Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın katılımıyla gerçekleşen kongreye tek aday giren mevcut başkan Abdulmecit Bekmezci, güven tazeledi. 

                 Bekmezci'nin yönetim kurulunda; Fatih Baştürk, Erol Birni, Ersoy Büyükhan, Özhan Sevgi, Ensar Girgin, Adem Mıcık, Ali Kaymak, Fatih Deligöz, Osman Nuri Temur, Hasan Türker, Hacı Yıldırım, Hüseyin Kalacoş, Fatih Yolcu, Sezgin Aslan yer aldı.  Disiplin kurulunda ise, Mustafa Temur, Cemal Karakulaklı, Kenan Canaslan, Fazlı Kadı, Cemal Kobal görev aldı. 

                  Kongrede bir konuşma yapan Saadet Partisi Bayburt İl Başkanı Abdulmecit Bekmezci, Milli Görüş Hareketinin kurucusu merhum Prof. Dr. necmettin Erbakan'ı anarak başladığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Saadet Partimiz, sahip olduğu yarım asırlık siyasi ahlak ve erdem doğrultusunda, her zaman bu ülkenin menfaatini öncelemiştir. Bizim muhalefet anlayışımız; partimizin veya şahsımızın ikbali değil; ülkemizin geleceği üzerine inşa edilmiştir. Biz, temel ilkelerimizden sapmadan, inançla, kararlılıkla ve heyecanla bu yolculuğu sürdürüyoruz. Biz 50 yıldır; Hak diyoruz, adalet diyoruz, liyakat diyoruz, üretim diyoruz, kalkınma diyoruz. Şahsiyetli dış politika diyoruz. Önce ahlak ve maneviyat diyoruz.

                 Kutuplaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma diyoruz. Yaşanabilir bir Türkiye diyoruz. Yeniden büyük Türkiye diyoruz. Yeni bir dünya diyoruz. 50 yıldır bu çizgimizden taviz vermedik, yolumuzdan dönmedik. Rüzgâra, konjonktüre, makama, mevkiye göre yön değiştirmedik. Bugün de Genel Başkanımız Sayın Temel Karamollaoğlu Beyin liderliğinde, aynı anlayış ve heyecanla yürümeye, siyaset yapmaya devam ediyoruz. Çünkü bu şehrin, bu ülkenin, ve bütün insanlığın Saadet Partisi’ne ihtiyacı var, bunu biliyoruz, bu sorumlulukla hareket ediyoruz. Yerelde özellikle pandemi sürecinde yaptığımız esnaf ziyaretlerinde tespit etmiş olduğumuz sıkıntıları önümüzdeki süreçte basın toplantılarıyla kamuoyuyla paylaşacağız.

                  Özellikle yerel seçimlerde vaad edilen fantastik projelerin takipçisi olacağımızı da buradan belirtmek isterim. Genel manada da Ülkemizin içerisinde bulunduğu sıkıntıları kısaca özetleyen yaşanmış ibretlik bir vakayı tekrar size hatırlatıp akabinde sözü kıymetli misafirimize vereceğim. Yıl 1994 Almanya’da son teknolojik imkanlarla yapılan feribot; Estonya’nın başkenti Tallinn’den İsveç’in başkenti Stockholm limanına doğru yola çıkar. Stockholm yakınlarında kıyıya yakın ve derinliğin az olduğu bir mesafede sert dalgalar nedeniyle feribot su almaya başlar. Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başlar. Ancak bine yakın yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk eder.

                      Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının “panik yapmayın dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine inanarak su boşaltma işlemini izler. Sular yükselip gemi ağır ağır batmasına rağmen yolcular gemiyi terk etmez. Bir saat sonra feribot tamamen yan yatarak sulara gömülür. 852 yolcu feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar batışı izler.

                    Denizcilik tarihinin en büyük facialarından birisi olan kazada irdelenmesi gereken çok şey vardır? Kafaları karıştıran sorun da buradadır. Ölenlerin büyük çoğunluğu çok iyi yüzme bilmesine rağmen nasıl oluyordu da kaptanın sözlerine aldanarak bu şekilde can vermiştir? Neden insanların çoğunluğu kurtulmak için bir çaba içine girmemişlerdir? Bu batışı sadece izleyen, can yeleği giymek yerine Kaptan’ın hamasi sözleriyle  rahatlayarak, kamaralarında adeta ölümü bekleyen bu insanların davranışları, modern psikoloji kitaplarında inceleme konusu olmuş ve bu çarpıcı vaka literatüre ve psikoloji kitaplarına “Estonya Feribotu Sendromu” olarak geçmiştir.

                 Evet şu anda ülkemiz idarecileride özellikle ekonomide “panik yapmayın dünyanın en güçlü ekonomisindesiniz, Avrupa bizi kıskanıyor, Şahlanıyoruz, dolarla mı maaş alıyorsunuz ‘’ gibi popülist söylemlerle gerçekleri halkımızdan gizlenmektedir. Bugün ekonomiden siyasete, eğitimden tarıma, Adaletten, Ahlaki ve Manevi çöküşe sebep olan mevcut siyasi iktidar bize tıpkı Estonya Feribotuna benzer bir sendrom yaşatıyor. Ve öyle sanıyoruz ki yakın gelecekte siyasi literatüre bu sendrom AKP Sendromu olarak geçecektir. Artık, yıllardır verilen narkoz etkisini kaybetmeye başlamıştır. Artık, uyanış başlamıştır. Artık, aziz milletimiz gerçekleri görmeye başlamıştır.

                   Artık ,Milli görüşün anahtarları teslim alma vakti gelmiştir. Bu inançla teşkilatımıza katılan yeni arkadaşlarımızla birlikte yapacağımız çalışmalarla iyinin, doğrunun, faydalının ve adaletin hakim olması için var gücümüzle çalışacağız inşaallah. Son olarak önceki yönetimde bulunan arkadaşlarıma teşekkür ederken, Hakkın hizmetine adanmış Milli Görüş gemisinde emniyette olduğumuza, menzilimize er yada geç ama mutlaka milletimizle birlikte ulaşacağımıza inanıyoruz. Bu vesileyle Kongremizin, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz eder. Hepinize saygılarımı sunarım."