“Camiyi hayatın merkezine yerleştiren, cami merkezli bir medeniyet inşasına zemin hazırlayan, tarihi boyunca yerleşim yerlerinin kimliğinin oluşmasında camilere önemli bir yer veren Yüce Dinimiz İslam’ın kainatı kuşatan mesajı camilerde ilmek ilmek dokunarak toplumlara ulaşmıştır. Bu yönüyle sosyal hayatın kalbinin attığı birer ilim, irfan ve kültür merkezi ve asırlar boyu mihrabıyla mabet; minber ve kürsüsü ile din, tarih, gelenek, edep, saygı, sevgi ve kardeşliği öğrendiğimiz bir mektep konumunda olan camiler öteden beri kırık gönüllerin onarıldığı mekanlar olarak; kapılarını etnik kökenli, siyasi görüşü, mezhebi, meşrebi ve dili ne olursa olsun herkese açılmıştır.

Birlik ve beraberlik mekanları olan camilerin asli fonksiyonunu icra etmesinin ve mevzuatla verilen vazifelerin yerine getirilmesinin bir gereği olarak namaz vakitleri dışında da vatandaşlarımızın dini taleplerine cevap verebilecek şekilde açık tutulması bir gereklilik arz etmektedir.” [1]

Türkiye’deki bütün camiler, sabah namazından sonra özel durum ve yerel şartlar dikkate alınarak, her gün öğle namazından en az bir saat önce açılacak ve yatsı namazından sonra kapanmak üzere gün boyu açık tutulacaktır.

Yüce Allah Kur’an-i Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “ Allah’ın mescitlerinde, Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışanlardan daha zalim kim vardır… Onlar için dünyada da bir rezillik, ahrette de büyük bir azap vardır.” [2]

            “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder.  İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” [3]

            Cami’ kelimesi, Arapça cem kökünden türeyen, “toplayan, bir araya getiren” anlamındadır. X. Yüzyıldan sonra içinde Cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minber bulunan mescitlere Cami, minberi bulunmayan, Cuma namazı kılınmayan küçük mabetlere de mescit denilmeğe başlanmıştır.

            Mescit, Arapçada “eğilmek, tevazu ile alnı yere koymak” manasına gelen sücüd  kökünden “secde edilen yer” anlamında bir mekan ismidir. Peygamber (sav) in bildirdiğine göre kulun Allah’a en yakın olduğu an secde ettiği andır.[4]  

 

“Namaz kılınan yer” anlamına gelen “musalla”, Hz. Peygamber (sav) zamanında bayram ve cenaze namazı kılınan yerler için kullanılmıştır. Zamanımızda musalla,  “cenazenin konulduğu ve kılındığı yer” anlamında hala kullanılmaktadır.[5]

            Mescit, başlangıçta idare, eğitim ve öğretim merkezi gibi değişik amaçlar için kullanılmışsa da asıl fonksiyonu bir mabet oluşudur. “(Bu kandil) bir takım evlerdedir ki, Allah o evlerin yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir.  Orada Sabah akşam O’nu tespih eder, namaz kılarlar.”[6]  Başka bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır:

İlk günden takva temeli üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana daha uygundur”.[7]

            Peygamber (sav) Efendimizin bir hadisine göre, “Allah’ın adının anıldığı ve kendisine kulluk görevinin yerine getirildiği yerler olarak mescitler Allah’a en sevimli mekanlardır[8]

            Eğitim Öğretim ve Kültür Merkezi olarak Cami; Peygamber (sav) Efendimiz bir gün mescide girdiğinde cemaatin bir kısmını dua ve zikirle, bir kısmının da ilim ile meşgul olduğunu gördü. “Ben muallim olarak gönderildim” diyerek ilimle meşgul olanların yanına oturması[9], Asr-ı saadette mescidin eğitim ve öğretim fonksiyonunun olduğunu göstermeğe yeterlidir. Peygamber (sav) Efendimizin mescitteki derslerine “meclisü’l-ilim” denilmektedir. Bu meclislerde Peygamberimizin etrafında iç içe daire şeklinde oturup dinleyen gruba da halka denilmiştir. [10]   Sahabeden Ubade b. Samit bu derslerde Peygamberimize yardımcı olmuş ve mescitte Kur’an ve okuma yazma dersleri vermiştir.

