Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek, STK Temsilcileri, Partililer ve vatandaşların katıldığı toplantıda Kazdal,''Çözüm Sürecini''anlattı.

        Bayburt’ta; AK Partinin 2002 yılından bu güne kadar ki geçen dönemini değerlendiren ve geçen dönemi normalleşme Yılları diye tarif eden Kazdal, Beyzade çok amaçlı salonundaki konuşmasını şöyle sürdürdü;

       ''Olağandışı-olağanüstü dönemler yaşayan Türkiye’nin olağan döneme, normal demokrasiye, hukuk devletine geçiş süreci AK Parti iktidarında hız kazanmıştır. Vesayet yıllarından sonra gelen bu normalleşme süreci, aynı zamanda büyük bir değişim dönemidir.

          Ak parti sadece bir siyasi parti olmadığını belirten Kazdal;''Biz bugüne kadar bütün haksızlıklara, kötülüklere, düşkünlüğe, miskinliğe, münafıklığa, ezilmişliğe, itilmişliğe geri kalmışlığa, adaletsizliğe karşı durduk. Her zaman iyinin, iyiliğin ve güzelliğin yanında yer aldık.10 yıl önce herkesin en önemli gündem maddesi olan birçok haksızlığı, kötülüğü geride bıraktık. Şimdi gündemimizde daha farklı ama daha ümit verici bir ortamın ve gelecek beklentisinin ilham ettikleri var.

          AK Parti, kronik hale gelen ve milli bütünlüğü olumsuz etkileyen tüm toplumsal sorunların demokratik yöntemlerle, milletiyle beraber çözmeyi hedeflediğini belirten Kazdal;''Çünkü AK Parti, kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin sürekli ertelenen ve ertelendikçe daha da karmaşık hale gelen köklü sorunlarıyla cesaretle yüzleşmiş ve bu sorunlara yönelik kalıcı çözümler getirmiştir. Biz biliyoruz ki; siyaset sorun üreten değil çözüm üreten bir mekanizmadır.

         AK Parti hükümetinin Ağustos 2009’da açıkladığı‘Milli Birlik ve Kardeşlik’ projesi kapsamında, güneydoğu ve terör sorunu yeniden ve bütün boyutlarıyla ülke gündemine getirilmiştir. Milli Birlik ve Kardeşlik projesi de, uzun yıllara dayanan, vesayet düzenin ürettiği mağduriyetlerin oluşturduğu toplumsal sorunlarımızı kardeşlik hukuku çerçevesinde çözme iradesi olarak ortaya konulmuştur. Ancak yılların ihmaliyle birikmiş ve artık kronik bir hale gelmiş çok boyutlu sorunları, tek bir söylem üzerinden anlamak ve çözmek mümkün değildir. Dolayısıyla sorunun tüm dinamiklerini hesaba katan, kapsamlı bir çözüm perspektifine ihtiyaç vardır. Bu kapsamda başlatılan süreç, bu çok yönlü sorun karşısında geliştirilen çok yönlü bir çözüm politikasıdır.

Bu politika sayesinde, uzun süredir belki de ilk kez, bu yakıcı sorunun karşılıklı anlayış ve diyalogla çözülebileceğine dair toplumda bir umut ve beklenti belirmiştir.

         Türkiye ne zaman ayağa kalksa, sorunlarını çözmeye ve büyük devlet olma yolunda kararlı adımlar atmaya başlasa, hem dışarıdan ve hem de maalesef üzülerek söylemeliyim, içerden engellemeler, karşı çıkışlar, manipülasyonlarla karşılaşıyoruz. Oysa Türkiye’nin can alıcı, can yakıcı bir meselesinde her ne şekilde olursa olsun çözüm arayışlarının uzağında kalmak için hiçbir bahane geçerli olmaz;kan akmaya devam ederken her bahane teferruattır.

