Çorum- İskilip’in bir köyünde doğdum. Babam hayvan besler, bağ bahçe işinde çalışırdı. 

İlkokulu köyümüzde okudum. 3. Sınıfta iken annemi kaybettim. Ev işimizi benden iki yaş büyük olan, kız kardeşim yapıyordu.

İskilip’te bulunan akrabamızın aracılığı ile kız kardeşim, çocuğu olmayan hâkimin evine evlatlık olarak verildi.

Bende gücüm yettiği kadar babama yardım ediyor, çoğunlukla ’da köyün sığırlarını yaylıma götürüyor, çobanlık ediyordum. 

Çobanlık yaptığımız sığırların sahipleri, bize aylık para veriyor, bazıları’ da evimizin gıda ihtiyacını karşılıyordu. Köyümüzde zengin birisi vardı. Bu kişi hayvanlarını güttüğüm için bana para ödemiyor, benim sığırlarımı güdeceksiniz diyordu. Emeğimin karşılığını alamadığım için, bu duruma çok üzülüyordum. Yapacak bir şeyimizde yoktu. 

İlkokul bitince babamı zorla razı ederek, İskilip’te ortaokula yazıldım. O zamanlar okulun, yatılı pansiyonu vardı. Köyden gelen talebeler çoğunlukla bu pansiyonda kalıp, ihtiyaçlarını çarşıdan karşılıyordu.

Okul Müdürü benim gibi ihtiyaç sahibi olanlara, anlaşma yaptığı Tuzcuoğlu’nun lokantasından yemek veriyordu. Lokanta ’da sabahları çorba,  öğle akşam yemeği olarak ta makarna, bulgur pilavı, nadiren pirinç pilavı, kapuska, ıspanak,  pırasa, kuru fasulye, nohut gibi yemekler yapılıyordu. Öğle akşam aynı yemekleri yiyerek bıkıyorduk.

Bir gün lokanta’ da yemek yerken arkadaşım “ Yırtma olsa’ da yesek” dedi. Bu konuşmayı duyan lokanta sahibi ” Gidin evinize ananız yırtma yapsın. Bizden bu kadar.” Diye azarladı. Sesimizi çıkaramıyorduk. Ne bulursak, onu yemek zorunda idik.

Hafta sonları bazen kız kardeşimin evine gidip, orada severek yemek yiyor bu arada kardeşimle ’de özlem gideriyordum.

Ortaokul ’da ilk sene sınıfta kaldım. İkinci sene okul ’da yarı dönem daha okuyunca, okuyamayacağımı anladım. Babama okulu bırakarak, Ankara’ya gidip çalışmak istediğimi söyledim.  Babam köyde kalmamı, çobanlık yaparak bağ bahçe işleri ile uğraşmamı söyledi.

Babam Ankara’ya gitme isteğimi, İskilip’te bir esnafa anlatmış. Esnafta Ankara’ya gitmemin uygun olacağını, Sitelerde tanıdığı bir mobilyacıya mektup yazıp gönderebileceğini söylemiş. Babam ’da bu teklifi kabul etmiş.

Okuldan ayrılıp, Ankara’daki mobilyacıya yazılmış mektup ve eski bir tahta bavul ile yorganı yanıma alarak Ankara’daki mobilyacının yanına gittim. Burası mobilya imalathanesi idi. Mobilyacı mektubu okuduktan sonra “ burada çalışır mısın?” dedi. Bende evet dedim. Bir süre dükkânın, uygun bir yerinde yatıp kalktım. Daha sonra üç arkadaş, iki odalı gecekondu kiralayarak burada kalmaya başladık.

İşime dört elle sarıldım. Gece gündüz demeden, işimiz olduğu sürece çalıştım. Bu çalışma azmim bana çok şey kazandırdı. Askere gidinceye kadar aynı işyerinde çalıştım.

 Askerde, ortaokuldan ayrıldığım için beni yazıcı yaptılar. Önceki yazıcı terhis olmadan, beni yetiştirdi. Daktilo yazmayı öğretti. İki parmak daktilo yazıyordum. Askerde de işimi aksatmadan yapmaya çalıştım. Komutanım benim çalışmamı sevmişti. Bana her konuda itimat ediyordu. Komutanın evine gidip, mobilyalarını tamir ettim.

Askerliğimin bitmesine yakın babama mektup yazıp, askerden sonra ’da Ankara’da çalışma hayatıma devam edeceğimi bildirdim.  Teskeremi alınca İskilip’e giderek üç gün kaldım. Babam İskilip’te kalmamı istedi, kabul etmedim.

Ankara’ya dönerek, eski işyerimde iki sene daha çalıştım. İşyeri sahibine “ Kendi işimi kurmak istediğimi, bana yardımcı olmasını.” Söyledim.  Durumuma uygun bir dükkân buldum. Kendi iş yerimde çalışmaya başlayınca, eski patronum bana alet edevat verdi ve bana iş gönderdi. Daha sonra dışarıdan ’da iş bulmaya, kendi mobilya malzemelerini ’de almaya başladım.

Bu arada köyümüzden bir kızla evlendim. Mutlu bir evliliğimiz oldu.  Eşim ben işe gidince, bana evi düşündürmedi. Çocuklarımı ’da çok iyi yetiştirdi.

İşlerim yoluna girince mobilya imalatını bırakarak, mobilya satış mağazası açtım. Mağaza ’da kiracı iken,  kendi mağazamı satın aldım. Şimdi iki ayrı mağaza ile 20- 25 çalışanımız var. Biz çalışıp gayret edince, Allah rızkımızı verdi.

Çocuklarım ’da işe dört elle sarıldılar. Yurt dışından model getirtip, üzerinde çalışarak kendi modelimizi üretip mobilya imalatı yapıyoruz. Ben kuru yere ocak açtım. Kimsenin hakkını yemedim. Allah’ta emeğimizi zayi etmedi. Bu günlere gelmeyi nasip etti.

Gücüm yettiği kadar ’da hayır hasenatımı yapmaya çalışıyorum. Ben adımın duyurulmasını istemedim ama ısrarın üzerine bu sohbeti yaptık.

İşçilikten İş Adamlığına. Bir hemşerimizin hayat hikâyesidir.