Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Bakan Yardımcısı Aşkın Asan, bakanlık tarafından pilot il olarak Bayburt’ta hayata geçirilecek “ikinci şans” projesinin tanıtım toplantısına katıldı.

Şair Zihni Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü. Toplantıda konuşan Bakan Yardımcısı Asan, “Bizler vakıf kültürüyle yetişmiş insana hizmeti, tüm insanlığa hizmet olarak gören eşsiz bir medeniyetin mirasçılarıyız. Tarihimiz bunun binlerce örneğiyle dolu. Çünkü bizler insana hizmet etmeyi, ona destek olmayı bir sevda işi olarak gördük.” dedi.

Millet olarak yardım etmeye doğal bir eğilim olduğunu ifade eden Bakan Yardımcısı Asan, kurulmasının üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bu miras sayesinde Türkiye’nin her noktasına hizmet götürdüğünü söyledi. Türkiye’de yaşayan herkese hizmet götürmek ve politika üretmek zorunda olduklarını da kaydeden Bakan Yardımcısı Asan, “Çalışan sayımıza baktığımızda 17 bin çalışanımız var. Bu sayıyı biz on katına da çıkarsak, bahsettiğimiz kesime hizmet götürmekte hiçbir zaman yeterli olamayız. Yani bizlerin toplumun desteğine, gönüllülerin desteğine ihtiyacı var.” şeklinde konuştu.

Bakan Yardımcısı Asan, toplum hizmetlerinde dünyada uygulanan yöntemler hakkında örnekler vererek sürdürdüğü konuşmasında, Türkiye’de gönüllü hizmet etme anlayışının kurumsal yapı bakımından oldukça zayıf olduğuna vurgu yaptı. Kendilerine ülke çapında binlerce kişinin yardım edebileceğini bildirdiğini söyleyen Asan, Gönül Elçileri projesi kapsamında ülke çapında 583 bin Gönül Elçisi olduğunu dile getirdi. Bakan Yardımcısı Asan, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Bu 583 bin kişi bize diyor ki, biz Gönül Elçileri olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak yaptığınız hizmetlerin, hiçbir karşılık beklemeden yanındayız. İşte bu Gönül Elçileri dediğimiz projemizin de ana amacı bu. Bu gücü biraz daha organize hale getirip, onların elinde devletin soğuk yüzü varsa onu ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.”

Konuşmasını “Koruyucu Aile” uygulamasına değinerek devam ettiren Asan, Türkiye’nin bu uygulama hakkında bilgi sahibi olmadığını ifade etti. Halkın konuyla ilgisinin gazetelerde yer aldığı kadarıyla sınırlı olduğunu belirten Asan, “Almanya’da Türk çocukları, Müslüman çocuklar Alman ailelere veriliyor şeklinde haberleri hepiniz duymuşsunuzdur. Neden Türk ailelere değil de Alman ailelere veriliyor diye kızdık. Gidip sorduğumuzda aldığımız cevap şu : ‘Türklerden koruyucu aile olmak için başvuru yok.’ Doğru mu? Evet, listeye baktığımızda da bununla karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.

Bakan Yardımcısı Aşkın Asan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “ Milletimiz evlatlık edinme nedir çok iyi biliyor.  Evlatlık edinme, çocuğunuz yoktur, siz gider başvurunuzu yaparsınız ve size bir çocuğu evlatlık olarak verirler. Siz de soyadınızı verirsiniz, nüfusunuza geçirirsiniz, o sizin tüm miras haklarınızdan da yararlanır. Bu sistemi herkes biliyor. Bir de gönüllülük diye bir şey var. Hafta sonları gidip çocuk yurdunu ziyaret etmek, oradaki çocukları evci çıkartmak biraz eğlendirmek, daha sonra onları kaldığı yurda gelip teslim etmek. Bu sistemi de herkes biliyor. Ama öyle çocuklar var ki, bu iki sistemde ne yazık ki hizmet edemiyor. Bizim yuvalarımızda kalan çocukların zaten yüzde 85’inin zaten annesi babası var. Fakat anne ve babanın o evlilik yapısı sağlam olmadığı için çocuklarını daha fazla yıpratabiliyorlar. O zaman devlet diyor ki, siz bu çocuğa bakamıyorsunuz, ben bunu alıyorum kendi kurumumda bakıyorum. “

“Gerçekten kurumlarımızda bu çocuklarımıza çok iyi bakıyoruz. Fakat eksik olan bir şey var o da şu: aile sıcaklığı. Bunu biliyorsunuz ancak bir aile verebilir. Başka hiçbir mekanizma bunun yerini tutamaz. Koruyucu aile’de zaten annesi babası var ama çocuğa bakma kapasitelerini yitirmiş olan ailelerin çocuklarını belli bir süre, o aile kendini doğrultana düzeltene kadar ya da çocuk kendi ayakları üzerinde durana kadar, o çocuğa sıcak bir aile ortamı sunmayı hedefliyor. Bu aslında bizim kültürümüze de uzak değil. Ben size kendi ailemden örnek vereyim. Benim babam, dedem onu okutmak istemiş ama fakir olduğu için okutamamış. Babamda demiş ki; ben okurum. Of’ta bir lise açıldı ben orada okuyacağım demiş. Ama kalabilecek yer yok. İşte daha önce Of’a gelin olarak giden bizim köylümüz Bahriye Teyze, Allah rahmet eylesin demiş ki gel sen bizde kal. Buradan okula gidip gelirsin. Koruyucu aile işte bu.”

