Cumhuriyet caddesi dört yol kavşağında başlayan yürüyüş saat kulesi meydanında yapılan basın açıklamasıyla son buldu. Halkın yoğun ilgi gösterdiği yürüyüş sonrasında Anadolu Gençlik Derneği Bayburt Şubesi başkanı Halil İbrahim Coşkun'un basın açıklaması şöyle;

"Hicri 1435 yılının Ramazan Ayını ve Ramazan Bayramını neredeyse tüm İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı içinde geride bıraktık. Birleşmiş Milletler’de veto gücü olan beşli çetenin mensuplarından Çin, Doğu Türkistan’da her gün Müslüman kanı akıtmaya devam ediyor. Doğu Türkistan’da yaşayan 45 milyon Müslüman, sadece Müslüman oldukları için Çin hükümeti tarafından tamamen yok edilmek isteniyor. Doğu Türkistan’da yapılan katliamların ve işlenen cinayetlerin haber ve görüntülerinin dünyaya ulaşmaması için her türlü bilgi akışını engellemeye çalışılıyor.

Suriye ve Irak’ta tamamen ABD ve İsrail hesabına çalışan bir takım örgütlerin vahşeti sürüyor. Başta Türkmenler olmak üzere bölgedeki tüm gruplar bu örgütlerin tehdidi altında yaşam mücadelesi veriyor. Mezhep ya da yöntem farklılıklarını bahane ederek Müslüman kanı dökmekten çekinmeyen bu örgütlerin İsrail’e karşı tek bir hamle yapmamaları hangi güçler tarafından finanse edildiklerini göstermektedir.

Afganistan’da, Pakistan’da, Yemen’de ABD’nin İnsansız Hava Araçları marifetiyle işlediği cinayetler son bulmuş değildir.

Orta Afrika Cumhuriyeti’nden Arakan’a, Libya’dan Sri Lanka’ya Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda sistematik bir şekilde terör olayları sürmektedir.

Diğer taraftan küresel terör örgütü İsrail, toprak işgaline ve vahşete devam ediyor. İsrail’in 8 Temmuz’dan itibaren şiddetini artırarak sürdürdüğü saldırılarda şehit olan Müslümanların sayısı iki bine yaklaşmıştır. Yaralıların sayısı ise on bin civarında. Şehitlerin ve yaralıların çoğunu çocuklar ve kadınlar teşkil ediyor. Öte yandan küresel terör örgütü İsrail, sağlık merkezlerini, ambulansları, okulları ve camileri vurmuştur. Binlerce ev bombardımanla yerle bir edilmişken otuz binden fazla ev de hasarlı vaziyettedir.

Film yıldızlarından sivil toplum kuruluşlarına birçok kişi ve kurum küresel terör örgütü İsrail’i kınayan ve lanetleyen açıklamalar yapıyor. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede 1 ayı aşkın bir zamandır yapılan tüm gösterilere, basın açıklamalarına ve resmi demeçlere karşın şımarık ve küstah İsrail, çocuk ve kadın öldürmeye devam etmiştir.

Kurulduğu günden bu zamana işgali ve vahşeti politik bir tarz haline getirmiş olan küresel terör örgütü İsrail’in kınama, lanetleme ve gösterilerden ötürü en ufak bir endişeye kapılmadığı ve de en küçük bir geri adam atmadığı açıktır. Küresel terör örgütü İsrail’in bu kendinden emin oluşunda uluslararası kuruluşların tutumlarının nasıl olacağının bizzat İsrail tarafından bilinmesinin payı vardır. İsrail ile olan ilişkilerde, hükümetlerin ve resmi yetkilerin yapabileceklerinin sınırları daha önceden belirlenmiş gibidir.

Küresel terör örgütü İsrail’den ve onu himaye eden uluslararası kuruluşlardan insanlığa dair bir duyarlılık beklemiyoruz. Daha açıkçası Birleşmiş Milletlerin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin İsrail’e bir yaptırım uygulayacaklarını düşünmüyoruz. Bunu bir ihtimal olarak dahi saymıyoruz. Çünkü İsrail’in varlığı, Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ile mündemiçtir.

İslam Ülkelerinde iktidarların küresel terör örgütü İsrail’i lanetlemeyi bir seçim stratejisine ya da halk desteğini koruma stratejisine dönüştürmeleri ise kabul edilemez. Bu işgal ve vahşeti onaylamanın en kirli yoludur. Böyle bir stratejinin olmadığının ispatı ise sembolik tutum ve davranışlardan değil daha etkin yaptırımlardan geçer.

Küresel terör örgütü İsrail’i kısa vadede durdurmanın yolu başta Türkiye olmak üzere tüm

 

İslam ülkelerinin uygulayacağı yaptırımlardan geçmektedir. Bunun için;

1-İsrail ile olan tüm ticari anlaşmalar bitirilmelidir.

2-İsrail’e petrol ve doğal gaz sevkiyatı durdurulmalıdır.

3-İsrail ile bütün stratejik anlaşmalar sona erdirilmelidir.

4-İsrail’e güven telkin veren bütün uluslararası askeri üsler kaldırılmalıdır.

5-İşgal ettiği toprakları boşaltıncaya ve vahşetini durduruncaya kadar İsrail’e ekonomik ambargo uygulanmalıdır.

6-Filistinli Müslümanların olmadığı hiçbir platformda İsrailli yetkililerle görüşülmemelidir.

7-İsrail’e küresel bir terör örgütüne yapılacak muamelenin aynısı yapılmalıdır.

8- Uluslararası her platform, İsrail’in suç işlediğine dair karar almaya zorlanmalıdır.

9- Gazze’ye yönelik uygulanan ambargo delinmelidir ve her türlü yardım direkt Gazze’ye ulaştırılmalıdır.

10-Kızılay, İsrail üzerinden yardım götürmemelidir.

11-İsrail’e yapılan tüm uçuşlar durdurulmalıdır. İsrail uçaklarının Türkiye hava sahasını kullanmasına izin verilememelidir.

12- Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların ve ülkelerin yapılan katliamla ilgili olarak “İsrail’in savunma hakkı” tabirini kullanmasına en sert biçimde tepki gösterilmelidir.

13- İsrail’in katılacağı her türlü uluslararası etkinlik Türkiye tarafından boykot edilmelidir.

Biz inanıyoruz ki Ramazan’ı ve Bayram’ı kana bulayan İsrail, en kısa zamanda hem tarihten hem de haritadan sökülüp atılacaktır".