         Peygamberimizin mescidinde barınan ve sayıları zaman zaman 400 e kadar çıkan ashab-ı suffe, vakitlerinin büyük bir bölümünü mescitte ilim öğrenerek geçiriyorlardı. Peygamberimizin mescidinde eğitim ve öğretim sadece erkeklere münhasır değildi. Kadınlar için de Mescit-i Nebevi’de ayrı bir gün tahsis edilmişti.

 Kadın sahabeler her zaman mescide hazır bulunmadıkları için bir sahabe kadın Peygamber (sav) Efendimize gelerek: “Ya Resulellah! Erkekler her gün geliyor, sizin sözünüzü dinliyorlar. Bizim için de bir gün tahsis etseniz. Biz de o gün gelsek, Allah (cc) ın sana öğrettiklerini bize öğretseniz” dedi. Hz. Peygamber (sav) Efendimiz de o kadınlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek orada toplanmalarını söyledi. Peygamber (sav) Efendimiz belirlenen o günde onların eğitim ve öğretim ile meşgul oldu, kadınlara İslam’ı anlattı”. [11]

 

 

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber döneminde kadınların Mescit-i Nebevi’ de aktif bir dini hayatından bahsedilmektedir. Sahabe kadınların gerek günlük namazlara gerekse Cuma ve bayram namazlarına katıldıkları bilinmektedir. Peygamber Efendimizin bu iştiraki teşvik ettiği, hatta mazeretleri sebebiyle namaz kılamayacak durumda olanların bile bayram namazlarında cemaatin gerisinde durup tekbirlere katılmalarını istediği kaydedilmektedir. [12]

“Allah’ın kadın kullarının Allah’ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın” [13]

Peygamber (sav) Efendimizin zamanında ve O’nun mescidinde, kendisi ile birlikte  çocuklu kadınların da cemaate iştirak ettiğini ve namaz kıldırırken ağlayan çocuk sesini duyunca,   çocuk ile anne bir an önce kavuşsun diye namazı kısa tuttuğunu öğreniyoruz.

“Bazen kıratı uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazımı kısa tutuyorum.”[14]

Kadınlar, Peygamber (sav) Efendimizin arkasında, onun imamlığında namaz kılmayı çok severlerdi. Hatta Peygamberimiz, kadınların mescide gitmelerinin engellenmemesini istemiştir.[15]

Mezhep imamlarımız camide yetişmişler ve camilerde ders okutmuşlardır.  Ebu Hanife kendi mescidinde ders okutur ve talebelerini yüksek sesle müzakere yaptırırdı. İmam Şafii küçük yaşlarda mescitlerdeki ders halkalarına katılmış, daha sonra kendisi de buralarda ders vermiş, talebeler yetiştirmiştir. İmam Malik, Mescid-i Nebevi’de; Hasan-ı Basri, Basra camiinde eğitim ve öğretimle meşgul olmuş, dersler okutmuşlardır.

 Osmanlılar döneminde ise sadece Süleymaniye ve Fatih Camii medreselerini hatırlatmamız yeterli olacaktır. Osmanlı medreselerinde kalan öğrenciler genel derslerini camilerde takrir şeklinde halka açık olarak takip etmekteydiler. Bunun dışında hat meşki, Kur’an ta’limi ve kur’an hıfzı gibi uygulamalı derslerin de camilerde verildiği bilinmektedir.

Osmanlı Camilerindeki eğitim ve kültür faaliyetlerini tamamlayan önemli bir unsur da çok yaygın olarak görülen camilerde kütüphane tesisi geleneğidir. Cami derslerini takip eden talebe ve namaz vakitleri dışında boş vakti olan cemaat için bu kütüphaneler çok faydalı olmuştur. Osmanlı döneminde şehir, kasaba ve köylerde sıbyan mektebi olmayan yerlerde camilerin çocukların eğitimi için okul olarak kullanılması çok yaygındı.

