Gurbette Bayburtluyu bir arada tutan çimento Bayburt Kültür ve Yaşatma Dernekleri’dir. Dernekler bugüne kadar mükemmel bir misyon yüklenmiş götürüyorlar. Dernek yönetim kurulları görevlerini hep özveriyle sürdürmektedirler. Bugüne kadar emeği geçen dernek yöneticisi ve yönetim kurulu üyelerinin tamamına teşekkür ediyorum.  Artık derneklerimize yeni bir misyonu yüklenmek düşüyor, o da eğitimdir. Okul olabilecek çok güzel dernek binalarımız var. Bütün dernek binalarımız çocuklarımıza eğitim veren, eğitim yuvasına dönüşmelidir.
Neden eğitim? Çünkü bir memleketin gençliğine verilen eğitim tarzı o memleketin kaderini önceden görmeye yardım eder. Bugünün nesline verilen eğitim ve öğretim en karamsar tahminleri doğrulamaktadır. Bizlerin büyük şehirlere göçmemizin nedenlerinden biri de çocuklarımıza daha iyi eğitim aldırmak ve çok kazanıp, hayat standardımızı artırmak, çağın gerektirdiği düzeye çıkarmaktı.
Eğitim ve öğretimin kesin neticesi insanları iyileştirmek ve hatta eşit kılmaktır. İyi idare olunan öğretim ve eğitim ahlakı yükseltmek hususunda olmasa da mesleki kabiliyetleri geliştirmede etkilidir. Devlet olarak son 50 yıldır öğretim sistemini pek kusurlu prensipler üzerine inşa etmekteyiz. Ne yazık ki bu konu millî eğitim şuralarında defalarca dile getirildiği halde kimse dikkate almamış ve siyasi kadrolar tarafından sürekli yanlışta ısrar edilmiştir. Bizim şimdiki eğitim sistemimiz bu eğitimi görenlerin pek çoğunu rejimin düşmanı haline koymaktadır. Fanatizmin en koyu şekline öğrenci yetiştirmekteyiz. Bu eğitim usulü çocukları içinde doğduğu çevreden soğutmakta ve bulunduğu çevreden bir an önce sıyrılıp kaçmak gibi çok daha tehlikeli düşünceler ilham etmektedir. Yanlış yönlendirilen gençlerin bütün ümidi, devlet kapısında iş beklemek oluyor. En küçük memurluğa binlerce istekli bulunmaktadır. Vazifeye alınanların sayısı az olduğundan memnun olmayanların miktarı pek fazladır. Okulda verilen eğitimle gençleri hayatlarını kazanmaya hazırlayacağı yerde onları başarıya ulaşmak için en ufak bir şahsi gayrete lüzum olmayan devlet memurluklarına hazırlıyor. Devlet memurluğuna girişte başarılı olamayan isyana hazır konuma geliyor.
Bütün aydın zekâlar tarafından arzu edilen mesleki eğitimidir. Bugün kuvvetli iradeleriyle, teşebbüsleriyle dünyaya hâkim olan milletler çocuklarına meslek eğitimi aldırırlar. Öğretim ve eğitim, kitaplardan değil, bizzat eşyadan, tabiattan yaşayarak, uygulayarak öğrenilir. Örneğin bir mühendis okulun sınıfında değil bir atölyede yetiştirilmelidir. Atölyede eğitilen öğrencinin daha ileriye gitmeğe zekâsı elverişli değilse işçi veya işçi başı, eğer zekâsı yüksek ise fakülteye gidip mühendis olmalıdır. İşte bizler de derneklerimizin binalarını okul olarak dizayn edip çocuklarımızı kendi irademize göre mükemmel atölyelerde eğitip, geleceğe hazırlamalıyız. Her şeyi devletten beklememiz gerekir.
Bugüne kadar hepimizde devlet yapsın mantığı hâkim oldu. Sonuç olarak da devlet herşeye yetişemiyor, şu anda ülkemizde ki okullarımızda 160 bin dersliğe ihtiyaç var. Yani şöyle devlet ekonomik zorluklar nedeniyle her şeye yetişemiyor. Bizlerin devletin işleyişine destek olmamız gerekir. Eğer 160 bin derslik yapılabilirse ikili eğitim yapan okullarımız normal eğitime ve kalabalık sınıflarda okuyan çocuklarımız da normal sınıflarda eğitim yapmış olacaklar.
Benim önerim şu: Kültür dernek binalarımızı önce Anaokuluna dönüştürelim. Çocuklarımızı oyunlar oynatarak İlköğretime hazırlayalım. Sonra İlköğretim ve Liseye dönüştürelim. Hatta ileride Üniversitemizi kuralım.  Çocuklarımıza arzu ettiğimiz eğitimi verelim. Dernek binalarımızdaki okullarımızda çocuklarımızın eğitimi için harcadığımız masrafların tamamını da devlete ödeyeceğimiz yıllık kazanç vergimizden düşmeliyiz ki cebimizden ekstra bir masraf çıkıp bütçemizi sarsmasın.…