış olduğu ya da
nasıl bir değerlendirme hatası olduğu hususunda bir beyanda bulunan,
tek kelime eden yoktur. (Eğer varsa öğrenmek isteriz.)
4. Bu yaklaşım tarzı, rapora (Prof.Dr. Çelik’e) tepki gösterenlerin
tamamen hissi yaklaştıkları, konuya ülke menfaatleri ve rasyonellik
açısından değil, sadece yöre menfaatleri açısından baktıkları izlenimi
vermektedir.
5. Önceki bölümde ifade edildiği gibi, Tren yolunu Karadeniz’e bağlayacak
hattın Bayburt’tan geçmesi gereği, yapılan çalışmalarda rakamsal
olarak ortaya konulmuştur. Bu tespit rasyonel düşüncenin ve ülke
menfaatinin gereğidir.
6. Doğu’yu Karadeniz’e bağlayan tarihi İpek yolunun önemli bir durağı ve
geçiş noktası olan Bayburt “İpek Demiryolu” ile de Karadeniz’e
bağlanmalıdır. Yaklaşık 130 yıllık geçmişte, düşünülen tüm tren yolu
hatlarının Bayburt’tan geçiyor olması, bugün de Bayburt’tan geçmesi
gerektiğini göstermektedir.
7. Bayburt konumu itibariyle Doğu Karadeniz bölgesi ile ekonomik, sosyal
ve kültürel etkileşim içindedir. Doğu Karadeniz bölgesinin hareketli
ticari hayatıyla, bölgenin sahip olduğu en büyük ova olan 900 km2 lik
Bayburt ovasının üretim potansiyelini demiryoluyla da birleştirmek aklın
gereğidir. Böylece ekonomik entegrasyon (bütünleşme) sağlanmış
olacaktır.
13
8. Demiryolunun sahil sıradağlarına kadar geniş Bayburt ovalarından
geçmesi, yatırımı kolaylaştırmakta, yatırım maliyetini ve işletme
giderlerini göz ardı edilemeyecek ölçüde düşürmektedir.
9. Bilindiği gibi, Bayburt’un nüfusu son yirmi yılda 120.000 lerden 75.000
lere düşmüştür. Bayburt Türkiye’nin en küçük ve en fazla göç veren
illerindendir. Önemli tarihi, kültürel, ekonomik zenginlikleri ve ciddi
üretim potansiyeli olan şehrimizi, hızlı bir biçimde büyütmek
durumundayız.
10. Dünyada demiryolunun geçtiği şehirlerin nüfusunun %30 kadar
arttığı ifade edilmektedir. Bayburt’un nüfus kaybıyla ilgili özel durumu
dolayısıyla da, tren yolu imkânından öncelikle yararlandırılması
zorunludur.
11. Şunu da belirtmeliyiz ki, Bayburt’tan Demiryolunun geçirilmesi
meselesi, son zamanlarda Bayburt için talep edilen havaalanından çok
daha önemli ve büyük bir meseledir. Yörenin ekonomik ve sosyal
yaşamını ciddi şekilde etkileyecektir.
12. Tren yolu güzergâhları saptanırken, coğrafyanın sağladığı
imkânlar, yatırım maliyeti ve işletme giderleri yanında, demiryolu
hattının geçirilmesi düşünülen güzergâh sayesinde sağlanacak “toplam
ekonomik fayda” da önemli bir faktördür. Bu açıdan bakıldığında
yerleşim yerlerinin gelişmesine katkı açısından bölgedeki şehirler
arasında mutlak bir üstünlük farkı yoktur. Belki Bayburt çevredeki
yerleşim yerleri içinde tren yoluna hızlı kalkınma açısından en çok
ihtiyacı olan şehirdir.
13. Prof. Dr. Fazıl Çelik tren yolu sayesinde bölgenin toplam
ekonomik yararını maksimize etmek maksadıyla, Erbaş’tan Bayburt’a
gelecek hattın Gümüşhane’den geçerek Trabzon’a ulaşması şeklindeki
14
bir güzergâh üstünde de çalışılabileceğini belirtmekte ancak her
alternatifte güzergâhın Bayburt ovasından geçmesi gerektiğini ısrarla
vurgulamaktadır.
14. Prof. Dr. Çelik ve ekibinin hazırladığı rapor ve ortaya konan
alternatif güzergâhlarla ilgili karşı görüşleri duymaya hazırız,
bekliyoruz. Ancak bu karşı görüşlerin ilmi, rasyonel(akılcı) ve bizleri
ikna edecek düzeyde olması, hislerden, yöre milliyetçiliği
düşüncelerinden arınmış olması gerekir.
15. Uzun zamandır KTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı tarafından üzerinde
çalışılan ve ortaya konan “Yüksek Hızlı Tren Güzergâh
Alternatifleri”nin dikkate alınmaması için, bu güzergâhların yanlış
olduğunun ve ekonomik olmadığının ortaya konulması gerekir. Şimdiye
kadar bu yönde bir eleştiri ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla,
Bayburt’un bu güzergâh tespitinde devre dışı bırakılmasının gerekçeleri
açıklanmadan karar verilmesi, sadece Bayburt’a değil, Türkiye’ye ve
Tarihe karşı da ciddi bir sorumluluktur.
16. Şunu da belirtmeliyiz ki, son bir yılda Prof.Dr.Fazıl Çelik ve
arkadaşları yıllardır çalıştıkları bu konu dolayısıyla, değişik çevreler
tarafından anlamsız bir biçimde eleştirilmişlerdir. Prof.Dr. Çelik’e
haksız ithamlar ve yakıştırmalar yapılmıştır. Ancak konuya alaka
gösteren ve inceleyen herkesin ciddi bir haksızlık yapıldığını gördüğünü
de biliyoruz. Prof.Dr.Çelik bu meselede ilmin öngördüğü doğruları ve
ülke menfaatlerini gözetmekte, meseleye sadece bu pencereden
bakmaktadır.
17. Öncelikle konuya ülkemizin göz ardı edilemeyecek ölçüdeki
ekonomik menfaati, ilmi gerçekler ve rasyonel düşüncenin gereği
açısından bakmak durumundayız. Bu tarz bir yaklaşım bize bu tren
yolunun mutlaka Bayburt’tan geçmesi gerektiğini gösteriyorsa, o
zamanda tabiidir ki, Bayburtlular olarak bu tezi güçlü bir şekilde
savunacağız.
15
BÖLÜM 3
Bayburtlular Olarak Neleri Nasıl Yapmalıyız?
Bu bölümde böyle haklı bir davada tezimizi ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara
duyurmak ve doğru bir biçimde savunmak için nasıl davranmamız, neler
yapmamız gerektiği hususunda düşüncelerimizi belirteceğiz.
Tabii düşünemediğimiz farklı yaklaşım tarzları ve girişim biçimleri olabilir.
Değerli hemşerilerimizin ve konunun uzmanlarının bu konudaki fikirlerini de
öğrenmek isteriz.
Şimdi düşündüklerimizi yine maddeler halinde sıralayalım:
1. Öncelikle demiryolu konusunda etkili olabilecek, başta sayın
milletvekilimiz olmak üzere, Bayburtlu eski ve yeni siyaset adamları,
ilim adamları, üst bürokratlar, iletişimcileri tespit edeceğiz. (Bu
konuda Bayproje olarak bizim bir adres bankası çalışmamız olmakla
birlikte, ulaşamadığımız etkin olabilecek kişiler için hemşerilerimizin
bizi bilgilendirmelerini bekliyoruz.)
2. Bu hemşerilerimize, elinizdeki raporu ve eklerini bir kitapçık halinde
ulaştıracak, konuyu incelemelerini isteyeceğiz.
3. Bu kişilerin mümkünse tümünü Ankara’da bir araya getirip konuyu yüz
yüze görüşmenin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu toplantıda konunun
herkes tarafından aynı delillerle izah edilmesi ve savunulması için,
içerik, kapsam, yöntem ve strateji açısından uyumun sağlanması
gereklidir. ( Konu hakkında daha fazla bilgilenilmek istenirse,
toplantıya Prof.Dr.Çelik de davet edilebilir.)
4. Bu toplantıda konuyu güncel takip ederek, gündemde ve canlı tutacak,
Ankara’da ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarla görüşecek, siyasi otorite
nezdinde girişimde bulunacak bir “Çalışma Grubu” oluşturulması da
gereklidir.
5. Bu çalışma grubu; TCDD Genel Müdürlüğü, Altyapı Yatırımları Genel
Müdürlüğü (eski DLH-Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları
İnşaatı Gn. Md.lüğü), Ulaştırma,Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,
Çevre Bakanlığı ve varsa diğer ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde
girişimde bulunmalı, tezimizi “net ve basit” biçimde anlatmalıdır.
6. Görüşmelerde Prof. Dr. Fazıl Çelik’in ortaya koyduğu güzergâh
alternatifleri hususunda itirazlar ve tereddütlerin neler olduğu
sorgulanmalı, somut itiraz yoksa öngörülen en uygun güzergâhın tercih
edilmesi güçlü biçimde talep edilmelidir.
7. Alternatif güzergâh çalışmaları ile, rakamsal olarak ortaya konmuş
olan, “daha uygun güzergâhlara” itiraz varsa bunun somut biçimde
ortaya konması, Prof.Dr. Çelik ve ekibi ile tartışılması gerekir. Hatta
tarafsız uzmanların görüşüne müracaat edilmesi ve böylece doğrunun
ortaya çıkarılması da istenmelidir.
8. Konuya asla yöre milliyetçiliği açısından yaklaşılmamalı, öncelikle yüksek
ülke menfaatleri vurgulanmalıdır. Çünkü önümüzdeki tablo ülke
menfaatinin ciddi şekilde zedeleneceğini göstermektedir. Ülke yararının
dikkate alındığından emin olduktan sonra, yörenin ve Bayburt’un
yararını konuşabiliriz.
9. Hemşerilerimizin tanıdığı ve yakınlığı olan tüm milletvekillerine mesele
duyurulmalı, bu kitapçığı tetkik etmeleri istenmelidir.
10. Keza, Bayburt’u ziyaret eden her Bakan, Milletvekili, Siyasi
Parti Temsilcisi, Üst Bürokrat ve konu ile ilgili İlim Adamı’na tezimiz
anlatılmalı, alternatif güzergâh çalışmalarıyla ortaya çıkan büyük ülke
menfaatine rağmen, yanlışta ısrar edilmesinin nedenlerini sorgulamaları
sağlanmalıdır.
11. Bayburt Üniversitesi bu çalışmalara fiilen katılmalı, ilgili
fakülteleri ve akademik kadrosu ile bu davaya ilmi katkıda
bulunmalıdır. Eski Üniversite Rektörü rahmetli Prof. Dr. Gökhan
Budak’ın davetiyle, Kasım 2012 de Prof. Dr. Fazıl Çelik Bayburt’ta bir
konferans vermiş, konuyu tüm detaylarıyla anlatmıştır. Bu konferansın
düzenlenmesinin çok yararlı bir hizmet olduğunu düşünmekle birlikte,
demiryolu davasında Bayburt Üniversitesi’nin yapabileceği daha çok şey
olduğuna inanıyoruz.
12. Oluşturulacak çalışma grubu, özel olarak Sayın Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ile bir toplantı temin etmeli ve konu
kendisine anlatılmalıdır. Kamuoyunda meselelere rasyonel ölçülerle
yaklaştığı bilinen sayın bakanın, bu konuya da aynı biçimde yaklaşarak,
yanlışlığı düzelttireceğini düşünüyoruz.
13. Son olarak, bu haklı dava için Sayın Başbakan’a ulaşılmalı,daha
önce Bayburt’un ikinci milletvekili olduğunu beyan eden Sayın
Başbakan’dan, Doğu’yu Karadeniz’e bağlayacak “Yüksek Hızlı Tren
Güzergâh Çalışması”nda yapılmakta olan bu yanlışlığın düzeltilmesi talep
edilmelidir.
Kesin kanaatimiz şudur ki; böyle haklı bir davada, ilmin, akılcılığın
ve ülke menfaatlerinin gösterdiği istikamette karar alınacak ve bunun
tabii sonucu olarak da, 2023 yılında Karadeniz’e ulaştırılacak olan
“Yüksek Hızlı Tren Yolu” mutlaka Bayburt’tan geçecektir.
31 Mart 2013
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E DEMİRYOLU VE BAYBURT
Doç. Dr. Murat KÜÇÜKUĞURLU,
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü/Trabzon
BÖLÜM: 1

Meşrutiyet Döneminde Atılan Adımlar
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden başlayıp, Cumhuriyet döneminde devam eden
çalışmalar sonucunda yurdun dört bir yanı demir ağlarla örülürken, en çok ihmal edilen yurt
köşelerinden birisi Doğu Karadeniz ve bu bölgenin iç kısmı olmuştur. Gerek Avrupa ile İran arasındaki
transit ticaretini Rusların Kafkasya demiryollarına rekabetine karşı koruma, gerekse Bayburt ve
Erzurum gibi iç bölgeleri sahile bağlama düşüncesiyle, bilhassa II. Meşrutiyet devrinden itibaren1
bölgenin demiryoluna kavuşturulması için bazı adımlar atılmıştır. Fakat çeşitli nedenlerle bu
teşebbüsler hayata geçirilememiş ve kağıt üzerinde kalmıştır.
Osmanlı Devleti döneminde, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde birçok demiryolu şebekesi
yapılırken, ele aldığımız bölgenin bundan mahrum oluşunun birkaç sebebi vardır. Kısaca belirtmek
gerekirse, bilhassa 93 Harbi (1877-78 Savaşı) sonrasında Batum’u ele geçirdikten sonra Türkiye’nin
doğu bölgesiyle çok daha fazla ilgilenen ve burayı kendi nüfuz sahası olarak ilan eden Rusya faktörü
vardır. Rusya, Türkiye’nin doğusunda demiryolu yapılacaksa, bunu rakipleri olan Avrupalı devletlere
yaptırmama konusunda kesin bir tavır takınmıştır. Bununla birlikte, I. Dünya Savaşı öncesinde
1 Aslına bakılırsa Trabzon ile Erzurum arasında demiryolu yapma fikri ve teşebbüsleri 19. Yüzyılın ortalarında
ortaya çıkmıştı. Bkz. James Clyde, Elementary Geography, Edinburgh: Oliver and Boyd, Teeddale Court,
London: Simpkin, Marshall and Co., 1866, p.104.
19
Trabzon ile doğu vilayetleri arasında bir demiryolu yapılması konusunda Fransızlarla anlaşılmış ve
Rusya, müttefiki durumundaki Fransızlara ses çıkarmamıştır. 2
Aslına bakılırsa, bölgede demiryolu yapma konusunda Avrupalı devletlerin pek istekli
davrandıkları söylenemez. Bunun nedeni, başta petrol olmak üzere, bölgede değerli yer altı
kaynaklarının keşfedilmemiş olmasıdır. Osmanlı Devleti’nin ise, zor bir coğrafyaya sahip olan bölgede
kendi imkanlarıyla demiryolu yapması söz konusu olmamıştır.3
Diğer taraftan, doğu vilayetlerini sahile bağlayan tek önemli yolun, yani Tebriz-Erzurum-
Trabzon transit yolunun bir türlü modern hale getirilememesi, bölge halkının iktisadi durumunu iyice
kötüleştirmiştir. Eski zamanlardan beri, bilhassa İpek Yolu üzerinde bulunan Trabzon, Bayburt ve
Erzurum gibi tarihi yerleşim merkezleri, bu yol sayesinde ticari, sosyal ve kültürel açılardan yakın bir
irtibat kurmuş olmakla birlikte; karayolunun ıslah edilememesi ve demiryolunun yapılamaması,
bölgenin gelişimini her bakımdan olumsuz yönde etkilemiştir. Bu olumsuzluklardan etkilenen
yerlerden birisi de Bayburt’tur.
Trabzon ile Erzurum arasında demiryolu yapma teşebbüsleri, 1909 yılından itibaren ciddi bir
şekilde gündeme getirilmiştir. Bu dönemde Osmanlı Mebusan Meclisi’nin açılmış olması, bölge
halkının milletvekilleri aracılığıyla konuyu hükümet merkezine taşımalarında etkili olmuştur. Bilhassa
Trabzon, Erzurum, Bayburt ve Gümüşhane halkı, belediye başkanlarının, ulemanın ve eşrafın
öncülüğünde, demiryoluna bir an önce kavuşmak için çeşitli başvurularda bulunmuşlardır.
