Şair Zihni Kültür Merkezinde düzenlenen konferansa Bayburt Valisi Hasan İpek, Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Selçuk Coşkun, Bayburt Üniversitesi Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Fatih Yalçın ile öğretim görevlileri, bazı kurum amirleri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Selçuk Coşkun, son dönemde gerek üniversitelerde gerekse doktora öğretiminde öğretim faaliyetinde bulunulduğunu belirterek, eğitimin kenara itildiğine değindi.

Prof.Dr.Necmettin Tozlu hocanın konferansının eğitim ve eğitime düşen görev olduğunu ifade eden Rektör Coşkun, öğretimcilerin Hz Peygamber’in hayatında olduğu gibi yetişkinleri eğitme gibi bir görevi olduğunu zor olsa da bunun başarılması halinde mümbit sonuçlar elde edileceğini kaydetti.

Daha sonra eğitim felsefecisi Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmettin Tozlu’nun, 'Yaşanılır Bir Dünya Kurmak: Yahut Eğitime Düşen' konulu konferansına geçildi.

Eğitimin insanla ilgili olduğunu ve insanla ilgili her şeye değinmek gerektiğini belirterek konferansına başlayan Tozlu, modern eğitimin kabuğunda söylenip de içeriğinde verilmeyen eğitimin hürriyet meselesi olduğuna dair açıklamalar yaptı.

Türkiye’de devrimci, ideolog ve bir kısım siyasetçilerin eğitimi ele geçirmeye çalıştığını vurgulayan Tozlu, bu durumda eğitim ele geçirildiğinde her şeyin ele geçirilmiş olacağını sandıklarını bu durumun ise istenmeyen, beklenmeyen sonuçları doğurabildiğini örneklerle anlattı.

GERÇEK ANLAMDA BİR EĞİTİM İÇİN EĞİTİMİN BELİRLEYİCİLERİNE DİKKAT EDİLMELİ

Eğitimde teknoloji kullanımın eğitimin sadece bir boyutu olduğunu bundan istenilen verimin elde edilemeyeceğini söyleyen Tozlu, gerçek anlamda bir eğitim için eğitimin belirleyicilerine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Tozlu, bunları ise insanın ne olduğu konusunda bir dünya görüşünün olması, insan ve doğa olmak üzere bir tabiat fikrinin bulunması, güçlü bir ekonomik sistemin varlığı, adil bir sistemin varlığı gibi bir takım belirleyicilerin olmaması durumunda eğitim geliştirilemeyeceği ve istenilen verimin alınamayacağına dikkat çekti.

Eğitimdeki belirleyicilerin iki ana başlık altında toplayan Tozlu bunları dış güç, total güç ve bu güç karşısındaki durum ve konum ile memleket olarak bulunulması gerek konum olarak açıklayarak bu belirleyicilere felsefi açıdan bakılıp tahlil edilerek bir eğitim sistemi kurulması gerektiğinin önemine değindi.

PROBLEMLERİMİZ İMPARATORLUĞUN YIKILIŞI İLE BAŞLADI

Tozlu, problemlerin imparatorluğun yıkılışı başlamasının isabetli bir tespit olduğunu ifade ederek, imparatorluğun yıkılma nedenlerini ise büyük düşünür Erol Güngör’ün de esaslı bir tespit olarak gördüğü mutasavvıf EbûBekr el-Verrâk tespitini örnek verdi. Tozlu buna göre bir devletin, toplumun ve imparatorluğun yıkılmasının ulema (alimler), umera (amirler, idareciler) ve fukaha (gönül ehli) gibi yapıların çürümesinden kaynaklandığını aktardı. Tozlu, âlimlerin tefekküre yönelttiğini, idarecilerin tefekkürü aksiyonlaştırdıklarını gönül ehli olmanın ise buna samimiyet kattığını belirterek Osmanlının yıkılış dönemlerinde de bunların bittiğini belirtti.  

Prof. Dr. Tozlu yıkılışa asıl sebep olan şeyin insanın bitmesi olduğunu savunarak, insan bittiğinde tefekkürün bittiğini, tefekkür bittiğinde ise askerin devlet erkânının üstüne çıktığını Türkiye’deki ihtilallerin de buradan kaynaklandığını kaydetti.

