Peki bu kadar yıkıcı olmasının sebebi sadece depremin şiddeti mi? Tabii ki hayır!

Çünkü şehirler kurulması gereken yerlerde değil, yerel yöneticilerin veya diğer karar vericilerin kendi kişisel tercihlerine göre -bilimsel veriler ışığında olmayan bir tercihle- belirlenen bölgelere kuruldular. Böyle bir bölgede yapılar ne kadar sağlam yapılırsa yapılsın, zemin yerleşime müsait olmadığı için, depremde çok ciddi hasarlar görerek bir kısmı da yerle bir olur, diğer kısmı da ağır hasar alır!

Örnek vermek gerekirse Hatay bir ova...

Alüvyonların getirdiği dolgularla oluşmuş bir zemin.

Tarımın en verimli şekilde yapılabileceği bu ovaları biz beton kitlelerle sözüm ona şehirleştirdik ve neticede herhalde yıkımların en büyüğünü zemin açısından en sorunlu olan Hatay bölgesinde yaşadık...

Aslında Allah'ın bize emanet ettiği toprağa, tarım için kullanacağımız arazilere bina yaparak işgal ettik ve onun bedelini çok ağır bir şekilde ödedik!

Artık siyasilerin bilimsel gerçeklerden uzak, kişisel keyfi kararlarıyla imarın değiştirilebileceği/arttırılabileceği süreci çoktan tarihin çöplüğüne atmamız lazım!

Tüm imar planları; bilimsel veriler ve diğer kriterler ışığında hazırlandıktan sonra TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe konulmalı ve asla 50 yıl boyunca bu planlara dokunulmamalıdır.

Bundan sonra da şehirler önceden planlandığı şekilde geliştirilmelidir. Yoksa bu tür afetlerle çok yüzleşiriz çok ağır bedeller öderiz...