Bilhassa bölge mebuslarının, halkın sözcüsü olarak konuyu ciddiyetle takip etmeleri, bölgedeki
belediye meclislerinin çeşitli toplantılarla mebusları teşvik etmeleri sonucunda, hükümet nezdinde
bazı adımlar atılmıştır. Dahiliye Nezareti tarafından Sadarete yazılan 13 Şubat 1325 (26 Şubat 1910)
tarihli yazıda Trabzon ile Erzurum arasında bir demiryolu inşasına karar verilerek yapılacak keşif için
gerekli tahsisatın gelecek sene bütçesine konulduğunun Nafia Nezareti tarafından bildirildiği ifade
edilmiştir.4
Bununla birlikte, Erzurum-Trabzon demiryolu hattı konusunda herhangi bir karar alınmamış
olması, halk arasında üzüntüye neden olmuştur. Bunun üzerine, Trabzon’un ileri gelenleri, belediye
2 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, Cilt: II, Kısım: 3, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991,
s.436; Bike Sükan Yavuz, “Fransız Arşiv Belgelerinin Işığında Chester Demiryolu Projesi”, Ankara Üniversitesi
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: VI, Sayı: 24, s.538.
3 Şarki Anadolu Demiryollarının Sureti İnşasıyla İşletilmesine Dair Tanzim Kılınan Mukavelename ve Şartname
Layihaları, Matbaa-i Amire, İstanbul, 1327, s.13.
4 BOA.D.MUİ. Dosya No:69-1. Gömlek No:24. Belge No:1.
20
dairesinde toplanarak, askeri ve ekonomik yönden hayati önem taşıyan bu hattın bir an önce
yaptırılmasına karar verilmesi ve bu karar verilinceye kadar bu fikirde ısrar edilmesi yönünde görüş
birliğine varmışlardır. Bu görüş, Trabzon Belediye Reisi Ahmet Bey tarafından 18 Mart 1327 (31 Mart
1911) tarihinde Sadarete bildirilerek, bu konuda bir karar verilmesi istenmiştir.5
Bu istek Sadaret tarafından Ticaret ve Nafia Nezaretine bildirilerek, bu konuda herhangi bir
işlem yapılıp yapılmadığı sorulmuştur. Nezaret tarafından 29 Mart 1327 (11 Nisan 1911) tarihinde
Sadarete verilen cevapta, Trabzon-Erzurum hattının güzergah tayini için belirtilen bölgeye bir keşif
heyeti gönderildiği ve uygun bir güzergah tespitine çalışıldığı, fakat Trabzon’la Bayburt sınırını
birbirinden ayıran bölgedeki dağ silsilesinin bu hattın yapımına engel teşkil ettiği ifade edilmiştir.6
Trabzon ile Erzurum arasında bir demiryolu hattının yapımı meselesi Mayıs 1914’te ciddiyetle
ele alınmış; fakat bir sonuç çıkmamıştır.
I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde yapılması düşünülen Trabzon-Erzurum hattının
Bayburt’tan geçip geçmeyeceği hususu Bayburt halkı arasında hayati bir mesele olmuş ve bu konuda
bazı toplantılar yapılarak kararlar alınmıştır. Erzurum Vilayeti’nden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen
bir yazıda, Bayburt halkının 5 Haziran 1330 (17 Haziran 1914) tarihinde bir toplantı yaparak bu
konuyla ilgilenmek üzere bir Heyeti Faale tespit ettiği belirtilmiştir. Bu heyet tarafından Erzurum
vilayet makamına yazılan bir dilekçede, tarihi ve coğrafi bakımdan son derece önemli olan Bayburt’un
her türlü ulaşım imkanından mahrum olduğu belirtilerek, Padişah’ın bir nutkunda yapılacağını
belirttiği Trabzon-Erzurum hattı güzergahında Bayburt kazasının bulunmamasının halkı son derece
üzüntüye sevk ettiği ifade edilmiştir. Bu yazının devamında, Van-Bitlis-Trabzon arasında önemli bir
yer işgal eden ve Anadolu’nun İskelesi namını kazanmış olan Bayburt’un, bu hattın buradan
geçmemesi halinde tamamen harabeye döneceği belirtilmiş ve Erzurum Vilayeti’nin bu konuda
yapacağı müracaatlarda, bu fikri ve isteği dikkate alması istenmiştir.7
Nafia Nezareti’nden Dahiliye Nezaretine gönderilen 29 Haziran 1330 (12 Temmuz 1914)
tarihli yazıda, Trabzon’dan Erzurum’a bir demiryolu inşasının mümkün olup olmayacağı konusunda
yakında bir teftiş heyetinin bölgeye gönderileceği, bu hattın Bayburt’tan geçip geçmeyeceğinin de
5 BOA. DH. İD. Dosya No: 4-1. Gömlek No: 19. Belge No: 1.
6 BOA. DH. İD. Dosya No: 4-1. Gömlek No: 19. Belge No: 2.
7 BOA, DH. İD. Dosya No: 209. Gömlek No: 8. Belge No: 3.
21
ancak bu şekilde anlaşılacağı ifade edilerek, bu konuda Bayburt ahalisine bilgi verilmesi ve sonucun
beklenmesi istenmiştir.8
Aynı günlerde, Gümüşhane Müftüsü Mehmed Efendi ve şehrin ileri gelenleri tarafından İdarei
Umumiye-i Dahiliye Müdiriyeti’ne gönderilen bir telgrafta, yapılması düşünülen Trabzon-Erzurum
hattının Gümüşhene’den geçip geçmeyeceği sorulmuştur. Bu konuda Haziran 1914’te nezaretler arası
yapılan yazışmalar sonucunda, belirtilen hattın güzergahını tespit için gönderilecek heyetin bu
günlerde harekete geçeceği ifade edilmiş ve bu heyetin vereceği kararın beklenilmesi istenmiştir.9
Gerçekten de, I. Dünya Savaşı öncesi hükümeti meşgul eden konulardan birisi de Erzurum-
Trabzon demiryolunun yapımı ve hattın güzergahıdır. Aslında bu konuda Meşrutiyet’in ilanından
sonra harekete geçilmiş ve bölgeye bir fen heyeti gönderilerek güzergah konusunda bazı çalışmalar
yapılmıştır. Belirtildiği gibi, I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde bu konu tekrar ele alınmış ve
Haziran 1914’te bölgeye yeni bir heyet gönderilmesi kararlaştırılmıştır10. Fakat I. Dünya Savaşı’nın
çıkması bu hattın yapımı konusundaki çalışmaların rafa kaldırılmasına neden olmuştur.
Dönemin yazarlarından İbrahim Memduh, demiryolunun bölge için önemi konusunda 1917
yılında şunları yazmıştır:
“Trabzon, Kafkasya’daki Bakü-Batum hattının inşasından sonra, mamuriyetinden önemli bir
kısmını kaybetmiştir. Aslen Türk olup İran’ın kuzeyinde yaşayan ve Türkçe ile Acemce arasında bir dil
konuşan Azerbaycan tacirleri, İstanbul, Rusya veya Avrupa’ya mal götürmek için Bayezit-Hınıs-
Erzurum-Bayburt yomlunu kullanmaktaydı. Bunların birçoğu, Trabzon’da ihtiyarı ikamet etmişlerdi.
Fakat Ruslar Bakü-Batum hattını inşa edince, bu yolun ve dolayıyla Trabzon’un önemi azalmıştır. Bu
yolun inşasından önce, yıllık 1.5 milyon liralık mal Trabzon’dan geçmekteydi. Bayburt-Erzurum
demiryolu hattının inşa edilmesi durumunda Kafkasya yolunun önemini kaybedeceği açıktır.”11
8 BOA, DH. İD. Dosya No: 209.Gömlek No: 8. Belge No: 2.
9 BOA, DH. İD. Dosya No: 209. Gömlek No: 8. Belge No: 5.
10 BOA, DH.İD. Dosya No:209. Gömlek No:8. Belge No:6.
11 İbrahim Memduh, “Memleketimizde Şimendiferler”, Ticaret-i Umumiye Mecmuası, Cilt: 1, Sayı: 20, 29
Teşrinisani 1333, s.314-315.
22
BÖLÜM: 2
Trabzon-Bayburt-Erzurum Hattına Dair Önemli Bir Kanun
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, bölgenin demiryoluna kavuşturulması çabası kaldığı yerden
devam etmiş, bu kez Türkiye Büyük Millet Meclisi yoluyla teşebbüse geçilmiştir.
Aslında bu yıllar, İran transitini tekrar Trabzon istikametine çekmek için oldukça müsaitti. Bu
dönemde Kafkasya’da meydana gelen askeri ve siyasi karışıklıklar, Kafkasya demiryollarının İran
transiti için sağlamakta olduğu avantajları ortadan kaldırmıştı. Böylece Trabzon-Erzurum-Tebriz
kervan yolu üzerindeki trafik yeniden artmış; özellikle halı denklerini taşıyan kervanlar, hemen her
gün Tebriz’den Trabzon’a doğru hareket etmeye başlamışlardı.12 Aşağıda anlatılacağı üzere, Trabzon-
Erzurum demiryolunun yapımını isteyenler, artan bu ticaretin bölgede kalıcı olması için demiryoluna
ihtiyaç olduğunu vurguluyorlardı.
Cumhuriyet’in ilanından sonra bu konuda atılan en önemli adım, “Trabzon-Erzurum
Demiryollarıyla Trabzon Limanı Keşfiyât ve İhrâzâtının 1340 Senesi Zarfında İcrâsına Dâir Kânun”dur.
10 Nisan 1924’te görüşülerek kabul edilen bu kanun, konumuz açısından önem arz etmektedir. Bölge
12 TBMM Zabıt Ceridesi, I/7, s.137.
23
mebusları tarafından13 sunulan kanun teklifinin gerekçesinde, demiryolunun Bayburt için önemi
hakkında önemli ifadeler vardır.
“Trabzon’dan Erzurum ve Erzincan’a gidecek olan demiryolunun güzergahı tam olarak belli
olmamakla beraber, ne suretle olursa olsun Bayburt Ovası’ndaki Cincisi mevkiinden geçeceği
anlaşılmaktadır. Binaenaleyh Bayburt, demiryolunun üzerinde ve yakınında olacaktır. Bayburt böyle
muhtelif ovalardan gelen demiryol şubelerinin birleştiği noktada bulununca, bir ilahi hediye olarak
istenilen kudrette elektrik istihsal olunacak surette ortasından geçen Çoruh Suyu’na malik olduğu için;
bütün ovalarda yetiştirilen pancarlar demiryoluyla Bayburt’a celp ve orada büyük bir şeker fabrikası
tesis etmek gerektiği kendiliğinden tezahür eder…
Doğu vilayetlerinde maadin gayet mebzuldür. Bunlar ancak demiryolu sayesinde işlenebilir.
Gümüşhane’de simli kuruşun madeninin önemi isminden anlaşılır. Bayburt’ta bakır madeni önemlidir.
Hasankale’de Ruslar mazot üreterek savaşta kullanmışlardı. Şimdi de bizim istifade etmemiz gayet
tabiidir.
Mamahatun’un kuzeyinde yolun deresi içinde maden adıyla bilinen bölgede petrol sızıntısı
vardır. Yine Erzurum ve Hınıs arasındaki Katranlı Köyü yakınında, Bayburt’un güneydoğusunda Masat
Deresi içinde Ortaçimagil Köyü’nde, Gümüşhane ve Bayburt arasındaki şosenin kuzeyinde petrol
vardır.
Vilayat-ı Şarkiye’nin önemli bir kısmı ormandan mahrumdur ve yakacağı yoktur. Bilakis kışı
sürekli olup pek çok yakacağa muhtaçtır. Halbuki çeşitli mahallerinde oldukça iyi cinsten linyit kömür
madenleri vardır. Ezcümle Bayburt’un yakınında oldukça iyi bir linyit madeni vardır. Demiryolu mevcut
olursa bu madenin üretimi bütün şehir ve kasabalara ve hatta demiryolu istasyonları yakınındaki
köylere sevk olunarak, oraların yakacak ihtiyaçları ve demiryoluna nakliyat temin edilmiş olur. Bu
nakliyat senelik binlerce tona baliğ olur.
Mevzubahis demiryolları üzerinde gayet geniş ve mümbit ovalar vardır. Nakliyat temin
olunursa buralardan halen istihsal olunan hububatın birçok misli hububat alınabilir. Ve Trabzon, Rize,
Giresun vilayetlerini iaşe ettikten başka külliyetli ihracat da yapılabilir.14 Vilayat-ı Şarkiye’nin
13 Kanun teklifi ve gerekçesinin altında Trabzon Mebusları Ahmed Muhtar, Süleyman Sırrı, Abdullah, Şefik ve
Rahmi, Erzincan Mebusu Sabit, Ordu Mebusu Faik, Bayezit Mebusu Şefik, Niğde Mebusu Hazım, Gümüşhane
Mebusu Veysel Rıza, Erzurum Mebusları Münir Hüsrev ve Rüşdü, Diyarbakır Mebusu Şeref, Giresun Mebusu
Hakkı Tarık, İzmir Mebusu Osmanzade Ahmed Hamdi, Mersin Mebusu Besim ve Dersim Mebusu Feridun Fikri
Beylerin ismi vardır. TBMM Zabıt Ceridesi, II/8-1, s.541
14 II. Meşrutiyet döneminde Doğu Anadolu demiryollarının yapılması için büyük çaba sarf eden Erzurum
Mebusu Karakin Pastırmacıyan, yapılacak demiryoluyla Erzurum’dan Trabzon’a yapılacak zahire nakliyatından
yıllık 800.000 Frank (34,780 lira) gelir elde edilebileceğini, bunun da tek başına bile, demiryolunun ekonomik
24
aralarında meyve nakliyatı da çoktur. Oraların bu nakliyatını bizzat görmemiş olanlar, hakikaten
miktarını tahmin edemezler. Bu da demiryolu için bir nakliyat kaynağıdır.15
Yukarıda bahsedilen nakliyat kaynakları, kamilen mahal mahsulatına ait olup, oraların
ihtiyaçları için gerek diğer bölgelerden gerek hariçten gelip Trabzon Limanı vasıtasıyla yapılacak olan
ithalat da pek mühim bir yekuna ulaşır ki, bunun da demiryolunun nakil kaynaklarına ilavesi tabiidir.
Trabzon limanı ve mevzubahis olan demiryolu İran ithalat ve ihracatını elde ederek bunu
temin ederse, demiryolu için bu nakliyat kafi bir sermaye olabilir. Çünkü İran’ın muamelatı en kesif
olan kuzey kısmının bütün nakliyatı bu yolla olacaktır.
Yukarıda belirtilen nakliyat ve gelir kaynakları mevcut veya demiryolunun vücuduyla derhal
ihdas olunacak şeyler olup, bölgede demiryolunun temin edeceği imkan ve kolaylık sayesinde yeniden
ve tedricen tesis edilecek diğer sanayi zikredilmemiştir. Kireç taşı ve onun yakacağı bu cümledendir.
Mesela Bayburt’ta Çoruh Nehri’nden elektrik kuvveti temin olunarak büyük bir kireç imalathanesi
vücuda getirileceği pek tabiidir. Erzurum’da mühim ve asri cihazlarla mücehhez bir tabakhane ihdası
elbette pek muvafıktır.
Zaten kışı uzun ve sürekli olan şark vilayetlerinin merkezlerinde münasip sanat ve sanat
müesseseleri ihdasıyla ahalinin kış zamanında çalışması ve bu şekilde zaten mahdut olan nüfusun
bütün kuvvetinden istifade edilmesi zaruridir.
İşte arz olunan milli sanayinin kurulması ve bölge halkının refahı ancak ve ancak Trabzon
Limanı ile Trabzon-Erzurum ve devamı demiryollarının vücuduna bağlıdır. Binaenaleyh zaman
geçirilmeksizin liman ve demiryollarının tesisine başlanmalıdır.”16
TBMM’de görüşülen ve mebuslar tarafından memnuniyetle karşılanan kanun teklifi, aynı gün
kabul edilmiştir. Kanunun birinci maddesi aynen şöyledir:
“Hükümetçe 1341 (1925) senesinde inşaata mübaşeret edilmek üzere 1340 senesinde
Trabzon’dan Erzurum’a bir demiryol ile bu demiryolun Erzincan’a suret-i iltisakını tayin ve maadin
bir yatırım haline getireceğini belirtmiştir. Karakin Pastırmacıyan, Anadolu-i Şarki Şimendifer Meselesi,
Dersaadet, 1328, s.31-32.