Eğitimde taklitten uzak, totaliter modern eğitim felsefelerinden uzak yeni bir dünya kurulması gerektiğinin üzerinde duran Tozlu, "Modern eğitim felsefeleri aslında birbirleriyle çatışkan. Birçok özellikleri var bize uymayan. Hürriyetçi olduğunu iddia eder ama kesinlikle totaliterdir. Modern eğitim felsefelerinin bütün amaçları dünyada insana bir yer açmaktır. Bizim de eğitim sistemimiz 200 yıldır modern eğitim felsefelerini taklit ile meşgul. Bu taklitten bir şey çıkmaz. Modern eğitim paradigmaları, felsefeleri, kalıbının kesinlikle farklılaştırılması lazım. Modern eğitim felsefeleri kurulurken bunu kuran düşünürler dediler ki klasik eğitimden, eski Hristiyan eğitimlerinden hiçbir şey almayacağız. Çünkü ne alırsak bizi bulandırır. Onlar dünyalarını böyle kurdular. Biz farklı bir dünya kuruyoruz.  Ben şimdi diyorum ki modern eğitim felsefelerinden bir şey almamak üzere sanki onlar bir tufana uğramış ta hiçbir parçası bize kalmamış gibi onlardan hiçbir şey almamak üzere bir yenidünya keşfedeceksin, bir yenidünya oluşturacaksın. Eğitimini onun üstüne oluşturacaksın. Peki, nasıl bir eğitim? Sebep ne? Sebep insanın kaybolmasıdır. Başsız, kalpsiz, gaflet içinde bir insan. Niçin yaratıldığının anlamını bilmeyen bir insan. Bizim eğitimimizin ana öbeği kâmil insan yetiştirmektir."dedi.

KAMİL İNSAN YETİŞTİREBİLİYORSANIZ VARLIK SAHASINDA VAR OLURSUNUZ.

İmparatorluklar devrinde tasavvuf eğitimi ve ana eğitim olan medrese eğitiminin ana amacının kâmil insan yetiştirmek olduğunu kaydeden Tozlu, "Kamil insan kendisini Allah’a teslim etmiş bir kuldur. Kamil insan insanlığın ufkudur, aşkla bezenmiş bir insandır. Kamil insan aynı zamanda evrenseldir, etnisiteye bağlı değildir. Kamil insan peygamber soluğu ile var olan bir insandır, bütün insanlar onun bünyesindedir. Kamil insan amacını ortadan kaldırdığınızda eğitim bir şeye yaramaz. Buna İkbal, ‘insandaki Allah’ı keşfetmek’ diyor. Kamil insan, bugünkü vahşeti, bunalımı kaldıracak olan yegâne insandır. Kamil insan yetiştirebiliyorsanız varlık sahasında var olursunuz. Kamil insanı şefkati, acımayı, kahramanlığı yüklenmiş bir insandır. Gönlü büyük, kalbi büyük olan bir insandır. Ancak bu insan şehveti ve egoizmi çevirebilir. Bugün ferdiyetçiliği ise ancak egoizm insan yetiştiriyor. Bu da burnundan öteyi görmüyor, öbür insana acı veriyor. "diye konuştu.

İNSANI-I KAMİL YETİŞTİRMENİN YEGÂNE METODU: SEVGİ

İnsanı-ı kâmil yetiştirmenin yegâne yoluna da değinen Tozlu şöyle devam etti: "İnsan-ı kâmil var ederken metodumuz sevgi olacak. Cumhuriyet eğitiminde sevgi diye bir şey yoktur. İnsanı sevmek için hümanizm diye bir şey uydurulmuştur. İnsanı sevmenin hiçbir ilkesi olmaz. İnsanı insan olduğu için seveceksin. Sevginin kaynağı Allah’tır. Sevginin kaynağı Allah olunca ben seni de severim öbürünü de severim. Biz sevgi tohumunu kalbimize atacağız. Bunun için de kalpler arındırılacak ki kalp büyüsün. Kalp büyüdüğünde sen bütün kâinatı onun içine alırsın. Bizim böyle devirlerimiz olmuş. Onun için biz imparatorluğa müheyya bir milletiz. Biz imparatorluğu vahşetle kurmadık. Ben bu hazırlığın Türkiye Cumhuriyeti’nde olduğuna inanıyorum. Sevgi bizim dünyamızın esasıdır. Bizim kuracağımız dünya farklı bir dünya olacak metodu da sevgi olacak. Dünyaya farklı bir lisanla hükmederiz. Hükmetme değil de cezp ederiz."

Konferans sonunda Prof. Dr. Tozlu’ya Vali Hasan İpek tarafından plaket, Rektör Coşkun tarafından ise çeşitli hediyeler verildi
.