“Biz bu projemizi başlattık. Bir bilinç oluşturalım, bu çocukları aile sıcaklığına kavuşturalım diye. Bu uygulama özellikle 0-6 yaş arasında çok çok önemli. Bakın bu yaş grubuna ne kadar iyi bakarsak bakalım bir aile sıcaklığı duymadıklarından, bir aileye aidiyet hissi geliştirmediğinden zeka gelişimi diğer çocuklara oranla maalesef çok yavaş oluyor. “

“Şu anda Türkiye genelinde koruyucu aile başvurusu 2 bin 995. Bu çok büyük bir rakam, cumhuriyet tarihinden bu yana bin 500 filandı. Biz sadece dört ayda yaptığımız kampanyalarla buralara kadar geldik. Peki bu görevi kim üstlendi; vali eşlerimizin himayesi altında oluşturulan Gönül Elçileri ekibi. Bununla birlikte hem farkındalığı artırdık hem de çocuklarımızın bir aile sıcaklığı içerisinde yetişmelerini sağladık. Tam 997 çocuk aile yanına yerleştirildi. Bu da çok büyük bir rakamdır.”

“Bayburt’ta çocuk yuvası şu anda yok. Burada böyle bir durum olduğunda çocuklar Trabzon’daki yurtlara gönderiliyor. Valimizin eşi dedi ki; Biz ne yapabiliriz? Biz de ikinci projemiz ki, bugün burada sizlerle onu paylaşacağız, bu projeyi öne çektik. Hem bakalım ne olacak hem de ilerisi için bizlere tecrübe olur dedik. Ve baktık ki çok çok başarılı bir şekilde yürüyor. Bu projemiz de kadınların güçlenmesi, kadınlara “İkinci Şans”.  Bu nedir diyeceksiniz. Eğitimlerine yarıda bıraktıkları yerden devam edip yola koyulma projesi. Kader beni öyle yerlere sürükledi ki, ben Amerika Birleşik Devletleri’nde yüksek lisans yaptım. O sırada bizim sınıfımızda 60 yaşında bir kadın vardı. Ben şimdi dönüp bakıyordum ona, biraz da gençlikten cahillik var anlamıyorum tabi. ‘Sen ne okuyorsun, neden okuyorsun’ gibi sorular sordum. Sonra o döndü bana baktı ve dedi ki: ‘Evet, ben yaşlı olabilirim. Ancak okumak ve bilmek beni değiştirecek. Bilmediğim şeyler için ben çok üzülürüm’ dedi.  Demek ki, okumak sadece bir yerlerde memur olmak değil. Bir şeyler bilmek, dünyaya bakış açısını geliştirmekte önemli. Hiçbir şey için geç değildir. Hele hele eğitim için. Bakın biz öyle bir medeniyetten geldik ki, kitabımızda ilk kural odur: ‘OKU’.   Geride bıraktığımız nesli boş vermeyeceğiz. Onları bıraktıkları yerden alıp, eğitimlerinde devam ettireceğiz. Çünkü önümüzde gerçekten çok uzun bir yol var ve öğrenmek gerçekten hepimizi bambaşka bir hale getirecek. İşte onun için bugün buradayız. Buradan başlattığımız bu projeyle, çıkardığımız bu kıvılcımla Türkiye’yi ısıtacağız.”

Toplantıda konuşan bir diğer isim Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hayrettin Pala oldu. İl Müdürü Pala, proje kapsamında bugüne kadar birçok toplantı yapıldığını ifade ederek, bu toplantılara birçok kurum ve sivil toplum kuruluşunun destek olduğunu dile getirdi. Bayburt’ta Gönül Elçisi olarak adlandırılan gönüllü vatandaşların 361 kişi olduğunu bildiren İl Müdürü Pala, gönül Elçisi projesinin aşamalarından olan Koruyucu Aile ilgili çalışmaların da devam ettiği bilgisini verdi. Bayburt’ta çocuklara yönelik herhangi bir sosyal hizmet kurumunun olmadığını belirten İl Müdürü Pala şu bilgileri verdi, “Bizde Gülten İpek’in önderliğinde ilimize has bir proje oluşturalım istedik. Bu projemiz kadınların, açık öğretim ortaokul ile açık öğretim meslek lisesi mezunu olmalarını sağlamak amacıyla kadınlarımızın mesleki eğitimlerinin desteklenmesi projesi olan bu uygulama ilimizde hayata geçmiştir.” 

Konuşmaların ardından Bakanlık yetkilileri tarafından proje hakkında çeşitli bilgiler verildi. Program Bayburt’ta faaliyet gösteren özel bir rehabilitasyon merkezinin sahnelediği oyunla son buldu.