15 Konuyla ilgili olarak akla ilk gelen meyve Gümüşhane elmalarıdır. Gümüşhane elmacılığının demiryolu hattı
ile ilişki hakkında Ahmed Halil tarafından 1925’te yazılan “Gümüşhane Elmaları ve Elmacılık” isimli yazı
oldukça önemlidir. Ahmed Halil bu yazısında, Trabzon-Erzurum hattının Gümüşhane elmacılığı için çok önemli
olduğunu, bu hattın yapılması durumunda bütün Anadolu halkının bu elmaların kimyevi ve gıdai özelliklerinden
istifade edebileceğini, hatta İstanbul ve Erzurum vasıtasıyla bu elmaların Avrupa ve İran’a ihraç edilebileceğini
belirtmiştir. Ahmed Halil, “Gümüşhane Elmaları ve Elmacılık”, Meslek Gazetesi, Sayı: 28, 23 Haziran 1925,
s.10-11.
16 TBMM Zabıt Ceridesi, II/8-1, s.538-541
25
sahasından geçmek şartıyla, güzergahın istikamet-i umumiyesiyle nıkat-ı mücbiresini tespit edecek
istikşafat icra edilir.”17
BÖLÜM: 3
Demiryolu Güzergahı Konusunda Yaşanan Tartışma
Kanunu çıkmasından hemen sonra demiryolunun güzergahını tespit için Trabzon Mebusu
Muhtar Bey ile Mühendis Mektebi Müdürü ve muallimlerinden Nuri ve Mustafa Beyler Temmuz
1924’te bölgeye geldi.18 Öncelikle Kalanema yoluyla Ardasa’ya ulaşan yol üzerinde incelemede
bulunmak üzere 19 Temmuz’da Trabzon’dan ayrılan heyet, bu yoldan hayvanlarla dört günde
Ardasa’ya ulaştıktan sonra, oradan şoseyi takiben tekrar Trabzon’a dönmeyi planlamıştı. Muhtar Bey,
daha sonra Sürmene yolunu ve başka güzergahları da incelemeyip güzergah konusunda kesin bir
karar verileceğini İstikbal Gazetesi muhabirine bildirmişti.19
Muhtar Bey incelemelerini yaptıktan sonra, 25 Temmuz’da Trabzon belediye dairesinde
belediye heyeti, Ticaret Odası temsilcileri, vilayet idare meclisi ve encümen üyelerinin katıldığı bir
toplantıda konu hakkında bilgi verdi. Toplantıya Trabzon Valisi ve bazı mebuslar da katılmıştı. Muhtar
Bey konuşmasının başında, bu demiryolunun yapımından, ancak Vilayat-ı Şarkiye’nin yok sayılması
durumunda vazgeçilebileceğini, bunun da mümkün olmadığını belirterek, yolun yapılıp yapılmayacağı
konusunda devam etmekte olan şüpheleri gidermek istedi. Hatta biraz daha ileri gederek, bu hattın
İran ticaretini çekebilmesi için mutlaka çift hat olarak yapılması gerektiğini belirtti.20
Demiryolu ve limanla ilgili kanun kabul edilmiş olmasına rağmen, bu kanunun uygulanıp
uygulanmayacağı ve hattın nasıl inşa edileceği sorusu hala akıllardaydı. Bazı çevreler, bu hattın dar
olarak yapılması gerektiğini, böylece inşa masrafının azalacağını söylüyorlardı. Buna mukabil Muhtar
Bey, Trabzon-Erzurum arasında dar hattın hiçbir menfaat getirmeyeceğini; bu konuda Vilayat-ı
Şarkiye mebuslarının ve halkının kendileriyle birlikte hareket ettiklerini belirtti.
Muhtar Bey, endişeleri giderici bu açıklamalardan sonra, hattın güzergahı ve hinterlandı
hakkında bazı bilgiler verdi. Belki de asıl sorun bu noktada düğümleniyordu. Çünkü, eskiden beri
17 Bu kanun ve meclis görüşmeleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz: Murat Küçükuğurlu, “Trabzon-
Erzurum Demiryoluna dair Unutulan Bir Kanun”,
18 Varlık, 21 Temmuz 1340.
19 İstikbal, 19 Temmuz 1340.
20 İstikbal, 26 Temmuz 1340.
26
tartışılan hattın hangi merkezlerden geçeceği ve hangi limandan sahile bağlanacağı konusu,21
Trabzon-Erzurum demiryolu kanunun çıkmasından sonra daha farklı boyutlarıyla tekrar gündeme
geldi. 1924’te demiryolunun Erzurum’dan başlayıp Trabzon Limanı’na ineceği artık kanunlaşmıştı.
Fakat hattın hangi güzergahı takip edeceği ve hangi merkezlere uğrayacağı, eskisinden daha yoğun bir
şekilde tartışılmaya başlandı.
Muhtar Bey, 25 Temmuz’da Trabzon Belediyesi’nde yaptığı konuşmada; Trabzon gibi 60
milyon liralık bir servet taşıyan bir şehrin şimendifer merkezi olmasının pek tabi olduğunu, Suşehri,
Şiran mıntıkasının da Trabzon hinterlandına dahil olduğunu, bütün doğu havalisini arkasına alan bu
vilayetin geleceğinin pek parlak bulunduğunu, İran’dan gelen transit yolunun iskelesinin de bu şehir
olduğunu ifade etti. Konuşmasının sonuna doğru Muhtar Bey demiryolu güzergahını tayin için
mühendislerle birlikte Erzurum’a gideceklerini, geri dönüşte Sürmene üzerinden Trabzon’a
ineceklerini söyledi.22
Temmuz sonunda Trabzon’dan ayrılan Muhtar Bey ve yanındakiler, Erzurum ve civarında
gerekli incelemeleri yaptıktan sonra 17 Ağustos’ta Trabzon’a döndü. Heyet Erzurum dönüşünde
Bayburt-Sürmene yolunu kullanmış, böylece en sona bırakılan bu güzergah da tetkik edilerek
incelemeler tamamlanmıştı.
Yapılan keşiflerden sonra Muhtar Bey, Trabzon-Erzurum güzergâhı için en son tetkik ettikleri
Bayburt-Sürmene yolunun en münasip güzergâh olduğunu, bu yolun diğer yollara tercih edilecek
özellikleri bulunduğunu belirtmişti. Yanbolu Deresi’nin beri tarafında Trabzon-Sürmene şosesine inen
Trabzon-Sürmene-Bayburt-Erzurum güzergâhı birçok açıdan tercih edilebilirdi. Bu arada Yenigün
Gazetesi, Muhtar Bey’in Trabzon’dan ayrılmasından hemen sonra yaptığı haberde; keşif heyetinin
Erzurum’dan geri dönüşünde Harşit Yoluyla gelip bu yolu tetkik edeceğini ve mütehassısların fikrine
nazaran Trabzon-Erzurum hattının terk edilerek Erzurum-Tirebolu hattının tercih edileceğini
belirtmişti. Anlaşıldığı kadarıyla kabul edilmiş olan kanuna rağmen, bazı çevreler Erzurum-Trabzon
hattı yerine Erzurum-Tirebolu hattının yapılması gerektiğini öne sürüyorlardı.23
Bu söylentilerin İstikbal Gazetesi muhabiri tarafından kendisine sorulması üzerine Muhtar
Bey, bu konuda bir bilgisi olmadığını, esasen bu seyahati esnasında Ankara ile hiçbir görüşme
yapmadığını ve Erzurum’dan dönüşte Sürmene yoluyla gelerek bu yolu tetkik etmelerinin Yenigün
21 1923’te bu konuda ortaya atılan teklifler hakkında yukarıda bilgi verilmiştir. Aslında yapılacak demiryolunun
hangi limana ulaşacağı konusu 1870’lerden itibaren gündemi meşgul etmiş ve Trabzon Limanı aleyhine birtakım
projeler dahi hazırlanmıştı. Bu konuda bkz: BOA, DH, İD, Dosya No: 4-1, Gömlek No: 19; Mears, “Economic
Position of Ports in the Trebizond Vilayet”, p.3; Selahattin Tozlu, Trabzon-Erzurum-Bayezit Yolu (1850-1900),
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erzurum, 1997, s.123.
22 İstikbal, 26 Temmuz 1340.
23 Bu konuda bkz; İstikbal, 18 Ağustos 1340.
27
Gazetesi’ni zaten tekzip ettiğini belirtmişti. Muhtar Bey Harşit yolu hakkında da birkaç kelime
söyleyerek, bu yolun daha önceden tetkik edildiğini, hatta metre ile ölçüldüğünü ve hakkında raporlar
hazırlandığını belirterek, Sürmeye yoluna tercih edilecek hiçbir güzergah olmadığını salahiyetli bir ağız
olarak kesin bir dille ifade etti. Muhtar Bey bu tespitini tamamen bir fen adamı gözüyle yaptığını,
Trabzon Mebusu olarak konuşunca da Sürmene yolunun daha şayan-ı tercih bir hale geldiğini ilave
etti.
Muhtar Bey’in güzergah konusundaki tespitlerini okuyucularına duyuran İstikbal Gazetesi, bu
konuda yanlış bilgi veren Yenigün Gazetesi’nin başmuharririnin Trabzon mebuslarından Hamdi Bey
olmasının dikkat çekici olduğunu belirtmiş; Yenigün’ün bu haberini Trabzon’a suikast olarak
duyurmuş ve kınamıştır.24
İstikbal Gazetesi, güzergah konusunda artan tartışmalara son noktayı koymak için, 21
Ağustos 1924 tarihli nüshasında şu manşeti kullanmıştır:
“Trabzon-Karadere-Bayburt-Erzurum Hattı ve Trabzon Limanı sahilden dahile Giden bütün
güzergahlardan ve Karadeniz sahilinde Sinop’tan sonra bütün liman mevkilerinden fennen en elverişli
ve en şayan-ı tercih olan hat ve limandır”
Bu manşet güzergah konusunda incelemelerini tamamlayan heyetin başkanı olan Muhtar
Bey’in İstikbal Gazetesi’ne verdiği önemli bilgiler ışığında hazırlanmış ve başlığın altında Muhtar
Bey’in beyanatı okuyucuyla buluşturulmuştu. Temmuz-Ağustos 1924’te yapılan keşif faaliyetlerinin
muhtasar bir raporu olan bu beyanatta, özetle şu bilgiler verilmekteydi:25
Trabzon-Erzurum arasındaki Güzergahlar
Trabzon’un dahile bağlanması için inşası kararlaştırılan şimendifer güzergahının geçmesi
imkanı bulunan bütün hatlar tetkik edilmiştir. Evvela Erik/Arabın Belinden (?) geçerek Zigana
üzerinden aşacak her güzergah incelenmiştir. Buradan geçen güzergah, Harşit Vadisi’ne inerek Harşit-
Ardasa-Gümüşhane yoluyla Bayburt’a ulaşmaktadır. Keza Zigana üzerinden aşması ihtimali olan her
güzergah Gümüşhane’den geçmektedir. Bu güzergahlara nazaran Karadere-Sürmene üzerinden
Trabzon’a gelen güzergah diğerlerine hiç kıyas kabul etmeyecek fenni şartlara sahiptir.
Karadere Güzergahı Neden Tercih Edilmelidir?
24 İstikbal, 18 Ağustos 1340; Yukarıda verilen bilgiler, Trabzon mebuslarının dahi güzergahın Trabzon
Limanı’nda sona ermesi konusunda fikir birliği sağlayamadıklarını göstermektedir. Trabzon Mebusları
arasındaki fikir ayrılığı, TBMM’de yapılan bazı görüşmelerde de ortaya çıkmaktaydı.
25 Muhtar Bey’in Nafia Vekaleti’ne sunacağı raporun temelini oluşturan bu önemli açıklamanın tam metni için
bkz: İstikbal, 21 Ağustos 1340.
28
Bayburt’tan Trabzon’a inecek güzergah tetkik edildiğinde; Bayburt’tan Karadere’nin
nihayetini teşkil eden yükseltinin boyun noktasına gelmek için kat edilecek yol, Gümüşhane ve
Bayburt arasındaki Vavuk beline nispetle hem kısadır; hem daha fenni olup inşaatı daha kolaydır.
Yalnız Vavuk belinde yapılacak tünel küçük olmasına karşı, Karadere’nin nihayetindeki boyun
noktasında açılacak tünel iki buçuk kilometre uzunluğunda olmalıdır. Bu tüneller bir kenara
bırakılırsa; Harşit Vadisi’ne düşen güzergah herhangi istikamette olursa olsun, Trabzon’a gelmek için
tekrar yüksek dağları aşmak zorundadır. Bu hal gösteriyor ki Karadere yoluyla gelen güzergah
diğerlerine nisbet kabul etmeyecek derecede üstündür.
Sonuç olarak, hangi güzergah takip edilirse edilsin, demiryolu inşasının zor olduğu bir
bölgede, Karadere yönünden geçen güzergahın çıkaracağı sıkıntı nispeten azdır. Uzunluğu daha kısa
olan bu yol, beyhude inip çıkmak gerektiren aksi meyillere sahip değildir.
Erzurum’u Sahile Bağlayacak En Kısa Hat
Bahsedilen Karadere yolu Erzurum ve Bayburt’u sahile bağlama hususunda en kısa yoldur.
İleride bu hat İran transitine hizmet edecek bir hat olacağı cihetle diğer memleketlerde mevcut nakil
vasıtalarına karşı fenni, mesafesi kısa, tercih hakkını haiz mertebede olmalıdır ki bütün İran transitinin
mahreci Türkiye’nin elinde bulunsun. Bunun için mesafenin kısalığı ve profilinin iyi olması
gerekmektedir. Bu şartları en iyi şekilde taşıyan hat da Erzurum-Bayburt-Karadere yoluyla Trabzon’a
ulaşan hattır.
Kesin Olarak Tespit Edilen Hat:
Temmuz-Ağustos 1924’teki keşifler sonucunda tespit edilen güzergah; Trabzon’dan itibaren
sahili takiben Yanbolu Deresi’ne ve oradan Karadere’nin sol cenah yamaçlarına çıkıp Aho, Os, Zimla
köylerinin ortasından geçmek üzere Kalanima ve Yağmur derelerinin içerisinden dolaşarak
Karadere’nin Ayamam mevkiine ve oradan derenin sahillerini takiben Çimen Yayla eteğinde tünel
methaline ulaşacak ve tüneli Bayburt cihetinde mezra üstünde çıkarak Hart Ovasından geçip
Bayburt’a inecektir.26 Kop Dağı’nda yapılacak ikinci büyük bir tünelden sonra Aşkale yoluyla
Erzurum’a ulaşacaktır.27
Mühendis Muhtar Bey ve heyeti tarafından Ağustos 1924’te sonlandırılan keşifler, Erzurum-
Bayburt-Karadere-Trabzon güzergahının, demiryolu inşası bakımından en uygun güzergah olduğunu
26 Metinde ismi geçen Karadere, günümüzde Trabzon’un Araklı İlçesi’nde bulunmaktadır. Hart ise Bayburt’un
Aydıntepe İlçesi’ndedir. Yani belirtilen güzergah, Araklı İlçesi’nden geçerek Bayburt’un Aydıntepe İlçesi
vasıtasıyla Bayburt’a ulaşmaktadır.
27 Muhtar Bey ve heyetinin 1924’te tespit ettiği güzergâhta yapılması planlanan iki tünel de bugün bile bir
ihtiyaç olarak ortaya atılmakla birlikte, hala yapılmamıştır.
29
kesin bir dille ifade etmekteydi.28 Aslında Doğu Anadolu’dan Karadeniz sahillerine inen en kısa ve
uygun güzergahın burası olduğu eskiden beri bilinen ve dillendirilen bir şeydi. Bölgeyi tanıyan
resmi/sivil, yabancı/yerli birçok uzman 1924 öncesinde bu hususu birçok kez dile getirmişti.29
Trabzon-Erzurum demiryolu kanununun çıkmasından sonra güzergâh konusunu dile
getiren isimlerden birisi Ahmed Halil idi. Ahmed Halil, Trabzon-Erzurum hattıyla ilgili
yazdığı bir makalesinde, Tirebolu hattından hiç bahsetmeden şunları söylemekteydi:
“…Karadeniz ile Erzurum arasında üç tarik üzerinden yol açılabilir.
