Dünya Çevre Günü vesilesiyle sürdürülebilir gıda sistemlerine geçişin önemine dikkat çeken BİTKİDEN Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ; iklim krizi, ekosistem tahribatı ve gıda güvenliği sorunlarının temelinde yer alan mevcut gıda üretim modellerinin değişmesi gerektiğine vurgu yaptı.İSTANBUL (İGFA) - Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü’nde tüm dünyaya sistemleri dönüştürme çağrısı yapıyor. Bu çağrı, yalnızca bireysel değil, bütüncül ve yapısal bir dönüşümün gerekliliğini vurguluyor. Bu kapsamda açıklamalarda bulunan Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için, gıda sistemlerinin işleyişinin; iklim krizi ve beslenme sorunları karşısında yeniden değerlendirilerek, çok paydaşlı çözümlerle güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Avrupa Birliği’nin 2050 net sıfır hedefi doğrultusunda, 2040 yılına kadar emisyonların %90 oranında azaltılması öngörülüyor. Akdağ, bu hedefin sadece enerjiyle değil, tarım ve gıdada köklü bir dönüşümle mümkün olabileceğine dikkat çekti. “Gıda üretiminde çevresel etkisi düşük, sorumlu ve sürdürülebilir yaklaşımları benimsemek artık bir tercih değil, zorunluluk. Bitki bazlı gıdalar, bu dönüşümün anahtarı olabilir. Doğaya daha az yük bindiren, kaynakları daha verimli kullanan bu sistem, iklim hedeflerine ulaşmak için elimizdeki en güçlü araçlardan biri” dedi.

“Bitki bazlı beslenme, iklim krizine karşı en etkili adımlardan biri”

Başkan Tugay İZSU çalışanlarıyla bayramlaştı
Başkan Tugay İZSU çalışanlarıyla bayramlaştı
İçeriği Görüntüle

Bitki bazlı beslenmenin iklim krizine karşı en etkili adımlardan biri olduğuna dikkat çeken BİTKİDEN Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ, “Yapılan araştırmalara göre bitkisel protein kaynaklarını artırmak, gıda sistemlerinin toplam çevresel etkilerini azaltmak için en güçlü müdahale yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Bitki bazlı üretim sistemleri, %47 daha az arazi kullanıyor ve %70’e varan oranda sera gazı emisyonunu düşürme potansiyeli sunuyor. Bu sistemlerin yaygınlaşması, aynı zamanda pestisit ve veteriner ilaçlarına olan bağımlılığı azaltarak toprağın ve suyun korunmasına katkı sağlıyor; ayrıca biyolojik çeşitliliğin desteklenmesine ve ekosistem hizmetlerinin güçlenmesine de yardımcı oluyor” dedi.

Akdağ, bu hedefin sadece enerjiyle değil, tarım ve gıdada köklü bir dönüşümle mümkün olabileceğine dikkat çekti. “Uluslararası analizler de bu görüşü destekliyor. Boston Consulting Group’un "Food for Thought" raporuna göre, bitki bazlı proteinlere geçiş, karbon ayak izini azaltmak açısından bireylerin yapabileceği en etkili tercihlerden biri. Raporda, bu dönüşümün 2035 yılına kadar 1 gigaton karbon emisyonunu önleme potansiyeline sahip olduğu ve bu yönüyle elektrikli araçlara geçişten bile daha büyük etki yaratabileceği belirtiliyor.”

“Çevre için bireysel tercihlerin önemi artıyor”

Bireysel beslenme tercihlerinin çevre üzerindeki etkilerine de değinen Akdağ, şöyle devam etti: “WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından yayınlanan verilere göre, sağlıklı bir bitki bazlı diyetin benimsenmesi yalnızca çevreye değil, bireysel sağlığa da önemli katkılar sağlıyor. Tam tahıl, sebze, meyve ve baklagil tüketiminin artması; kronik hastalıkların azalmasında etkiliyken, gıda güvenliğini riskini de düşürüyor. Bitki bazlı gıdaların çevresel ayak izi düşük olduğu gibi, sağlık sistemleri üzerindeki uzun vadeli yükü de azaltıyor.”

“Sıfır emisyon hedefi için tabaklarımız değişmeli”

BİTKİDEN olarak 2025 Dünya Çevre Günü vesilesiyle, sadece plastik atıkların değil, gıda sistemlerinin tamamının dönüştürülmesi gerektiğini savunduklarını dile getiren Ebru Akdağ, “Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın da işaret ettiği gibi geçişin adil ve kapsayıcı olması için gıda sisteminin tüm paydaşlarının eş zamanlı hareket etmesi gerekiyor. Bu sebeple sıfır emisyon hedefine önce sofralarımızdan başlamalıyız. Bitkisel temelli bir gıda sistemi, doğayla uyumlu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır” diyerek sözlerini tamamladı.