Bu gelenek bu gün hala ülkemizde özellikle “Yaz Kur’an Kursları” adı altında çocuklarımıza Kur’an-i Kerim öğretilerek, namaz sureleri ezberletilerek ve dini bilgiler dersleri verilerek devam etmektedir diyebiliriz. Yani yaz aylarında bütün camilerimiz tıpkı bir okul gibi eğitim öğretim hizmeti sunmaktadır. Diğer aylarda ise Cami çalışma programı adı altında her yaştaki vatandaşlarımıza Kur’an-i Kerim ve dini bilgiler dersleri verilerek eğitilmektedirler.

 

 

 Sadece namazdan namaza açılan Camilerde böyle yoğun eğitim öğretim hizmetlerinin sunulması mümkün müdür. Elbette ki, hayır. Peygamber (sav) Efendimizin zamanında Camiler devamlı açık ve kadın-erkek bütün cemaate  birçok hizmet sunan mekanlardı.

Hz.Peygamber (sav)  Efendimizin zamanında Camilerin fonksiyonlarını şöyle sıralayabiliriz.

1-      Dinin yayım merkezi.

2-      Eğitim Öğretim yeri.

3-      Müşavere, istişare edilen yer.

4-      Askeri karargah. (Savaş kararlarının verildiği yer). Ordugah.

5-      Huzur yuvası.

6-      Edep ve terbiye ocağı.

7-      İlim- İrfan dergahı.

8-      İrşat kaynağı.

9-      Adalet tevzi merkezi. Adalet sarayı.

10-  Eşitlik mekanı.

11-   Dinin Mimarı Mecmuası.

12-  İçin ve dışın temizlendiği yer.

13-  İbadethane. Cemaatle namaz kılınan mekan.

14-  Cuma namazının kılındığı haftalık toplantı hane.

15-  Nikah ve evlenmek için merasim hane. (Düğün salonu) Nikahın ilan edildiği yer.

16-  Esir ve suçluların muhafaza edilip eğitildiği yer.

17-  Hastaların tedavi edildiği hastane.

18-  Sefer esnasında ordunun maneviyatının zinde tutulduğu, gereken talimat ve taktiğin verildiği yer.

19-  Misafirhane.

20-  Yabancı elçilerin kabul edildiği yer.

21-  Küskünlerin barıştırıldığı yer.

22-  İlk İslam Üniversitesi ( Ashab-ı Süffe).

            Bu kadar çeşitli hizmetlerin sunulabilmesi için camilerin gün boyu devamlı açık tutulması gerekmektedir. Bunun içindir ki, Diyanet İşleri Başkanlığımız yukarıda belirttiğim “Camilerin açık tutulması” genelgesini hayata geçirmek üzere Müftülüklere göndermiştir. Şimdi görev bütün Din Görevlilerine düşmektedir.  Artık bu genelge camilerimizde hayata geçirilecek ve tatbik edilecektir. Yaptığımız kutsal hizmet bunu gerektiriyor. Çünkü bizler Peygamber (sav) Efendimizin mihrabında görev yapıyor, minberinde hutbe okuyor ve kürsüsünde vaaz ü nasihat yapıyoruz. O’na ümmet olabilmenin yolu bunu gerektiriyor. Hizmet ve görev arayanlara işte hizmet…

            Allah O’nun yolundan bizleri ayırmasın, şefaatine cümlemizi nail eylesin.

 

                                                                                                       Kemalettin  AKSOY

                                                                                                       Bayburt İl Müftüsü



[1] Başkanlığın 05.03.2013 tarih ve 216 / 514 sayılı genelgesi.

[2] Bakara su.2/ 114.

[3] Tevbe su. 9/ 18.

[4] Nesai, Tatbik. 78.

[5] İslam Ansiklopedisi. 7 / 46.

[6] Nur su. 24/ 36.

[7] Tevbe su. 9/ 108.

[8] Müslim, Meacid. 288.

[9] İbn Mace. Mukaddime,17.

[10] Buhari, İlim.8.

[11] Buhari.İlim. 36.

 

[12] Buhari, İdeyn, 15; Müslim, selatü’l-ideyn,1. ( İslam Ansiklopedisi. Kadın maddesi.)

[13] Müslim, Salat,136.

[14] Buhari, Ezan,65.

[15] Buhari, Nikah.116. A.b.  Hanbel, Müsned.ll.76.