1. Trabzon-Gümüşhane-Bayburt-Erzurum: Dört mühim merkeze uğraması bakımından
ehemmiyetli olmasına rağmen, aradaki dağ silsileleri tabi birer mania arz ediyor. Aynı
zamanda büyük bir masraf gerektirmektedir.
2. Of-Bayburt-Erzurum: Görüştüğüm alakadarlar, Karadeniz ile Erzurum arasındaki
münâsebât-ı ticâriye için Of’un çok müsâit olduğunu söylüyorlar. Her ne kadar Trabzon,
Karadeniz limanı olarak meşhur olmuş ise de, bu şöhreti biraz da kuru laftan ibarettir. Zira
evvelâ tabiî bir liman kâbiliyetine mâlik değildir. Vapurlar sâkin zamanlarda bile yarım saat
uzakta duruyor. Sâniyen medenî bir limandan mahrumdur. Sandal nakliyâtı vapur ile sâhil
arasında müthiş, tahammülü gayri kâbil zahmetler veriyor. Halbuki Of, tabi bir kâbiliyeti hâiz
pekala medenî bir liman olabilir.
Aynı zamanda tabiî avârız bu hat üzerinde hemen hemen yok gibidir. Yol, müstakim
bir hat halinde olacaktır.
3. Of-Erzurum: Bu doğrudan doğruya Erzurum’a geliyor. Maahaza Bayburt’a
uğramayan bir Karadeniz-Erzurum hattı ehemmiyetinden bir parça kaybeder...”30
BÖLÜM: 4
Cumhuriyet’in İlk Yıllarındaki Durum
1924 yılı Nisan ayında Trabzon-Erzurum demiryolu kanununun kabul edilmesi ve hemen
ardından güzergah tespitine girişilmesi, bölge halkını son derece heyecanlandırmıştı. Bununla birlikte,
yukarıda görüldüğü üzere, güzergah tespiti konusunda kafalar karışıktı. Bölge halkı ve mebusları
güzergah meselesini tartışa dursun, hükümetin bu demiryoluna para harcamaya pek niyeti yoktu.
28 Varlık, 28 Ağustos 1340.
29 Bu konuda birkaç örnek için bkz: BOA, DH, İD, Dosya No: 25, Gömlek No: 11 (Erzurum Valisi Mehmed
Emin Bey’in 27 Şubat 1328 (12 Mart 1913) tarihli raporu); Forreign Office, Annual Series, No: 1346,
Diplomatic and Consular Reports on Trade and Finance, Turkey, Report for the Year 1893 on the Trade of the
Consular District of Trebizond, London, 1894, p.7; İhsan Abidin, Anadolu Ziraat ve Yetiştirme Vaziyeti, I, s.287.
30 Ahmed Halil, “Erzurum-Trabzon Hattı”, Meslek, Sayı 25, 2 Haziran 1925, s.6.
30
Nitekim bu kanunun çıkmasından bir müddet önce, doğu vilayetleri ile sahil arasındaki demiryolunu
Chester’e yaptırtmak için, Amerikalılarla bazı pazarlıklar yapılmıştı.
Trabzon’da çıkmakta olan İstikbâl Gazetesinin 19 Şubat 1923 tarihli haberine göre; Chester
Projesi’nde Trabzon-Erzurum hattı mevcut değildi. Yalnız Aşkale’den bir hat ayrılarak Tirebolu’ya
inecekti. Böylece Trabzon hattı Nafia Vekâleti tarafından ihmâl edilmiş ve Chester’in arzusu üzerine
hattın Tirebolu’dan geçmesine rıza gösterilmişti. Chester’in bunu istemesindeki sebep ise o havalideki
madenleri elde etmekti.31 Aynı günlerde bazı milletvekilleri tarafından TBMM’ye sunulan takrirler,
Trabzon-Erzurum hattının sadece Chester tarafından değil, başkaları tarafından da istenmediğini
ortaya koymaktaydı.32
1923’te Chester Projesi ile ilgili görüşmeler devam ederken, Nafia Vekâleti, Orta Anadolu’dan
Erzurum’a, buradan da Bayezit’e kadar geniş hatlar yaptırmak ve bu hat üzerinden Trabzon’a bir şube
indirmek için, şirkete birtakım teklifler götürdü. Konu hakkında derin bir bilgi birikimi olan mühendis
Muhtar Bey’in 8 Nisan 1923 tarihli oturumda milletvekillerine yaptığı izahat, bu konuda belki de en
açıklayıcı olanıdır. Muhtar Bey, Erzurum, Trabzon ve Bayezit hatları konusunda Chester grubu ile
yapılan pazarlıklar hakkında şu bilgileri vermektedir:
“ ...iki ihtiyarî hattı, Vilâyat-ı Şarkiye’nin bihakkın talebi üzerine –ki zaten iktisaden de zaruri
idi- Erzurum-Bayezit hatlarını mecburi hutut içerisine dahil ettik... Trabzon hattının hakkı hıyarını 3
seneden 2 seneye indirdik. Sonra Samsun-Sivas, Ankara-Sivas hatları müstesna olmak üzere diğer
hatları şirketin kabul edip etmeyeceğine dair hakkı hıyarını kâmilen iki seneye indirdik. Yani iki sene
zarfında umum hatları ya kabul eder ya da reddeder. Projeyi o hale getirdik. Sonra Trabzon hattını bir
seneye indirdik... Mukavele kesbi katiyet ettiği tarihten bir sene zarfında ihzar edip Nafia Vekâleti’ne
31 İstikbâl, 19 Şubat 1339.
32 Trabzon-Erzurum hattının II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleşmemesinin sebeplerinden
birisi olarak değerlendirebileceğimiz bu husus, konumuz açısından önemlidir. Bazı milletvekillerinin Trabzon-
Erzurum güzergâhından değil de, kendi seçim bölgelerinden geçmesini istemeleri, kafa karıştırıcı bir durum
olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin Erzincan Milletvekili Hüseyin Bey, Şubat 1923’te Erzincan-Trabzon hattının
Chester Projesi’ne dahil edilmesini talep etmişti. TBMMZC, I/27, s.133; Karahisarı Şarki Milletvekili Ali Sururi Bey
ise, 8 Nisan 1923’te Chester mukavelesinde söz konusu olan Sivas-Erzurum hattının Çaltı yönünden değil de,
Sivas-Zara-Suşehri-Refahiye-Erzincan’dan geçirilmesini teklif etmişti. Zara ve Suşehri’nin zahire kaynağı
olduğunu, teklif ettiği güzergâh üzerinde çeşitli maden yatakları bulunduğunu, hatta Doğu Anadolu’dan
Karadeniz sahillerine inen en kısa ve uygun yolun Giresun İskelesi olması dolayısıyla, teklifinin kabul edilmesi
durumunda Suşehri’nden ayrılacak bir kolun Giresun’a uzatılabileceğini belirtmişti. Fakat bu takrirler pek
dikkate alınmadı. TBMMZC, I/27, s.513.
31
verecektir ve ondan sonra inşası müddetini de 4 sene yaptık. Malum Trabzon hattı müşkil bir hat
olduğu için ondan daha az müddette yaptıramazdık...33
Muhtar Bey’in verdiği bilgiler, hükûmetin Erzurum, Trabzon ve Bayezit hatlarını Chester
imtiyazına dahil etmek ve bu hatları en kısa zamanda yaptırmak için gösterdiği iyi niyetli çabaları
gözler önüne sermekteydi. Fakat aynı oturumda Chester projesiyle ilgili yapılan diğer bazı açıklamalar,
Nisan 1923 itibarıyla Samsun-Sivas hattı dışarıda tutularak, diğer hatların tam olarak nereden
geçeceğinin ve özellikle Doğu Anadolu’da hattın nereye kadar ve nasıl gideceğinin kesin olarak
belirlenmediğini göstermekteydi. Bu konuda incelemeler ve görüşmeler hâlâ devam ediyordu. Fakat
çok geçmeden Chester imtiyazı görüşmelerinin sonuçsuz kalması ve ardından çıkarılan demiryolu
kanunun uygulanmaması, Bölge halkını son derece rahatsız etti.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, sonraki yıllarda Trabzon-Erzurum demiryoluna yabancı
şirketlerin talip olduğuna dair bazı işaretler vardır. O dönemde bölgeyi yakından tanıyan ve tanıtan
isimlerden birisi olan Erzurumlu Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu (Ahmed Halil) konu hakkındaki bilgileri ve
kendi görüşünü okuyucuyla şöyle paylaşmaktadır:
“İstanbul gazeteleri bir ecnebi şirketin bu hattı yapma imtiyâzını almaya çalıştığını
yazıyorlar. Öyle düşünüyorum ki Şarkî Anadolu tüccarı arasında yapılacak milli bir şirket, bu
yolu mükemmelen yapacaktır. Nitekim Nemlizâdenin şâyân-ı şükrân teşebbüsü, böyle bir işin
muvaffakiyetine bir numûnedir. Trabzon ve Erzurum’da kendileriyle müdâvele-i efkâr ettiğim
birçok münevver tüccârın verdiği teminâttan kuvvet alarak diyeceğim ki; sadece Trabzon,
Gümüşhane, Bayburt, Erzurum erbâb-ı ticâreti arasında vücûda getirilecek iktisadî bir birlik,
bunun için kâfidir. Hatta zannedersem Bayburt ve Trabzon tüccârları böyle bir tasavvur
taşıyorlar… Sonra Rusların Trabzon’da ve Erzurum’da bu iki şehir arasındaki muhtelif
noktalarda bıraktıkları şimendifer malzemesi, her ne kadar bir kısm-ı mühimmi harap olmuş
ise de, bu hali teshil eyleyecektir... İster beynelmilel ister muhtelit bir sermaye ile olsun,
mutlaka Erzurum-Trabzon hattının inşâsı zarûridir.”34
Trabzon’u iç bölgelere bağlayacak bir demiryolu hattı yapılması, bir kez de Başvekil İsmet
İnönü’nün 1935’teki bölge ziyareti sırasında gündeme geldi. İnönü, meşhur doğu seyahati sırasında
konuyla ilgili olarak bazı öneriler ortaya atmıştı. İnönü’ye göre; Gümüşhane vasıtasıyla Trabzon ve
Erzurum’u birbirine bağlayan transit yolu iyi ve kullanışlı olmakla birlikte güzergâh üzerindeki Zigana
ve Kop geçitleri her zaman çığ ve heyelan tehlikesine maruz kalmaktaydı. Bu yonun kışın kapanmasını
33 TBMMZC, I/27, s.505.
34 Ahmed Halil, “Erzurum-Trabzon Hattı”, s.6
32
engellemek mümkün değildi. Bunun için Sürmene’den Karadere boyunca Bayburt’a ve oradan Kop’u
dolaşarak Tercan Ovası’na inen bir güzergâh, istikbalde her müşkülü halletmeye müsaitti. Böylece
Zigana ve Kop geçitlerinden kurtulmak mümkün olacaktı. Bu güzergâhı şimdilik tesviye olarak açmak
ve keşifler yaptırmak yeterliydi. İki yıl içinde bu güzergâhta şose yol yapıldıktan sonra, ileride bu
güzergâha dar tren hattı döşemek de mümkün olacaktı.
Yukarıda anlatılanlar, temenni ve söylemden öteye gidemedi ve bölge demiryolundan
mahrum kaldı. Trabzon-Erzurum demiryolunun yapılamamasının en ağır sonuçları, 1939’da Ankara
demiryolunun Erzurum’a ulaşmasından sonra ortaya çıktı. Trabzon Vilayeti’nin Dahiliye ve İktisat
Vekaletlerine gönderdiği 11 Mayıs 1939 tarihli yazıda da belirtildiği üzere, bu demiryolunun
yapılması, Erzurum ve çevresinin Bayburt, Gümüşhane ve Trabzon’la iktisadi ilişkisini olumsuz yönde
etkiledi. Bu dönemde, tarihi transit yolu/karayolu ciddi bir şekilde yeniden yapılmakla beraber, İran
transitini bölgeye çekmeye yetmedi.
33
EK:2
UDH BAKANLIĞI 2023 DEMİRYOLLARI HARİTASI
.jpg)
34
EK:3
TRABZON-ERZİNCAN
YÜKSEK HIZLI TREN
GÜZERGÂH ALTERNATİFLERİ
CİLT 1: RAPOR
Prof.Dr. Fazıl ÇELİK
KTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı
(0536 640 51 44)
“Trabzon’umuzu, az zamanda, dahile
şimendiferle raptolunmuş, güzel rıhtım ve
limanla teçhiz edilmiş görmek; nuhbe-i amalimdir.”
M.Kemal ATATÜRK
35
Giriş
Trabzon, demiryolu ulaştırmasının Anadolu’da devreye girdiği 1860’lardan beri demiryolu bekliyor…
Önemli demiryolları inşa ettiren Osmanlı’nın öncelikli projelerinden biri de; Trabzon’u demiryoluna
kavuşturmaktı.
Ruslar, Trabzon’u işgal eder etmez, Hamsiköy’e kadar demiryolu raylarını döşemişti bile. Biz ise o
rayları bahçelerin çit yapımında ve eski evlerin ahşap döşemelerini yenilemede kullanmışız! Ne acıdır
ki işgalci imar etmiş ama biz talan etmişiz(!). Halkımız arasında, “I” profiline “ray demiri” denmesi
buradan gelir…
Atatürk, “Demir ağlarla örmek Anayurdu dört baştan” sloganıyla demiryolu yatırımlarına çok büyük
bir ağırlık vermişti. Önemli projeleri arasında Trabzon da vardı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında bu yönde
bir kanun da çıkartmıştı. Ancak, ne yazık ki, kısacık ömrü vefa etmedi. Trabzon’u demiryoluna
kavuşturma hayali bir vasiyet olarak bize intikal etti. Geç de olsa bugün bu vasiyetin yerine getirilmesi
için uğraş veriyoruz.
Bugünkü demiryolu ağımızın, ana hat olarak yaklaşık yarısı Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı’dan
intikal etti (3803km). Diğer yarısı ise Atatürk döneminde yapıldı (3207 km). Atatürk’ten sonra
yapılanlar ise kayda değer bile değil: 1940-50 arasında 371 km, 1950-60 arasında 448 km demiryolu
yapılmış…
Halil Rıfat Paşa’nın; “Gidemediğin yer senin değildir!” vecizesi sloganlaştırılarak, “Tekerlek dönsün
yeter!” felsefesiyle 1950’lerde başlatılan büyük karayolu yapım hamlesiyle karayolu taşımacılığı
giderek öne çıkarken ihmal edilen demiryolunun (ve de denizyolunun) taşımacılıktaki payı giderek
azalmıştır: 1950’de demiryollarımızın taşımacılıktaki payı yükte %55 iken bugün %4’e, yolcuda %42
iken bugün %2’ye kadar düşmüştür. 1950’de karayolunun payı yükte %17 iken bugün %92’ye, yolcuda
%50 iken bugün %95’e çıkmıştır. Yani, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın deyimiyle; “Bilim ve
akıl göz ardı edilerek, ülkemiz ulaşımı tek sistemli hale dönüştürüldü!” Oysa bizim gibi deniz
ülkelerinde, bilimsel olarak olması gereken; karayolu, demiryolu ve denizyolunun paylarının yaklaşık
1/3 oranında birbirine yakın olmasıdır.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de dünya ticaretinin %90’i denizyoluyla yapılıyor. Denizyolundan
sonra tercih; demiryoludur. Zira büyük kütle taşımacılığı yapan demiryolunda nakliye bedeli;
36
karayoluna göre yarı yarıya daha azdır: Taşıma maliyeti; denizyolunda 1 iken, demiryolunda 3.5,
karayolunda 7, havayolunda 22’dir.
Üçü bir arada kümelenmiş bulunun Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının ortasında Türkiye yer
almaktadır. Burada, Türkiye’yi son derecede stratejik ve önemli bir konuma getiren unsur; bu üç kıta
arasında iç denizlerin olması ve bu iç denizlerin en doğusunda Türkiye’nin bulunması olup sözü edilen
iç denizlerin Tuna, Cebeli Tarık ve Süveyş geçişleriyle bütün okyanuslara açılmış olmasıdır.
