Bayburt Üniversitesi tarafından düzenlenen "Türkiye'de İlahiyat Fakültelerinin Dünü – Bugünü" konulu konferansa katılan Prof. Dr. Asri Çubukçu, üniversitelilere tecrübelerini aktardı. Prof. Dr. Çubukçu, "Medeniyet, kültür, ahlak ve iyimserlik numunesi olan dinimiz, bütün güzelliklere cevap verecek örneklerle doludur. Bu örnekleri iyi takip edersek iyi ilahiyatçılar oluruz. Bayburtlu, ilahiyatçıdan umduğunu bulmalı, ilahiyatçı da Bayburtlu’dan gereken ilgiyi mutlaka görmeli; bu sevgi yaşanmalıdır." dedi.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde düzenlenen konferans, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Yeni Cami Müezzini Abdullah Şahin tarafından okunan Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Coşkun, konferansın İlahiyat fakültesinin ilk konferansı olduğunu belirterek, "Bayburt açısından yine ilk olan şey Asri hocamın Bayburt’ta ilk defa bir konferansa gelmiş olmasıdır. Asri hocamın Bayburt aşığı aynı zamanda ise mesleğinin aşığı. Hocamız Mekke’yi görüp gelenlere aynı Bayburt’a benziyor demişti. Hocamız ufku çok geniş bir ilahiyatçıdır. "dedi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Asri Çubukçu ise İlahiyatların dünü ve bugününü masaya yatırdı.  İslam’ın Mekke’de doğu Medine’de gerçek inkişafına başladığını belirten Çubukçu, " Hz. Peygamberin bazılarınca dediği gibi 10 yıllık Mekke dönemi başarısız dönemi değil hazırlık dönemiydi. Hz. Peygamberin yaptığı işin kıvamını fark etme dönemiydi. Medine dönemi ise İslam’ın devlet olması, hukuklaşması bir medeniyet olarak doğması dönemiydi. Arap cahiliye döneminde okur yazar yoktu.  Medine’de hicretin ilk yılında bizim üniversitelerimizin de temeli olarak kurulan ilk kurum Mescid-i Nebevi’de kurulan ‘suffa’ dediğimiz kurumdur. Daha sonra Hz. Peygamber için devletin ihtiyaç duyduğu kaynak suffa olacaktır. Suffe islam medeniyetinin temeli olan bir kurumdur. Daha sonra medreseler kurulmuştur. Bu medreselerden yetişenler müçtehid, filozof, Gazali oldular.  Türkiye’deki medreselerin 1922 yılında kapatılmasıyla Türkiye’de 1924 yılında 29 yerde imam-hatip okulları açıldı. Aynı yıllarda bir İstanbul Dar-ül fünun İlahiyat Fakültesi açıldı. 1949 yılına kadar bir takım açılıp kapatmalar olmuştur. 1949 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi kurulmuştur. Daha sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü açıldı. 1950-51 yıllarında imam-hatip okulları açılmış, bugün sayı 520’ye ulaşmıştır. Bu kurumlar, son derece şuurlu, kaliteli ve akıllı dini kurumlardır, halktan da destek almışlardır. Bu okulların açılmasında İstanbul’daki bilginlerin ve entelektüellerin ciddi anlamda katkısı olmuştur."diye konuştu.

Halkın ilahiyat fakültelerine gösterdiği ilginin başka milletlerde görülmesinin örneğinin olmadığını belirten ve anekdotlarla süslediği konuşmasında ilahiyat fakültelerinin geçmişinden ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarından bahseden Çubukçu,  tecrübelerini aktardığı üniversiteli gençlere bazı tavsiyelerde bulundu.

 "İlahiyat öğrencilerine Arapça’yı mutlaka öğretmeliyiz" diyen Çubukçu kendisini dinleyen öğrencilere hayat tecrübesinden yola çıkarak şunları anlattı: "Talebe olmaktaki en önemli şey, müfredat programları değişmesine rağmen, kişinin öğrenme konusundaki şevki ve heyecanıdır. Bizim ise hoca olarak o öğrenme heyecanını öğrenciye vermemiz gerek. Ne var ki heyecan; aklın ve bilimin önüne geçerse ben ondan korkarım. Talebelerim ilim konusunda beni mutlaka geçsin isterim. Gençler, sizler birbirinize Kur’an’dan, hadisten bahsedin. Kabiliyetlerinizi değerlendirin/konuşturun. Meraklarınızdan bahsedin birbirinize. Gençliğinizin kıymetin bilin ve iyi değerlendirin, zamanınızı kaliteli geçirin. Allah, hiçbir bilgiyi (duyduklarınızı bile) ziyan etmez. Sevgili gençler, insanın ilme karşı açlığı olmalı ve ahlaki yönünü kaybetmeden o açlığı doyurmanın peşine düşmeli. Bilgi bakımından güzel örnekler sunmalıyız. Olumsuzlukları güleryüzle karşılamak çok önemlidir. Mutlu olun. Ben Polyanna’yı 3 defa okudum, çünkü çok farklı bir hikaye…Türk - Müslüman eseri değil, ama bizim kendi Polyannamızı yetiştirmemiz lazım. Medeniyet, kültür, ahlak ve iyimserlik numunesi olan dinimiz, bütün güzelliklere cevap verecek örneklerle doludur. Bu örnekleri iyi takip edersek, iyi ilahiyatçılar oluruz. Bayburtlu, İlahiyatçıdan umduğunu bulmalı, İlahiyatçı da Bayburtlu’dan gereken ilgiyi mutlaka görmeli; bu sevgi yaşanmalıdır."

Soru-cevapla devam eden konferansın sonunda söz alan Rektör Prof. Dr. Gökhan Budak, üniversitenin ilahiyat fakültesine kütüphanesini armağan eden Prof. Dr. Asri Çubukçu’ya teşekkür ederek, kendisine Bayburt Saat Kulesi minyatürü ile çini tabak plaket hediye etti. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Coşkun tarafından konuğa üniversite adına çiçek sunulurken, Bayburt Meslek Yüksekokulu Müdürü İhsan Çubukçu ise, babası Prof. Dr. Asri Çubukçu’ya şahsı ve yüksekokulu adına, Öğretim Görevlisi Emine Taş ile birlikte, özel olarak yaptırdığı çiçeği takdim etti.

Rektör Prof. Dr. Gökhan Budak, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selçuk Coşkun, Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, AK Parti İl Başkanı Yusuf Elçi, fakülte dekanları ve akademisyenlerin katıldığı konferans, öğrenciler tarafından büyük ilgi gördü.