Bayburt Valisi Hasan ipek, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, Garnizon Komutanı Topçu Kurmay Albay Zeki Karataş ve Cumhuriyet Başsavcısı Erkan Kalkan tarafından açılışı yapılan, Bayburt ve komşu illerde maruz kalınan “Ermeni Mezalimi” ile ilgili Fotoğraf Sergisi gezildi.

          Şair Zihni Kültür Merkezindeki programda ,” Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşu” konulu slayt gösterisi ile devam eden program, Tarihçi yazar, Araştırmacı Taceddin Kayaoğlu’nun konferansı ile devam etti.

        Resmi Gazetenin 5 Mayıs 2012 tarihli ve 2012- 3073 sayılı yönetmeliğine göre” Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş günleri ve Atatürk Günleri ile tarihi günlerde yapılacak tören ve kutlamalar Yönetmeliği” ile törenlerin caddelerden salonlara taşındığını belirten Kayaoğlu “Zihniyet aynı olduktan sonra, ha caddede yapmışsın, ha spor salonunda. Ne fark edecek ki? Programların muhtevasında bir değişiklik mi olacak? Olsa da sürekliliği muhafaza edilebilecek mi?

            Aslında bu mevzu sadece Bayburt’u da ilgilendirmiyor, bütün Türkiye sathında kurtuluş törenlerinin kaldırılması gerekir, diye düşünüyorum. Ermeni tehcirinin 100. yılı münasebetiyle yapılacak programlara, diasporanın milyarlarca dolar ayırıp konuyu uluslar arası arenada canlı tutmaya çalışması, sinema filmi, belgesel, kitap, açık oturumlar vs. gibi çalışmalarının yanında, bizim o günleri anma adına hâlâ deve oyunlarıyla vakit geçirmemiz size de garip gelmiyor mu?  

       Kurtuluş kavramı; Hürriyet’e değil, Esaret’e vurgu yapar. Kurtulduk. Kimden? Yunan, Ermeni ve Ruslardan. Demek ki; “bizler yaklaşık 100 yıl önce bu milletler tarafından Ezilmiş ve Esir edilmişiz” diye, insan zihni farkına varılmadan şekillendirilmiş oluyor. Yani, biz aslında bu tür kavramları kullanırken farkına varmadan kaş yaparken göz çıkarıyoruz, farkında değiliz. İnsanlar hep silahla esir edilmez; sözün gücü ve etkisi en büyük silahlardan daha etkilidir.

         Osmanlı hiçbir zaman kurtuluşa vurgu yapmaz. Osmanlı için söz konusu olan “Kuruluş”tur, “Kurtuluş” değil. Biraz önce de ifade ettiğim üzere; “kurtuluş” kavramı zâhiren “hürriyet”, “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hak ve hürriyetleri” gibi hususları hatırlatıyormuş gibi olmakla birlikte, daha çok “esaret”e, “işgal”e vurgu yapar. Kurtuluş; insanların dirilme düşüncesinin önündeki en büyük engeldir. Psikolojik olarak insan düşüncesine ket vurur. Şu anda Türkiye’nin 81 vilayeti ve bildiğim kadarıyla bunların hemen tamamının “kurtuluş günleri” mevcut. Bir ülke düşünün ki; her ilinde ayrı olmak üzere toplam 81 defa düşmanlar tarafından kurtuluş merasimleri düzenleniyor. Birkaç tane de “kuruluş”u hatırlatıcı diğer bayram günleri; 23 Nisan Çocuk bayramı, Cumhuriyet Bayramı, Zafer Bayramı gibi… 81’ye 3 veya 5. Hangi kutlama sizi daha çok etkiler? Siz olsanız nasıl düşünüyorsunuz? 

                    “Kurtuluş” kavramı genel olarak “esaret” görmüş milletler için kullanılır. Diyorum ki; Türk milleti 13.000 yıllık tarihi boyunca hiçbir zaman için esaret görmemiştir ki emperyal güçlerin elinden kurtulsun ve bu isim altında böyle bir gece de kutlanılsın diyen Kayaoğlu  “Sadece adını değiştirmekle kalmayıp, kendisini de kaldırmalıyız. Çünkü zarfla mazruf birbirinin mütemmim cüz’ü değil. Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursam; Gerek sizin ve gerekse herkesin bildiği üzere yapılan törenlerin içeriği ile konunun hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

            Ben de diyorum ki gelin anmayalım, anlamaya çalışalım. Çünkü anlamak cehde ister, gayret ister, alın teri ister. Fedakârlık ister. Çünkü biz ondan kaçıyoruz. Korkuyoruz biz. Evet, Necip Fazıl üstat diyor ya. ‘Lafımın dostusunuz çilemin yabancısı / Yok mudur sizin köyde çeken fikir sancısı’ Fikir sancısı çok önemli. Göbeği-bağışlayın- kafasından önde giden insanlara bir şey söyleyemeyeceğim. Ama bu zihin bu beyin çatlamadığı müddetçe bu memlekette hiçbir şey olmayacak. Rahmet de çatlayan topraklara değil, çatlayan dudaklara değil, şerha şerha olan parça parça olan yüreklere gelir. O açıdan yüreklerimiz şerha şerha olursa, kuruluş fikrini tekrar bu memlekette inşa edebilirsek ancak o zaman yeniden bir kere daha dirilmenin yoluna girmiş olacağız.

              ‘innallâhe lâ yuhliful mîâd’ /Allah vaadinde hulfetmez. Ahir zamanda bu millet bir kere daha dirilecek. Bir kere daha. Dünyan Türk milletine, Müslüman Türk insanına ihtiyacı var. Bunu yine bu millet yapacak. İnanıyorum ve Kur’an’ın ifadesiyle söyleyeyim. Eğer inanıyorsanız üstünsünüz ve mutlaka bir gün galip geleceksiniz. Rabbimden dileğim budur. Çok fazla sözü uzattım zannediyorum. Hakkınızı helal edin. Sürç- lisan etti isek af ola. Belki paramparça şeyler söyledim ama inşallah daha sonraki zamanlarda bir araya gelmek ve bu meselenin derdini çekmek isterim eğer müsaade ederseniz o zamanlarda.

            Peyami Safa’nın ifadeleriyle sözlerime son vereyim. Diyor ki ‘Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.’ İnsanlar bilgiyle, tecrübeyle, tefekkürle olgunlaşır diyor. İnşallah şu nesillerin ve neslimizin beyinlerini ilimle, tecrübeyle, hikmetle doyururuz, doygunluğa ulaştırırız ve geleceğimiz de yıldızlar gibi parlak olur. Ben tekrar sabırla dinlediğinizden dolayı teşekkür ediyorum. ”

         Program; Bayburt AK Parti Milletvekili Bünyamin Özbek’in katılımlarından dolayı Tarihçi yazar, Araştırmacı Taceddin Kayaoğlu’na Bayburt taşından yapılmış Şehit Osman Türbesi minyatür figürlü plaket sunumu ile sona erdi.

        Törenler Merkez Spor Salonunda Kurtuluş konulu tiyatro gösterisi ve Uğur Işılak konseri ile sona erecek