Bu kadar önemli, avantajlı ve stratejik bir konuma sahip olan Türkiye, ne yazık ki, bu nimete sırtını
dönmüş durumdadır. 8333 km kıyısı bulunan ülkemizin suyolu taşımacılığındaki payı sadece %4 (yük).
Sahip olduğumuz büyük avantaja rağmen uluslararası suyolu nakliyatında da yok gibiyiz. İhracat ve
ithalatımızı %90 denizyoluyla yapıyoruz ama yabancı gemilere her yıl 3 milyar $ navlun ücreti
ödüyoruz! Bu meblağın %80’i komşumuz Yunanistan’a gidiyor.
3 milyar $ ile; Trabzon yeniden inşa edilebilir (80 bin konut yapılabilir)!
3 milyar $ ile; 300 km otoyol yapılabilir!
3 milyar $ ile; 300 km çift hatlı, elektrikli, sinyalli modern demiryolu tesis edilebilir!
3 milyar $ ile Trabzon-Erzincan demiryolu iki kez inşa edilebilir!..
Bilindiği gibi, tarihi Trabzon, geçmişte, tarihi İpek Yolu güzergâhlarının birinin üzerinde çok önemli bir
konumundaydı. Trabzon bugün de aynı stratejik konuma sahiptir: Şu şartla ki, tarihteki deve
katarlarının yerini tren katarlarının alması, yani “İpek Demiryolu”nun tesis edilerek güçlü HİNTERLANT
bağlantısının sağlanması şartıyla. Bu bağlamda; GAP, Ortadoğu ve İran demiryollarının Trabzon’a, yani
Karadeniz Suyoluna bağlanması gerekir. GAP’ın eski Sovyetler Birliği Ülkelerine ve Tuna yoluyla -ki
Baltık’a çıkıyor- tüm Avrupa içlerine açılan kapısı; Doğu Karadeniz’dir. İran’ın suyoluna en kısa
bağlantısı da Doğu Karadeniz üzerinden…
Diğer taraftan, Doğu Karadeniz Bölgesi, kilometre kareye düşen nüfus itibarıyla Türkiye’nin en yoğun
nüfuslu bölgelerinden biri olup merkeze en uzak noktadadır. Çok hareketli (mobil) olan bu nüfusun
merkeze ve batıya; hızlı, güvenli ve ekonomik bir şekilde bağlanması gerekir ki bu da ancak hızlı
demiryoluyla sağlanabilir.
37
65 yıl gibi çok uzun yılların ihmali sonunda Türkiye, çok sevindirici bir eylem olarak, 2003
yılında,“Yüksek Hızlı Demiryolu” hamlesini başlatmış bulunuyor. Artık, çağın gereklerine uygun olarak;
saatte 250 km hız yapabilen trenlere uygun hatlar inşa ediyoruz: Ankara-Eskişehir Yüksek Hızlı Treni
işletmeye açıldı. Marmaray Projesinin %85’i tamamlandı. Konya ve İzmir projeleri yanında İstanbul-
Eskişehir ve Ankara-Sivas yüksek hızlı tren projeleri hayata geçiyor; Erzincan ve Erzurum’a doğru
devam edecek.
Trabzon’un hemen güneyinden geçen bu çok büyük proje bağlamında, 200 kilometre gibi çok kısa bir
bağlantı ile Trabzon, mutlaka ve mutlaka, Erzincan demiryoluna bağlanmalıdır! İstiklal Harbimizin yiğit
ve kahraman uşaklarına demiryolu artık asla çok görülmemeli; Doğu Karadeniz, bu büyük gelişmeden
ayrı tutulmamalıdır!
Doğu Karadeniz’e bağlanacak demiryolunun karışık trafiğe (hem yük ve hem de yolcu trafiğine)
yönelik olması gerekir. Bunun nedenleri yukarıda kısaca vurgulanmıştı. Dünyada yüksek hızlı trenler,
ya sadece yolcu trafiğine göre ya da karışık trafiğe göre tasarlanmaktadır. Alman ve İtalyan normları
karışık trafiğe göredir ve Erzincan-Doğu Karadeniz bağlantısının da karışık trafiğe göre olmasında
yarar vardır.
Doğu Karadeniz Dağları hemen kıyıdan itibaren dikleşerek kısa mesafede yüksek zirvelere ulaşmakta
ve denize paralel olarak yüksek bir duvar gibi bölgeyi kuşatmaktadır. Bu dağları kesip denize
ulaşabilen tek vadi; Harşit Vadisidir. Bayburt tarafından başlayıp Gümüşhane üzerinden Batı’ya doğru
akan Harşit Çayı, Tirebolu’da denize dökülmektedir. İşte, İstanbul Teknik Üniversite’sinin 1985’te
çalıştığı Erzincan-Trabzon demiryolu güzergâhı da Harşit vadisini dolaşarak Tirebolu üzerinden Doğu
Karadeniz Bölgesi’nin merkezi Trabzon’a bağlanmaktadır. Bu projenin çok uzun (312 km), çok
heyelanlı, çok tünelli (toplam 116 km) ve de düşük standartlı olması; yeni güzergâh alternatiflerini
araştırmayı gerekli kılmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin Yüksek Hızlı Tren hamlesini başlatmasıyla boyuna
eğimler artmış olduğundan sarp Doğu Karadeniz Dağlarını aşmak artık kolaylaşmıştır. Bu bağlamda,
son üç yıldır, hiçbir karşılık beklemeden, tamamen kişisel imkânlarımızla, Alternatifler Haritasında
gösterilen güzergâhların etütlerini yapıyoruz. Çalışmaların başlangıcında, Doğu Karadeniz dağlarının
arkasına geçebilmek için uzun tünellerin gerektiği görüldü, ama yapılan son çalışmalarda mutlu
sonuçlara ulaşıldı: Örneğin, yapılan ilk çalışmada, Of vadisi direkt takip edilerek Soğanlı Dağında 34
kilometrelik uzun bir tünel ortaya çıkmışken, son çalışmada, güzergâh İkizdere ve Hayrat üzerinden
dolaştırılıp Of vadisine geçilerek kot kazanılmış ve böylece Soğanlı Dağındaki uzun tünel 17
kilometreye ve daha sonra 12 kilometreye indirilmiştir. Aynı yöntem, Araklı-Dağbaşı ve Trabzon-
Maçka ve Arsin-Yanbolu alternatiflerinde de uygulanmış ve böylece uzun tüneller çok daha
kısaltılmıştır.
38
Yapılan çalışmalar; plan ve boykesit etüdünü kapsamaktadır: Jeolojik etüt ve diğer fizibilite etütlerinin
elbette ki ayrıca yapılması gerekir.
Niçin Demiryolu?
“Karayolu var ya; demiryoluna ne hacet?” diyenlere çok rastlıyoruz. Bunlara verilecek cevap: “Dünya
nereye sen nereye”. “Bilim nereye; sen nereye?”. “Ülke gerçekleri ve menfaatleri nereye; sen
nereye?”.
“Eğer demiryolu rantabl değilse; ileri ülkelerdeki demiryollarını söküp atmak gerekir!”.
Bugün, 1000 km2 başına düşen demiryolu uzunluğu Almanya’da 116 km iken Türkiye’de sadece 11
km’dir ve çok kötü şartlardadır. Yunanistan’daki oran bile; iki katımız… Demiryollarının gerekliliği,
üstünlüğü ve ülkeye sağladığı katma değerler şu şekilde özetlenebilir:
. Yüksek Kapasite ve Otomatik Kontrol: Denizyolundan sonra en yüksek taşıt kapasitesine
sahip… Amerika’da yapılan bir denemede bir tren katarına 50 bin gros ton taşıtılmıştır. 15 bin
gros ton taşıyan trenlerle günlük taşımalar yapılmaktadır. Japonya’da yüksek hızlı Shinkansen
trenleri ile Tokyo-Osaka arasında (515 km) günde 520 bin yolcu taşınmaktadır. Hong Kong
metrosunda günde 1 milyon yolcu taşınıyor.
. Ton/Km ya da Kişi/Km Başına Enerji Tüketimi Az: Enerji tüketimi demiryolunda 1 iken,
otobüste 1.4, otomobilde 6.8, uçakta 5.4. Dolayısıyla daha ucuz ve ekonomik bir taşımacılık
söz konusu. Havayolunda ise demiryoluna göre 6-7 kat daha fazla enerji tüketilmektedir.
. Kombine Taşımacılık İçin Gerekli: Nakliye maliyetleri açısından kısa mesafeler için kamyon,
orta mesafeler için tren ve uzak mesafeler için gemi daha avantajlı olduğu için, taşıtın bir
taşıyıcıdan diğerine transferi olan kombine taşımacılık (kamyon-tren, tren-gemi)
geliştirilmiştir. Dolayısıyla, geniş Anadolu coğrafyasında ekonomik taşımacılık yapabilmek ve
dünya ticaret yollarını üzerimize çekebilmek için ülkemizi dört baştan modern demiryolları ile
donatmalı; nakliyatı ekonomik hale getirmeliyiz!
. Dışa Bağımlılığı Az: Karayolu ulaşımı tümüyle petrole bağımlı. Petrol ise dışa bağımlı ve ithal
ettiğimiz petrolün yarısını karayolu taşıtları yakıyor. Dizelli lokomotif petrol yakıtı kullansa bile
tüketimi az. Elektrikli trende ise dışa bağımlılık çok daha az. Zira hidroelektrik potansiyelimiz
ve diğer kaynaklarımız yüksek. Tüm taşımacılığını karayoluna bağlayan Türkiye’nin, 1974
petrol ambargosunda yaşadığı büyük kriz unutulmamalıdır!
39
. Hava Kirliliği Az; Elektrikli Çekimde İse Hiç Yok: Aşırı petrol tüketen karayolu taşımacılığı ise
sürekli havayı, toprağı, yerüstü ve yeraltı sularını zehirliyor; halkın sağlığını çok etkin bir
şekilde tehdit ediyor, kanser oranını arttırıyor. Dizel lokomotifte bile hava kirliliği;
otomobilden 15 kez daha az. Havayı aşırı kirlettikleri gerekçesiyle AB ülkeleri kamyon ve
kamyonet sayılarını sınırlandırmaktadır. Türkiye’deki kamyon sayısı ise AB ülkeleri
toplamından fazla! Yollarımızda ağır trafik oranın çok fazla olması, çevre kirliliği yanında kaza
riskini de son derecede arttırmaktadır.
. Gürültü Kirliliği Daha Az ve Sürekli Değil: Karayolu ağır taşıtlarının gürültü seviyesi 100
desibelin üzerinde. 150 km/saat hızla giden tren katarında ise 65-75 desibel. Ayrıca tren
katarları arasında boşluklar olduğundan etkilenme seyir sıklığına bağlı.
. Arazi Tahribatı Fazla Değil: İki hatlı modern bir demiryolunun platform genişliği; sadece 13.7
metre. Aynı taşıma kapasitesine sahip olan 6 şeritli bir otoyolun platform genişliği ise 37.5
metre. Yani, karayolunun arazi tahribatı 3 kat daha fazla. Demiryolunun arazi kullanımı az
olduğu için kamulaştırma giderleri de daha azdır.
. İlk Yatırım Maliyeti Fazla Değil: İki izli, elektrikli, sinyalli yüksek hızlı demiryolunun kilometre
maliyeti; aynı kapasiteye sahip 6 şeritli otoyoldan daha az olup; 4 şeritli otoyol maliyetine
eşittir.
. Faydalı Ömür 30 Yıldır: Karayollarında ise 10-15 yıl. Faydalı ömre göre hesap yapılırsa
karayolu yapım maliyeti; demiryolundan 4-5 kat daha fazladır.
. Hızlıdır: Bugün, uçaklarla yarışacak; 600-700 km/saat hız denemeleri yapılıyor. 300-350
km/saat hızlar halen uygulamada. Paris-Lyon hattında işletme hızı 300 km/saat. Ankara-
Eskişehir arasında hız; 250 km/saat olup yüksek hızlıdır. Karayollarında izin verilen maksimum
hız ise; otoyolda bile sadece 120 km/saat.
. Rötarsız, İntizamlı ve Konforludur: Tren işletmeciliği hava şartlarından pek etkilenmez; rötar
olmaz. Sabitlenen duruş ve kalkış saatleri değişmez; dakiktir. Uçaktaki gibi bir koltuğa
bağlanma mecburiyeti de yoktur ve alabildiğine konfor sağlanabilmektedir. 417 kilometrelik
Paris-Lyon arasında yolculuk süresi uçakla 2.5-3.0 saat iken, yüksek hızlı trenle 2 saatin
altındadır.
. Kaza Riski Azdır: İnsan yaşamı ve gözyaşı para ile ölçülemediğinden ve de bu değerler geri
getirilemediğinden olacak demiryolu nakliyesinin en avantajlı özelliğinin; kaza riskinin
karayoluna göre çok az olmasıdır: Karayoluna göre, aynı trafikte, demiryolu kazasında ölüm
riski 8 kez ve yaralanma riski 200 kez daha azdır. Ölümle sonuçlanan trafik kazalarında
demiryolu, karayoluna göre ortalama 15 kat daha güvenlidir. Türkiye’de nakliyatın %92-95
oranında karayoluyla yapılıyor olması, ölü ve yaralı oranını Avrupa ülkeleriyle mukayese
edilmeyecek derecede arttırmaktadır. Karayolu trafik kazalarında, kaza anındaki ve
istatistiklere girmeyen kaza sonrasındaki ölümler, son 10 yılda, en az 90 bin olmuştur. Yani
40
son 10 yılda 90 bin nüfuslu bir kentimizi haritadan sildik! Savaşlarda vermediğimiz zayiatı,
karayolu trafik kazalarında veriyoruz! Sadece bu nedenle bile; karayolu nakliyatımızın yaklaşık
yarısını, az zamanda, demiryolu ve denizyoluna transfer etmek zorundayız!
Karayolu mu Demiryolu mu?
Türkiye’de çok tartışılan bu konuda, ne yazık ki, bazı bilim adamlarımız da taraf olmaktadır. Oysa bilim
adamı, bilim dışı tutum ve davranışlara girmemeli; ideolojik davranmamalıdır. Her birinin ayrı özelliği;
avantajları ve dezavantajları bulunan karayolu ve demiryolu ulaşımında, birini diğerinin yerine ikame
etmek doğru değildir; bilimsel değildir: Zira canlı bir organizmada ana damarlar neyse; denizyolu ve
demiryolu da odur. Tali damarlar ve kılcal damarlar ise karayolu mesabesindedir. Dolayısıyla biri
diğerinin yerine ikame edilemez! Kapıdan kapıya taşımacılık yapabilen tek sistem olan karayolunun
yerine ikame edilebilecek başka bir sistem olmadığı gibi Türkiye’de tüm taşımacılığı karayollarının
omuzuna yüklemek de çok çok yanlıştır; ülke gerçeklerine ve menfaatlerine terstir. Türkiye’de yanlış
olan karayolu yapımı değil -ki yapılacak çok daha iş vardır- yanlış olan; denizyolu ve demiryoluna sırt
çevrilmesi; köhne bir halde bırakılması, bilimin ve çağın gereklerine uyulmamasıdır.
Yüksek Hızlı Hat Normları:
Tren katarının saatte 200 km’den daha fazla hız yaptığı hatlara; “Yüksek Hızlı Hatlar” adı
verilmektedir. Avrupa’da uygulanan yüksek hızlı tren normları, Z.Öztürk ve V.Arlı’nın 2009’da
yayınladığı “Demiryolu Mühendisliği” kitabından aşağıya kopya edilmiştir.
Tablodan görüldüğü gibi, Fransa ve İspanya gibi ülkeler sadece yolcu trafiğine yönelik hızlı hatlar inşa
ederken, Almanya ve İtalya, yolcu ve yük katarlarının beraber kullandığı hatlar inşa etmektedirler.
Türkiye’nin de karışık trafiğe yönelik yüksek hızlı hatlar inşa etmesinde yarar vardır.
Sadece yolcu trafiğine yönelik hızlı hatlarda boyuna eğim %o40’a kadar çıkarken karışık trafik
hatlarında eğim daha düşük olmalıdır. Minimum yatay kurp (viraj) yarıçapının ise 3000 metrenin
üzerinde olduğu görülmektedir. Dever yüksekliği de 180 mm’ye kadar çıkmaktadır.