         Terörün sebepleri, sonuçları, çözüm yöntemleri ve çözüm muhtevası konusunda herkes fikir ve değer dünyasına göre farklı perspektifler ortaya koyabilir, ama hepimizin ittifak edeceği konu kanın durmasıdır, hakkın ve hukukun üstün tutulmasıdır, ileri demokrasinin hayat bulmasıdır. Silahı, terörü, şiddeti, çatışmayı, ölümü değil, demokrasiyi, hakkı, hukuku, siyaseti, hayatı önemseyen herkesin yapması gereken, taşın altına elini koymak, sorumluluk üstlenmek, yanlış gidişe dur demektir.

         Türkiye’nin terör ve şiddet sebebiyle 40 bine yakın insanını toprağa verdiğini belirten Kazdal,''Bu sorun bugün sadece iç barışımızı, toplumsal bütünlüğümüzü, huzur ve esenliğimizi tehdit etmiyor, aynı zamanda bölgesel etkinliğimizi,2023 hedeflerimizi, büyük zorluklarla sağladığımız güven ve istikrarı da riske atıyor. Çözümsüzlüğü çözüm görenlerin anlamadığı gerçek, bu yaklaşımın miadını doldurduğu, bu anlayışın artık sürdürülebilir olmadığıdır.

          Çözüme karşı olanların önerisi, açıkça ölümlerin devam etmesidir, Türkiye’nin kan kaybetmeyi sürdürmesidir. Biz ülkemize ve milletimize bu faturayı ödetmek istemiyoruz. Sadece Hükümetin adım atması, sadece devletin kucaklaması yetmiyor. Şimdi artık top yekûn kucaklaşma zamanı, şimdi artık kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirme zamanı. Şimdi ayrılıklara vurgu yapmanın değil ortaklıklara vurgu yapmanın; acıyı öne çıkarmanın değil ortak zaferleri, ortak sevinçleri öne çıkarmanın zamanı. Şimdi ayrıştırmanın değil; bayramlaşmanın-birleştirmenin zamanı; hesaplaşmanın değil helalleşmenin zamanı. Şimdi artık sosyal restorasyon dönemini başlatıp kararlılıkla büyütme zamanı.

             Sayın Başbakanımızın sosyal restorasyon olarak ifade ettiği çözüm süreci, Doğuyu Batıya, Kuzeyi Güneye, Kürdü Türk’e, Hakkari’yi İstanbul’a, Bayburt’u Şırnağ’a, Fırat’ı Sakarya’ya, Çoruh’u Dicle’ye bağlayan köprülerin güçlendirilmesini ve dahası ayrılmazlığını tescilleyen kapsamlı bir süreçtir. Bu restorasyon sürecinin sonucunda Türkiye yalnızca terör belasını defetmiş olmayacak, aynı zamanda her türlü kalkınma politikası için güçlü bir zemin de bulmuş olacaktır.

          Bu süreçte bizleri yalnız bırakmayacağınızı, omuz verecek ve yük alacağınızı ümit ediyorum. Yani taşın altına sizlerde elinizi koyacaksınız diye bekliyoruz. Çünkü bu sorunun çözümü sadece Ak Partinin değil bütün herkesin katkı vermesi gereken bir durumdur. Bütün riski bizim olsun, yeter ki sorun çözülsün, Milletimiz kazansın diyoruz.''

            Konuşmasının ardından dinleyiciler tarafından sorulan sorulara cevap veren Kazdal,''Özetle etnik, dini, kültürel, siyasal tüm kimliklerimiz ve tercihlerimiz bilinçli bir aşağılanmanın ve sistematik bir dışlanmanın konusu haline getirildi. Türkiye’nin, son on yılı bu örselenmiş duyguları tamir etmenin mücadelesiyle geçti ve bu mücadele halen devam ediyor. Bu mücadelenin tek bir amacı bulunuyor, o da 76 milyon vatandaşın milli birlik ve bütünlük içerisinde kardeşçe, özgürce ve adilane bir şekilde ilelebet yaşamasıdır.

            Bu amaca ulaşmak ve Cumhuriyetin 100.yılına denk düşen 2023 vizyonunu tüm hatlarıyla gerçekleşmek üzere başlatılan çözüm süreci, Cumhuriyetimizin kuruluşundaki, Kurtuluş Savaşımızdaki o ruhu, o inancı, o özü ve öz kardeşliği tesis etmenin, yeniden inşa etmenin yoludur.''dedi.