41
Tablo 1: Yüksek Hızlı Trenlerin İşletme ve Geometrik Özellikleri:


Araştırmada Esas Alınan Kriterler:
Yapılan alternatif güzergâh çalışmalarının hepsinde minimum yatay kurp (viraj) yarıçapı 3500-4000
metre alınmıştır. Hızın düşük olduğu istasyon giriş ve çıkışlarında bile bundan taviz verilmemiştir.
Düşük hızlı yük katarlarının lehine olmak üzere dever yüksekliği düşük tutulmuş ve 120 mm olarak
42
alınmıştır. Fazla dever 80 mm, eksik dever 100 mm alınmıştır. Bu verilere göre çalışılan hatlarda yolcu
katarlarının yapabileceği maksimum hız 270 km/saat, yük katarları için minimum hız ise 120
km/saattir.
Araştırma yapılan güzergâhlarda maksimum %o25 (%2.5) boyuna eğim kullanılmıştır. Yatay kurp
yarıçapının düşürülmesiyle hızın da düşeceği ve toplam tünel uzunluğunun azalacağı açıktır.
Araştırma Yöntemi:
Alternatif güzergâh araştırmalarında, öncelikle, uydu görüntüleri üzerinde araştırma yapılarak uygun
olabilecek güzergâhlar tespit edilmiştir. Trabzon’u Erzincan demiryoluna bağlayacak çeşitli
alternatifler bulunmaktadır: Bunlardan biri Tirebolu-Gümüşhane üzerinden olup bu güzergâh 1985’te
İTÜ tarafından çalışıldığı için tarafımızdan ayrıca çalışılmamıştır. Çalışılan güzergâhlardan biri Trabzon-
Maçka vadisi üzerinden, diğeri Arsin Yanbolu Vadisi ile Araklı-Dağbaşı vadisi üzerinden olmuş olup
diğer iki güzergah ise Of-Hayrat üzerinden olmuştur. Ancak, Giriş bölümünde belirtildiği gibi kot
kazanmak amacıyla Maçka vadisine Yeşilyalı’dan başlanarak girilmiş ve Erzincan’a varılmış, Araklı
vadisine Çamburnu’ndan başlanarak girilmiş ve Erbaş’a varılmış, Of vadisine ise İkizdere ve Hayrat
üzerinden girilerek Erbaş’a varılmıştır. Erbaş bağlantıları, haritada noktalı gösterilen güzergâhlar
üzerinden direkt Erzincan’a da bağlanabilir.
Uydu görüntüleri üzerinde yapılan çalışmalardan sonra bu güzergâhların 1/25000’lik, 1/12500’lük ve
1/50000’lik eşyükseltili topoğrafik haritaları üzerinde çalışılmıştır. Araklı vadisinde 1/12500’lik
haritalar kullanılmış, Bayburt-Erbaş arası düz olduğu için bazı alternatiflerde 1/50000’lik haritalar
üzerinde çalışılmıştır. Güzergâhların boykesitleri bilgisayar ortamında çıkarılarak düşey güzergâh
etütleri yapılmış; ripaj gereken kesimler tespit edilerek yatay ve düşey güzergâh ripajları yapılmıştır.
Güzergâhların dijital haritalarını temin etmek külfetli olduğu için “maps.google” sitesinden elde
edilen eşyükseltili renkli haritalar kullanılmıştır. Bu haritalar, fizibilite etüdü için yeterli doğruluktadır.
43
Trabzon Limanına Bağlantı:
Çalışılan güzergâhlar yük trafiğine de yönelik olduğundan liman bağlantıları önemlidir. Çalışmada
sadece denize çıkış noktalarına kadar etüt yapılmış olup Doğu Karadeniz Limanlarına ve Batum
demiryollarına bağlantı elbette ki sağlanmalıdır. Güzergâhların sahil boyunca liman bağlantılarında bir
sorun yoktur. DLH, zaten, Tirebolu-Trabzon ve Trabzon-Batum etütlerini daha önce İTÜ ve KTÜ’ye
yaptırmıştır.
Maliyet Hesapları:
Literatürde, çift hatlı, elektrikli ve sinyalli demiryolu maliyetinin, 4 şeritli otoyola eşit olduğu
belirtilmektedir. Türkiye’de Ankara-Eskişehir hızlı demiryolu inşaatı tamamlanmış, diğer
güzergâhlarda inşaatlar devam etmektedir. Dolayısıyla maliyetler yaklaşık olarak bellidir.
Alternatiflerin maliyet hesabında;
Düze arazide; 6 milyon $/km,
Tünelli ve köprülü dağlık arazide; 10 milyon $/km,
Çift tünelli olması gereken 8 km’den uzun tünel ve yüksek köprülerde; 25 milyon $/km ve,
Sahil boyunca yapılacak liman bağlantılarında; 8 milyon $/km alınmıştır.
Bilindiği gibi çift hatlı hızlı demiryolları tek tünel içersinden geçirilmekte, ancak, tünel uzun olunca
emniyet açısından tünelin çift yapılması gerekmektedir.
Aynı maliyet yöntemi, düşük hızlı Tirebolu alternatifi için de kullanılmıştır.
44
Alternatifleri Toplu Karşılaştırma:


45
Tirebolu-Erzincan Güzergâhını Değerlendirme:
. İTÜ’nün yaptığı en düşük eğimli alternatif. Maksimum boyuna eğim %o16. Ancak, son yıllarda
vadi üzerinde barajlar yapılmış olduğundan vadinin üst kotlarına tırmanmak gerekir ve
uygulanan eğim artık kurtarmayabilir.
. Yatay kurp yarıçapları çok düşük; 1200 metre. Çok sayıda istasyon ve durak var ve buraların
giriş ve çıkışlarında 1000 metre yarıçap kullanılmış. Guzergah hızlı ekspres trenleri
çalıştırmaya elverişli değil.
. Arazi çok dağlık ve heyelan riski fazla.
. Küçük yarıçaplara rağmen toplam tünel uzunluğu az değil; çok fazla. Güzergâhın %45’i tünel.
Denize kadar toplam tünel uzunluğu 104 km, Trabzon’a kadar 116 km. Erbaş’tan 110
kilometrelik, Erzincan’dan 130 kilometrelik tek bir tünelle sahile çıkılabildiğine göre toplam
116 kilometrelik tünel inşaatını göze almak kolay değil!
. 9 ve 11 km gibi uzun tünelleri de var. Dağ içinde 1200 m yarıçaplı U dönüşleri yapılmış.
. En uzun güzergâha sahip alternatif: Denize varış mesafesi 230 km, Trabzon’a 312 km. Hattın,
Torul’dan Trabzon’a bağlanması yerine (uzun tünelden kaçılmış) Tirebolu’dan dolaştırılması
güzergâhı çok fazla uzatmış. Maçka’dan geçen Trabzon-Erzincan alternatifinden %45 daha
uzun.
. Güzergâhın %45 uzun olması; yıllık bakım ve işletme giderlerini %45 arttıracak demektir.
. İlk yatırım maliyeti de en yüksek olan alternatiftir: Denize maliyet 2.43 milyar Dolar,
Trabzon’a maliyet; 3.09 milyar Dolar.
. Batum demiryolu bağlantısı için en uzun ve en dolambaçlı güzergâh.
46
Yeşilyalı-Erzincan Güzergâhını Değerlendirme:
Bu alternatif Yeşilyalı’dan itibaren kot kazanarak Çağlayan-Maçka-Torul-Gökçeler(Şiran)-Kelkit-
Erzincan doğrultusunu izliyor.
. Güzergâhın arazi yapısı Tirebolu hattı gibi genellikle çok dağlık. Buna rağmen, güzergâhta
minimum kurp yarıçapı 4000 m, maksimum boyuna eğim %o25 kullanılmıştır. Yüksek hızlı
(270 km/saat) yolcu ve düşük hızlı (120 km/saat) yük katarlarının işletimine uygun.
. Yüksek eğimli vadi yamaçlarından geçtiğinden heyelan riski fazla.
. 4000 metreden az olmayan kurp yarıçaplarına rağmen tünel oranı Tirebolu alternatifinden az;
%39. Toplam tünel uzunluğu; 76 km.
. En uzun tüneli 13 kilometreyle Zigana’da. Uzun tüneli, Tirebolu alternatifinden sonra üçüncü
sırada olan alternatif.
. Güzergâh uzunluğu fazla değil: Denize 194 km, Trabzon Limanına 215 km.
. Güzergâh uzamadığından yıllık bakım ve işletme giderleri fazla değil.
. İlk yatırım maliyeti denize kadar 2.06 milyar Dolar, Trabzon Limanına kadar 2.23 milyar Dolar.
. Batum demiryoluna Tirebolu’dan daha yakın ve güzergâh dolambaçlı değil.
. İki yüksek köprüsünün olması; dezavantajı.
Arsin-Madenköy-Erbaş Güzergahını Değerlendirme:
Bu alternatif, Arsin’den başlayıp Yanbolu Vadisini takip ederek 800 kotlu vadi tabanından bir tünelle
Araklı Vadisine geçmekte ve bu vadiden yükselmeye devam ederek 19 km uzunluğunda en uzun
tüneli ile Bayburt tarafına geçmektedir. Proje geniş Bayburt ve Kelkit ovalarından geçerek Refahiye’ye
47
ulaşmakta ve güzergah uzunluğu 240 km olmaktadır. Ancak guzergahi Bayburt ve Demirözü
üzerinden Erbaş’a bağlamak mümkündür ve güzergah uzunluğu 182 km olmaktadir. Değerlendirme,
Erbaş’a bağlantıya göre yapılacaktır:
. En uzun tüneli 19 km olmasına rağmen Trabzon limanına en ucuz bağlantıyı sağlamaktadir.
Toplam tünel uzunlugu 49 km. Hız 270 km/saat, maksimum eğim binde 25, minimum kurp
(viraj) yarıçapı 4000 m.
. Bayburt’un, Demirözü’nün ve Erbaş’ın ovalarından geçmesi en büyük avantajı.
. Jeolojik yönden de kararlı gözükmektedir ve bakım ve işletme maliyetleri de en az olmaya
adaydır.
. Denize kadar yapım maliyeti 1.56 milyar dolar, Trabzon Limanına kadar 1.60 milyar dolar olup
en düşük maliyetli alternatiftir.
Çamburnu-Araklı-Erbaş Güzergâhını Değerlendirme:
Bu alternatif, Çamburnu Tersanesinden itibaren kot kazanarak Araklı Vadisine geçiyor ve Bayburt-
Demirözü-Erbaş (Erzincan) doğrultusunu takip ediyor.
. Maksimum boyuna eğim %o25, minimum yatay kurp yarıçapı 4000 metre.
. En uzun tünelli alternatif; 24 km. Ancak, tünel oranı %29 ile Yeşilyalı ve Tirebolu
alternatiflerinden çok az. Toplam Tünel uzunluğu; 50 km.
. En kısa mesafeli alternatif. Denize uzaklık 172 km, Trabzon Limanına 213 km. Alternatifler
haritasında gösterilen noktalı hatlar izlenerek Erbaş yerine Erzincan İstasyonuna direkt
bağlanabilir ve mesafe fazla değişmez.
. Hattın kısa, heyelan riskinin daha az olması yıllık bakım ve işletme giderlerinin az olması
demektir.
48
Of-Hayrat-Erbaş Güzergâhını Değerlendirme:
Bu alternatif, Of’tan başlayarak Eskipazar üzerinden İkizdere vadisine geçmekte ve Hayrat üzerinden
Çaykara’nın üst kotlarından devam etmekte ve 1138 kotundan 17 kilometrelik Soğanlı tüneline
girerek Bayburt ovasına geçmektedir. Bayburt içersinden geçirilen güzergâh yine düz ovaları izleyerek
Demirözü üzerinden Erbaş (Erzincan) istasyonuna ulaşmaktadır. Alternatifler haritası üzerinde noktalı
gösterilen güzergâhlar izlenerek Erzincan İstasyonuna direkt olarak bağlanma imkânı da vardır ve bu
tercih hattın özelliğini fazla değiştirmeyecektir. Güzergâh, Bayburt etrafından dolaştırılarak Bayburt
geçişindeki tüneller de kaldırılabilir.
. 4000 metreden az yatay kurp yarıçapı yok. Maksimum eğim binde 25. Maksimum hız 270
km/saat. Yük katarları için minimum hız 120 km/saat.
. Hattın en önde gelen özelliği; en az vadi yamacı takip ediyor olması; genellikle sırtlardan ve
ovalardan geçmesi. Dolayısıyla heyelan riski en az olan alternatif. Gerçi jeolojik etüt henüz
yapılmamıştır, ama yüksek eğimli yamaçların daha duraysız, arazi eğiminin düşük olduğu
sırtların ve ovaların ise daha duraylı olduğu bilinmektedir. Sahilden 40 km’ye kadar olan
kesiminde güzergâhın geçtiği arazi eğimi düşüktür. 40. km’den sonra 17 kilometrelik uzun
tünele girildiği 60. km’ye kadar vadi yamacı izlenmekte olup sadece 20 km’lik bu kesimde
yamaç eğimi fazladır.
. Alternatifler içinde en az tünel oranına sahip; sadece %25. Toplam tünel uzunluğu; 45 km.
Yukarıda belirtildiği gibi yapılacak ripajla toplam tünel uzunluğu ve tünel oranı daha da
azaltılabilir.
. En uzun tünel; Soğanlı Tüneli olup 17 km… Bu uzunluk biraz daha kısaltılabilir. Aynı vadide
HES inşaatları yapmakta olan müteahhitler; kaya hafriyatının kolay olduğunu belirtiyorlar.
Soğanlı Tüneli, aliymanda ve dümdüzdür. Kiralanacak tünel açma makinalarıyla iki taraftan
girilerek kısa sürede delinebilir. Bilindiği gibi TDM adı verilen tünel delme makinesiyle
demiryolu tüneli kesitince hızlı bir şekilde delme yapılabilmekte ve delme sırasında
betonlama da yapılabilmektedir. Günümüzde tünel açma kolaylaşmıştır ve dünyada 50-54 km
gibi çok uzun tüneller de bulunmaktadır.
. Sahile kadar hat uzunluğu 183 km, Trabzon Limanına 232 km. Tirebolu’dan sonra Trabzon
limanına en uzak noktada. Ancak, Of istasyonunun, Çamburnu limanına uzaklığı 4 km, Rize
limanına 20 km, Hopa limanına 110 km ve Batum demiryoluna sadece 140 km mesafede.
. Dik yamaç eğimli kesiminin az olması nedeniyle heyelan oranını azalttığından yıllık bakım
masrafları, diğer güzergâhlara göre çok daha az olacaktır. Hat uzunluğu da fazla olmadığından
işletme giderleri normal seviyede olacaktır.
49
. İlk yatırım maliyeti; Of’a kadar 1.65 milyar Dolar, Trabzon limanına kadar 2.04 milyar Dolar.
. Of alternatifinin dezavantajlarında biri; iki yüksek köprüsünün bulunmasıdır. Ancak bu, 4000
metre yarıçaptan taviz vermemekten kaynaklanmıştır. Yarıçap 3000-3500 metreye
düşürülerek (yani hız saatte 270 km’den 230-250 km indirilerek) yüksek köprülerle birlikte bir
de tünel ortadan kaldırılabilir.
Erbaş-Uzungöl-Of Güzergahını Değerlendirme:
Bu güzergahın önceki Of güzergahtan farkı; Uzungöl Vadisinden geçmesi olup diğer kesimleri aşağı
yukarı aynıdır.
. Tirebolu alternatifinden sonra uzun tüneli en kısa olan alternatif olup 12 km’dir. Toplam tünel
uzunluğu 57 km olup tünel oranı %29’dur.
. Maksimum eğim binde 25, minimum kurp yarıçapı 3500, Hız 250 km/saat.
. Uzun tünel kısalığı ve %60 kadar düz araziyi kullanması avanjları olup maliyeti düşüktür.
. Trabzon Limanına en uzak mesafede olmasına rağmen Batum Demiryollarına en kısa
bağlantıyı sağlamaktadır.
Sonuç:
Projeleri ilk yatırım maliyetler ile değerlendirmek elbette ki doğru değildir: Öyle yatırımlar vardır ki
bakım maliyetleri ilk yatırım maliyetinden çok daha külfetlidir. Aynı şekilde alternatiflerin işletme
maliyetleri de değerlendirmede çok çok önemli bir rol oynar. O nedenlerle, ulaştırma alternatifleri
değerlendirilirken; 20-30 yıllık uzun vadeli Fayda/Maliyet analizlerinin yapılması ve rantabilite
oranlarının bulunarak değerlendirme yapılması gerekir. Bunun için, ilk yatırım maliyeti yanında;
uzun vadeli yük ve yolcu trafiğinin tahmin edilmesi, uzun vadeli bakım giderlerinin hesaplanması ve
uzun vadeli işletme giderlerinin tahmin edilmesi şarttır.
50
Alternatiflerin jeolojik etütleri henüz yapılmadığı gibi uzun vadeli fayda/maliyet analizleri de
yapılmış değildir. Ancak, sözü edilen rakamlar ortaya konulmamış olmasına rağmen, “Görünen köy
kılavuz istemez” misali bazı alternatifler daha başlangıçta elenebilir ve geriye kalan az sayıdaki
alternatifin daha hassas analizleri yapılarak kısa yoldan sonuca varılabilir.
Bu bağlamda değerlendirme yapıldığında; Geniş Bayburt Ovalarından geçen alternatiflerin daha
ekonomik, daha duraylı, bakım ve işletme maliyetlerinin daha az olduğu anlaşılmaktadır. Bu
bağlamda öne çıkan alternatifler; Arsin ve Of alternatifleridir. Arsin alternatifi Trabzon Limanına en
yakın olması dolaysıyla yapım maliyeti açısından en düşük maliyetli güzergahtır. Ancak, uzun
tünelin en kısa olduğu alternatif Of alternatifleri olup (Uzungöl alternatifinde 12 km, diğerinde 17
km), bu iki Of alternatifi, Batum Demiryollarına en kısa bağlantıyı sağlamaktadırlar. Ayrıca Of
alternatifleri jeolojik yönden en duraylı (sağlam) alternatifler olup bu bağlamda bakım masrafları
da en az olan alternatiflerdir.
Gümüşhane’den geçmeyen Bayburt bağlantıları, Gümüşhane için dezavantaj değildir. Zira, 60 km
gibi çok kısa bir bağlantı ile Gümüşhane, Bayburt demiryollarına bağlanabilir. Bu bağlantıda fazla
trafik olmayacağından bağlantı tek hatlı olarak düşük bir maliyetle gerçekleştirilebilir.
Yapılan çalışmalardan ortaya çıkan gerçek şu ki; Doğu Karadeniz Limanlarının demiryolu bağlantısı
için tek alternatif yoktur ve Sovyetlerin dağılmasıyla değişen dünya şartlarında fizibilitelerinin
yüksek olacağı düşünülmektedir.
Kıyı Kentlerinin HİNTERLANT (iç bölge, arka bölge) bağlantısı son derecede önemli olup bu kentlerin
gelişebilmeleri; güçlü hinterlant bağlantılarına (demiryolu+karayolu) bağlıdır. Doğu Karadeniz
Bölgesi’nin etrafı yüksek Doğu Karadeniz Dağları ile çevrili olarak, hinterlant bağlantıları çok
zayıftır. Bölgenin gelişmesi ve lojistik bir üs haline gelebilmesi ancak ve ancak güçlü hinterlant
bağlantısının sağlanmasıyla mümkün olacaktır!
Bölgenin güneyindeki GAP, Orta Doğu ve İran Ekonomik Odaklarıyla, kuzeyindeki Bağımsız
Devletler Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Odakları dikkate alındığında; Erzincan-Doğu Karadeniz-
Batum demiryolu bağlantısı ziyadesiyle önem arz etmektedir. Başka bir deyimle; Basra Suyolu’nun,
demiryolu bağlantısı ile Karadeniz-Tuna-Baltık Suyoluna bağlanması çok önemli ve rantabilitesi
yüksek bir Uluslararası Ticaret Koridoru oluşturacaktır.
Fizibilitenin daha da yüksek çıkmasında yüksek hızlı yolcu taşımacılığı da önemli bir rol
oynayacaktır. Zira Doğu Karadeniz Bölgesinden Ankara ve İstanbul’a 5-6 saat gibi kısa sürede
güvenli ve ekonomik bir şekilde gidilip geliniyor olması; önemli bir cazibeye sahip olacak ve yolcu
51
trafiğini de üzerine çekecek ve arttıracaktır. Bu durum, karayollarındaki kaza sayısını, ölümleri ve
yaralanmaları da azaltacaktır.
Tekrar vurgulamak gerekir ki, Bölge’nin karışık trafiğe yönelik yüksek hızlı demiryolu bağlantısı;
hayati bir öneme sahiptir. Özellikle, Bayburt’tan geçen alternatiflerden birisinin hayata geçmesi
halinde; yatırım için arazi kıtlığı çeken Bölge’nin ayakları altına geniş Bayburt ovaları serilecek; bu
geniş alanlar yarım saat gibi bir adımlık kısa mesafeye inecektir!
Doğu Karadeniz Ahalisi, Bölgeyi duvar gibi kuşatan yüksek dağları, artık, dişleriyle delip geçecek
azme ve kararlılığa sahiptir. “İstemeyi” bilmeyen bu onurlu ahaliye demiryolu asla çok
görülmemelidir! Hemen güneyimizden geçen; İstanbul-Eskişehir-Ankara-Erzincan-Kars Yüksek Hızlı
Tren Projesi bağlamında 200 kilometre gibi çok kısa bir bağlantı ile Doğu Karadeniz, “dahile” ve
“dünyanın ekonomik odaklarına” bağlanmalı ve önü açılmalıdır!
KTÜ, Temmuz 2011
KAYNAKLAR:
1) ÇELİK, F., “Hayati Bir Öneri: İpek Demiryolu”, Mühendislik Bülteni, İMO Trabzon Şubesi Yayını,
Sayı 54, Temmuz 1998, Trabzon.
2) ÇELİK, F., “Cumhuriyetimizin 75. Yılında Demiryolu Taşımacılığımız ve Karayollarında
Gözlenen Yanlışlar”, Türkiye Mühendislik Bülteni, Temmuz 1998, Ankara.
3) ÇELİK, F., A.A.DUMANOĞLU, “Doğu Karadeniz Bölgesinde Altyapı Sorunu ve Ulaşım”, İkinci
Karadeniz Kalkınma Kurultayı, 22-23 Ekim 1999, KTÜ, Trabzon.
4) ÇELİK, F., “Ulaştırma-Toplumsal Kalkınma İlişkisi ve Türkiye’nin Ulaştırma Politikaları”,
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, III. Ulaşım ve Trafik Kongresi, 18-20
Mayıs 2001, Ankara.
5) ÇELİK, F., Ş.ORUÇ, A.AKSOY, F.YAKAR, B.P.AYTAÇ, F.TÜRE, “Trabzon İpekyolu’nun Yeniden
Tesisinde Demiryollarının Yeri ve Önemi”, I.Karadeniz’de Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu,
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi, 16-17 Kasım 2007, Trabzon.
6) ÇELİK, F., “Türkiye’nin Yeni Demiryolu Hamlesi ve Of-Bayburt-Erzincan Hızlı Tren Projesi”,
Mühendislik Bülteni, Sayı 74, İMO Trabzon Şubesi Yayını, 2009, Trabzon.
7) MİRZAOĞLU, R., “Açılış Konuşması”, Türk Denizcilik Sektöründe Karadeniz’in Yeri ve Önemi
Paneli, Trabzon Esnaf ve Sanatkarlar Birliği, 19.10.2001, Trabzon.
8) ÖZTÜRK, Z., V.ARLI, “Demiryolu Mühendisliği”, ATM Dijital Baskı ve Matbaa San.Tic.Ltd.Şti,
2009, İstanbul.
9) BOZKURT, M., “Demiryolu I”, İTÜ İnşaat Fakültesi Matbaası, 1988, İstanbul.
10) EVREN, G., “Demiryolu”, İTÜ İnşaat Fakültesi Matbaası, 1993, İstanbul.
11) www.binaliyildirim.com.tr
52
EK:4
KTÜ ULAŞTIRMA ANABİLİM DALI GÜZERGAH ETÜTLERİNİN, ARALIK 2011 REVİZE TABLOSU


53
EK 5

54
EK:6
15-18 Ekim 2012 Tarihlerinde Trabzon’da Toplanan Türk Dünyası Mühendislik, Mimarlık ve Şehircilik Kurultayına
Sunulan ve Bildiriler Kitabında Basılan Bildiri
ORTADOĞU-KARADENİZ-KAFKASYA İPEK DEMİRYOLU PROJESİ
Prof.Dr. Fazıl ÇELİK,
Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı,
Karadeniz Teknik Üniversitesi,
TRABZON.
Özet
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Avrupa ile Uzak Doğu arasındaki Tarihi İpek Yolu güzergâhlarını
yeniden canlandırma çalışmaları sürdürülmekte; Bağımsız Devlet Topluluğu ülkelerini Kafkasya ve
Karadeniz üzerinden Avrupa’ya bağlamak üzere Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru (TRACECA)
oluşturulup geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye ulaştırma ağını modernize etmekte ve
özellikle Cumhuriyetin 100. Yılına kadar 10 bin km Yüksek Hızlı Tren (YHT) hatları inşa etmeyi
planlamaktadır. Bu planlama kapsamında, başta GAP (Güney Doğu Anadolu Projesi) ve İran olmak
üzere diğer Orta Doğu ülkelerini Doğu Karadeniz Limanlarına ve oradan da Kafkasya Demiryollarına
bağlayacak bir demiryolu projesi büyük bir önem taşımakta olup etkin bir İpek Demiryolu koridoru
oluşturacaktır. Bildiride, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin (KTÜ) 1990’lı yıllardan beri üzerinde
çalıştığı bu proje tanıtılmaktadır.
Tarihi İpek Yolları
Uluslararası ticaret yolları, İlk Çağ İmparatorluklar döneminde Roma (Avrupa) ile Çin (Uzak Doğu)
arasında gelişir ve “İpek Yolu” olarak tanımlanan bu ticaret koridorları 16. Yüzyılın ortalarına kadar
asırlarca devam eder. İpeğin anavatanı Çin’den Batı’ya doğru taşınan en gözde ticaret malı “ipek”
olduğu için Alman coğrafyacı Ferdinand von Richthofen’in 1870’de ilk kez kullandığı “İpek Yolu” tabiri
55
benimsenmiştir. İlk ve Orta çağlar boyunca gelişen diğer uluslararası ticaret koridorları olarak;
Hindistan-Yakın Doğu arasında “Baharat Yolu”, Kuzey Avrupa ve Sibirya’dan Karadeniz ve Türkistan’a
inen “Kürk Yolu”, Orta Afrika’dan Akdeniz’e ulaşan “Fildişi Yolu”, Baltık-Karadeniz arasında “Amber
Yolu” başlıca yollar olarak bilinmektedir. Bu ticaret yolları üzerinde gün aşımı mesafedeki (30-40 km)
konaklama tesisleri (hanlar, kervansaraylar), birer pazar ve panayır yeri olarak yerel ürünlerle birlikte
bütün ürünlerin alışverişlerinin yapıldığı merkezler olarak işlev görürdü [1]. Dolaysıyla bu merkezleri
sadece konaklama ve mal transfer istasyonları olarak görmemek gerekir.
Geçtiği coğrafyaları abat eden bu uluslararası ticaret koridorlarında sadece ticaret malları değil;
kültürler, düşünceler, inançlar, dinler, anlayışlar, el sanatları ve teknolojiler de değiş tokuş olmuştur:
Doğu medeniyetlerine ait eserlerin, kâğıdın, barutun ve pusulanın bu yollar aracılığıyla Avrupa’ya
girmesi; Rönesans’ın gelişmesinde başlıca etken olduğu bilinmektedir.
“Ulaşım”ın, her türlü kalkınmanın (ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel) en temel altyapısını
oluşturduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla bu uluslararası ticaret koridorlarını kontrollerinde tutan ülkeler
–ki bu yolların çok önemli bir kısmı Türklerin hegemonyasındaydı- daima güçlü olmuşlardır. Ulaşım,
gelişmişliğin ve zenginliğin ölçüsüdür.
Şekil.1. İpek Yolu Haritası


56
Tarihi İpek Yolları Haritasına bakıldığında, esas itibarıyla, biri Akdeniz üzerinden, diğeri Anadolu
üzerinden, bir diğeri ise Tuna-Karadeniz üzerinden üç ana koridor olarak, Doğu-Batı istikametinde,
şekillenmiştir. Ulaşım kolaylığı ve ekonomisi açısından suyollarının her zaman avantajlı olduğu
bilinmektedir.
16. Yüzyılın ortalarından itibaren İpek Yollarının önemlerini yitirmeye başlamasının birçok sebebi
vardır. Başlıca neden olarak; bu güzergâhları kontrollerinde tutan ülkelerdeki iç istikrarsızlar ile
Afrika’nın güneyinden dolaşan suyolunun keşfedilmesi ve daha sonra Süveyş Kanalı’nın açılması ile
“Demirperde” adı verilen Sovyetler Birliğinin kurulması sayılabilir.
Modern İpek Yolları (İpek Demiryolu)
“İpek Demiryolu” tabiri ilk kez Yazar tarafından 1998 yılında “Mühendislik Dergisi”nde kullanılmıştır [
2 ].
Uluslararası ticaret koridorları olan Tarihi İpek Yolları genellikle suyolu-deve katarı yolu olarak
şekillenmişti. Günümüz ticaret koridorlarında ise deve katarlarının yerini tren katarları almış ve
güzergâhlar kombine taşımacılığa uygun “suyolu-demiryolu” şeklinde gelişmiştir. Bugün dünya
ticaretinin yaklaşık %90’ı suyoluyla yapılmakta olup suyolunun karadaki devamı karayolu değil;
demiryoludur: Zira suyolunda taşıma bedeli 1 TL ise demiryolunda 2.5 TL, karayolunda ise 4 TL’dir.
Dolayısıyla, ticari açıdan karayollarının, suyolu-demiryolu güzergâhları ile rekabet etme olanağı
yoktur[2]. Karayolu, suyolu-demiryolu hattının ulaşamadığı noktada kombine taşımacılığının bir
parçası olarak devreye girer.
Türkiye, ne yazık ki, bu açık gerçeği göz ardı etmiş ve Atatürk’ten sonra ülke gerçekleriyle
bağdaşmayan yanlış politikalar izlemiştir: Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının arasındaki iç denizlerin
çevrelediği Türkiye’nin bu son derecede stratejik konumuna rağmen denize sırtını dönmesi ve
limanlarını modern demiryolları ile dâhile (içe) bağlamamış olmasını, akıl, bilim ve çağın gerekleriyle
izah etmek mümkün değildir! İleri deniz ülkelerinde denizyolu, demiryolu ve karayolu taşımacılık
payları yaklaşık birbirine yakınken ve de bu oranlar Atatürk döneminde de böyleyken geldiğimiz
noktada bugün taşımacılığımız %93 (yolcu taşımacılığında %95) oranında karayoluna dayandırılmış
olup denizyolu ve demiryolu taşımacılığı yok gibidir. Mevcut demiryolu ağımızın yaklaşık yarısı
Osmanlı’dan intikal etmiş ve diğer yarısı Atatürk döneminde inşa edilmiş olup Atatürk’ten sonra
demiryolu inşa edilmediği gibi (1940-50 arasında 371 km, 1950-60 arasında 448 km ve 1960’dan
sonra 426 km konvansiyonel hat yapılmış) mevcutlar da köhne bir halde bırakılarak
57
işlevsizleştirilmiştir. Bir zamanların İpek Yolu güzergâhları üzerinde bulunan Türkiye bugün artık
güneyinden ve kuzeyinden geçen uluslararası ticaret koridorları ile baypas edilmiş durumdadır!
TRACECA (TRAnsport Corridor Europe Caucasus and Asia) Projesi
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Avrupa ile Uzakdoğu arasındaki Tarihi İpek Yolu güzergâhlarını
yeniden canlandırma çalışmaları hızla sürdürülmekte; Bağımsız Devlet Topluluğu ülkelerini Kafkasya
ve Karadeniz üzerinden Avrupa’ya bağlamak üzere Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru (TRACECA)
hayata geçirilip geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Avrupa Birliği (AB) önderliğinde geliştirilen proje ilk olarak Mayıs 1993 tarihinde Brüksel’de Avrupa
Topluluğu Komisyonu ile 3 Kafkasya ve 5 Orta Asya Cumhuriyeti Ticaret ve Ulaştırma Bakanlarının
katıldığı bir konferansta formüle edilmiştir. Eylül 1998 tarihinde 12 ülkenin Devlet ve Hükümet
Başkanları tarafından Çok Taraflı Temel Uluslararası Ulaştırma Anlaşması (MLA)’nın imzalanmasıyla
proje hayata geçmiştir. Bölgede ticaretin ve ulaştırmanın iyileştirilmesi ve geliştirilmesini, Kafkasya ve
Orta Asya ülkelerinin demiryolu, denizyolu ve karayolu taşımacılığını kapsayan çok modlu bir
alternatif ulaşım koridoru üzerinden Avrupa ve Dünya pazarına ulaşma imkânını artırmayı
amaçlamaktadır. Anlaşma, Türkiye tarafından da Bakanlar Kurulunun 24.10.2001 tarih ve 3228 salıyı
kararı ile onaylanmıştır. Sözü edilen 12 ülke; Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan,
Kırgızistan, Moldova, Tacikistan, Ukrayna, Özbekistan, Romanya ve Bulgaristan olup Türkmenistan
katılımcı olmakla birlikte MLA’ya taraf değildir. İran, 2009 yılında TRACECA’ya üye olmuştur.
Afganistan ve Pakistan’ın hem MLA’ya taraf olma hem de TRACECA Programına tam üye olma
yönünde resmi talepleri olmuş ve Afganistan’ın üyeliği 21-22 Nisan 2005 tarihlerinde Bakü’de yapılan
konferansta onaylanmış olup Pakistan için süreç devam etmektedir [3,4,5].
58
Şekil.2. TRACECA Haritası [4]


TRACECA Haritasından görüldüğü gibi uluslararası ticaret koridoru esas itibarıyla Karadeniz Suyolu
üzerinden şekillenmiş olup bu durum gayet doğaldır. Zira ticarette suyolunun üstünlüğü
tartışmasızdır. Evet, Türkiye TRACECA güzergahına entegre gözükmektedir ama Türkiye üzerinden
geçen TRECACE güzergahları esas itibarıyla kara ulaştırmasına dayanmaktadır ve deniz yolları ile
rekabet imkanı bulunmamaktadır. Türkiye’nin son yıllarda inşa etmekte olduğu ve Anadolu’yu batıdoğu
istikametine kesecek olan Edirne-İstanbul-Eskişehir-Ankara-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars-Tiflis
Yüksek Hızlı Tren Projesi, Londra-Pekin arasında taşımacılığı amaçlamakla birlikte bu taşımacılık daha
ziyade yolcu taşımacılığı olacak; ama uluslararası yük taşımacılığında Tuna-Karadeniz suyoluyla
rekabet edemeyecektir. Suyolu taşımacılığında geçmişte önemli bir fonksiyona sahip olan Tuna,
bugün orta Avrupa’da bir kanal ile Ren nehri birleştirilerek Kuzey Denizine çıkılmış ve Karadeniz-Kuzey
Denizi arasında kesintisiz bir suyolu elde edilmiştir. Bugün Tuna-Karadeniz Suyolunda 5000 tonluk
gemiler rahatlıkla çalışmaktadır. Regensburg’a kadar bir römorkör eşliğinde 3000 tonluk 6 mavnayla
toplam 18000 ton yük taşınabilmektedir.
Tuna-Karadeniz Suyolu ve bu suyolunun en doğu ucunda bulunan Doğu Karadeniz Limanlarının
stratejik üstünlüğü; Türkiye üzerinden geçen etkin bir uluslararası ticaret koridorunun tesisinde
önemli bir potansiyele sahiptir. Şöyle ki, İran’ın ve Orta Doğunun Karadeniz’e açılan en kestirme
59
kapısı Doğu Karadeniz Limanları üzerinden olup sadece demiryolu bağlantısı eksiktir. Aynı şekilde
Türkiye’nin büyük projelerden biri olan GAP’ın Karadeniz’e açılan kapısı Doğu Karadeniz Limanları
üzerindendir. Tuna-Karadeniz suyolunun en doğu ucunda bulunan Doğu Karadeniz Limanları, aynı
zamanda Kafkasya ve Bağımsız Devletler Topluğunun da Karadeniz Kapısı konumundadırlar.
Trabzon-Rize-Hopa limanlarını Batum Demiryollarına bağlayacak demiryolu projesinin fizibilite
etütlerini Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) 1993-95 yıllarında yapmış olup fizibıl bulunan proje inşa
edilmeyi beklemektedir. Hopa Limanı sadece 38 km gibi çok kısa bir bağlantı ile Batum Demiryollarına
ve oradan tüm Bağımsız Devletler Topluluğu Demiryollarına çok düşük bir maliyetle bağlanabilir.
Diğer taraftan, Doğu Karadeniz Limanlarının, Erzincan ve Bingöl demiryolları aracılığıyla başta GAP ve
İran olmak üzere diğer Orta Doğu ülkelerine bağlanması halinde de Orta Doğu-Karadeniz-Kafkasya
İpek Demiryolu tesis edilebilir. Bu İpek Demiryolu, Kuzey Denizi-Tuna-Karadeniz Suyolunu bir yandan
Kafkasya üzerinden Bağımsız Devletler Topluğuna, diğer yandan GAP, İran ve diğer Orta Doğu
ülkelerine bağlarken bir diğer yandan da Erzincan-Kars-Tiflis demiryolu üzerinden Pekin’e bağlayacak
ve diğer uluslararası ticaret koridorları ile rekabet edebilecek oldukça avantajlı ticaret koridorları
oluşacaktır.
Erzincan-Doğu Karadeniz Güzergah Alternatifleri
Orta Doğu-Karadeniz-Kafkasya İpek Demiryolu güzergâhının en zorlu kesimi; Erzincan-Doğu Karadeniz
Limanları bağlantısıdır. Erzincan demiryolları, Karadeniz’e çok yakın (160 km) olmasına rağmen
Karadeniz’e paralel olarak uzanan yüksek Doğu Karadeniz dağlarını aşmak bu güne dek kolay
olmamıştır. 130 yıldır düşünülen güzergâh; Doğu Karadeniz dağlarını kesip denize ulaşan tek akarsu
olan Harşit Vadisi üzerinden olmuştur. Bu bağlamda İstanbul Teknik Üniversitesine (İTÜ) iki fizibilite
etüdü yaptırılmış olup Trabzon-Tirebolu-Gümüşhane-Erzincan üzerinden geçirilen güzergâh; gerek
1983 yılında yapılan etütte ve gerekse 1997 yılında tamamlanan etütte fizibıl çıkmamıştır.
Son olarak, DLH tarafından 2009 yılında özel bir firmaya ihale edilen güzergâh ve fizibilite etüdü de,
daha önceki etütlerde olduğu gibi Harşit Vadisi üzerinden geçirilmiştir.
Özel firma projesinde güzergâh, aşağıdaki DLH haritasından görüldüğü gibi; Erzincan’dan başlayarak
Gümüşhane Torul’a gelmekte ve güzergâh buradan çatallaşarak bir çatal Maçka üzerinden Trabzon
Limanına inerken diğer çatal Tirebolu’ya devam ettirilmektedir. Gümüşhane’ye kadar hız 250 km/saat
olarak planlanmış olup bundan sonra hız 160 km/saattir. Güzergâhta maksimum boyuna eğim binde
18 kullanılmıştır. Erzincan-Gümüşhane-Trabzon alternatifinin uzunluğu 247 km olup en uzun tüneli 14
km olmak üzere 135 km’si tünel, 16 km’si köprüdür ve maliyeti 5.2 milyar TL’dir. Erzincan-
Gümüşhane-Tirebolu alternatifinin uzunluğu 224 km olup 105 km’si tünel ve 17 km’si köprüdür ve
60
maliyeti 4.7 milyar TL’dir. Tirebolu’da bir liman olmayıp güzergahın Trabzon Limanına uzatılması
halinde uzunluk 305 km’ye çıkmakta ve maliyet 6.4 milyar TL olmaktadır.


Şekil.3. DLH Alternatifleri Haritası
Yazar da geçmişte Harşit Vadisinden geçen güzergâhları savunmuştu. Zira o zaman diğer alternatif
güzergâhlarda Türkiye’nin göze alamayacağı çok uzun tüneller ortaya çıkmaktaydı. Ancak Yazar, 2008
yılından buyana yaptığı yoğun araştırmalar neticesinde, geliştirdiği “Vadiden Vadiye Geçme Yöntemi”
sayesinde Doğu Karadeniz Dağlarını artık kısa tünellerle geçme imkanını ortaya koymuş ve 130 yıldır
61
düşünülen Harşit alternatifi yerine; çok daha ekonomik ve optimum güzergah alternatifleri ortaya
koymuş bulunmaktadır. KTÜ Ulaştırma Anabilim Dalında geliştirilen çok sayıdaki güzergâhlar arasında
öne çıkan alternatifler; Bayburt ovalarından geçerek Karadeniz’e ulaşmaktadır.
Şekil.4. KTÜ Alternatifleri Haritası


KTÜ Alternatifleri Haritasından görüldüğü gibi; Erzincan demiryollarına en kısa ve en optimum
bağlantı; Erzincan’ın doğusundaki Erbaş İstasyonu üzerinden olmaktadır. Erbaş İstasyonundan Doğu
62
Karadeniz Limanlarına bağlantı; 160-165 km olup yine Bayburt ovalarından geçmek kaydıyla 210
kilometreyle Erzincan’a da bağlanılabilir. Ancak Erbaş bağlantısının başka avantajları da vardır: Şöyle
ki İran’ın Kafkasya’dan geçmeyen en kısa demiryolu bağlantısı Erbaş üzerinden olur ki bağlantıyı Erbaş
yerine Erzincan üzerinden yapmak güzergâhı 140 km daha uzatır. Aynı şekilde GAP’a en kısa ve en
ekonomik demiryolu bağlantısı da Erbaş üzerinden olmaktadır.
Haritadan görüldüğü gibi Erbaş İstasyonu’ndan başlatılan ve karma trafiğe (yolcu/yük) yönelik olan
Yüksek Hızlı Tren Güzergâhları, Bayburt’tan itibaren çatallaşmaktadır: Erbaş-Bayburt-Dağbaşı-Arsin-
Trabzon Limanı alternatifi 163 km olup en uzunu 14 km olmak üzere toplam 85 km’si tünel ve 5 km’si
köprüdür. Erbaş-Bayburt-Uzungöl-Yeniay Limanı uzunluğu 161 km olup en uzunu 12 km olmak üzere
toplam 81 km’si tünel ve 6 km’si köprüdür. Erbaş-Bayburt-Uzungöl-Of ya da Rize alternatifleri ise 165
km olup en uzun tüneli 12 km olmak üzere toplam 80 km’si tünel ve 5 km’si köprüdür.
Sözü edilen her bir güzergâh alternatifinin çift hatlı, elektrikli, sinyalli maliyeti 3 milyar TL civarındadır.
Alternatiflerin hepsinde minimum kurp yarıçapı 3500 m olup hız 250 km/saattir. Karadeniz
dağlarından denize inilirken binde 25 eğim kullanılmış olup, güzergâhları biraz uzatmak kaydıyla,
eğimi binde 18’e indirmek de mümkündür. Güzergâhların diğer kesimlerinde eğimler binde 18’in
altındadır.
KTÜ’de geliştirilen bu alternatif güzergâhlar, DLH’nın özel bir firmaya yaptırdığı güzergâh alternatifleri
ile karşılaştırıldığında, KTÜ alternatiflerinin;
. Güzergâh uzunluğu çok daha kısadır,
. Toplam tünel uzunluğu çok daha azdır,
. Toplam köprü uzunluğu çok daha azdır,
. Yapım maliyeti çok daha azdır,
. Yapım süresi çok daha kısadır,
. Jeolojik yönden daha kararlı ve daha problemsizdir,
. Bakım maliyetleri çok daha azdır,
. İşletme giderleri çok daha azdır,
. Çevre tahribatı ve kirliği çok daha azdır,
. Enerji sarfiyatı çok daha azdır,
. Zaman tasarrufu çok daha fazladır ve
. Kamu yararı çok daha fazladır.
63
İdeal Çözüm
Doğu Karadeniz’de önemli bir tersane olarak yeni inşa edilen Yeniay Tersanesi, denizcilikteki son kriz
nedeniyle atıl duruma düşmüş olup uzun süre canlanabilecek durumda da değildir. Diğer yandan
Doğu Karadeniz için lojistik üs arayışları neticesinde bu tersane alanının çok müsait olduğu görülmüş
ve büyük bir limanı olan bu alanın artık lojistik üs olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Baltık’tan
başlayan Tuna-Karadeniz Suyolunun doğu ucunda bulunan Yeniay Limanı, 161 kilometrelik bir
demiryoluyla Erbaş (Erzincan) demiryollarına bağlanması halinde İpek Demiryolunun çok önemli bir
kısmı inşa edilmiş olacaktır. Bu bağlantı sağlandıktan sonra güzergâhın Rize ve Hopa limanlarıyla
Batum demiryollarına bağlanması halinde –ki Erbaş-Yeniay-Batum demiryolu projesinin uzunluğu 310
km olup çift hatlı YHT hattı olarak inşa edilmesi halinde maliyeti 6 milyar TL’yi geçmeyecektir. Erbaş-
Bingöl-Diyarbakır bağlantısı da ayrıca sağlanmalıdır. Böylece Tuna-Karadeniz Suyolu üzerindeki Doğu
Karadeniz Limanları, bir yandan Kafkasya üzerinden Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine ve diğer
yandan GAP, İran ve diğer Orta Doğu ülkelerine bağlanmış olacaktır.
Erbaş Demiryolu, Yeniay Limanına Of alternatifi üzerinden de bağlanabilir ve maliyet değişmez.
Trabzon limanının bağlantısı da Yeniay üzerinden ayrıca sağlanmalıdır. Batum demiryollarına bağlantı;
Erbaş-Bayburt-Trabzon üzerinden yapılması halinde ise inşa edilecek güzergâh uzunluğu 350 km olur.
Sonuç
Türkiye üzerinden şekillenen bir zamanların İpek Yolları, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla yeniden
şekillenirken (TRACECA) daha ziyade Türkiye’nin kuzeyindeki Karadeniz üzerinden Suyolu-Demiryolu
hatları şeklinde gelişmiştir. Kuzey Denizi-Tuna-Karadeniz suyolunun Türkiye limanlarına
bağlanmasında Doğu Karadeniz Limanları mühim bir stratejik konuma sahip olup demiryolu desteği
eksik olan bu limanların demiryoluyla bir yandan GAP, İran ve diğer Orta Doğu ülkelerine bağlanırken
diğer yandan da Batum üzerinden Kafkasya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine bağlanması
halinde çevresindeki uluslararası ticaret koridorlarıyla rekabet edebilecek avantajlı ve ekonomik bir
ticaret koridoru ortaya çıkmış olur. Karadeniz-Erzincan demiryolu bağlantısı aynı zamanda Erzincan-
Kars-Tiflis-Pekin demiryolunu, Karadeniz-Tuna-Kuzey Denizi Suyoluna bağlamış olacağından bu hat da
ticari açıdan çok daha fonksiyonel hale gelmiş olur.
Orta Doğu-Karadeniz-Kafkasya İpek Demiryolu Projesi, uluslararası ticareti üzerine çekecek ve
ülkelerin kaynaşmasında etkili olacaktır.
64
Kaynaklar
1. ANONİM, “Dünden Bugüne İpekyolu: Beklentiler ve Gerçekler”, Ötüken Yayını, 2008.
2. ÇELİK, F., “Hayati Bir Öneri: İpek Demiryolu”, Mühendislik Bülteni, İMO Trabzon Şubesi Yayını,
Sayı 54, Temmuz 1998.
3. TOZAR, B., İ.IŞIK, S. ÖZYANIK, “Yeni Yeniden İpekyolu”, Arkadaş Basım San.Tic.Ltd.Şti., Oca
211.
4. -----, “TRACECA 2011”, TRACECA Türkiye Ulusal Sekreterliği Dergisi.
5. www.traceca.org.tr