Yenidünya Düzeni’nin temelini, Avrupalı zengin Lord Rothschıeld ile Amerikalı zengin Davıd Rockefeller 29 Temmuz 1921 yılında ortaya atarak, CRF diye bilinen “Amerikan dış ilişkiler Konseyi’ni” kurmuşlardır.
Yenidünya düzeni söylemini 1991 yılında, Amerika’nın ırak’a saldırısından sonra duymaya başladık. Bu kavramların savunucuları, "sınırlar kalkıyor, dünya küçülüyor, artık herkes istediği yerde, istediği gibi çalışabilecek." diye yutturmuşlardı. Sonunda gördük ki, sınırları kalkan, ekonomik özgürlüğünü elde edemeyen ülkeler oldu. Amerika ve Avrupa ülkelerinin sınırları; daha çok kapandı! Amerika’ya gidebilmek insanlara azap verir hale geldi.
Rothshıld sülâlesi, Amerikan merkez bankası diye bilinen “Federal Reserve Bank’ın” hisselerinin çoğunun sahibidir. Bu banka A.B.D. devletinin değil, banka sahiplerine ait bir kuruluştur. Yani Rothschıld Amerika'yı hem dışarıdan, hem içerden idare ederler.
CFR'nin amacı ise, çeşitli mason derneklerinde toplanmış olan, seçkinlerin ve zenginlerin dünya egemenliğini sağlamaktır. Milliyet, hürriyet, medeniyet bunlar için bir anlam taşımadığı gibi; demokrasi, insan hakları, özgürlük kavramları da, insanları köleleştirmek için kullandıkları "elma şekeridir”.
 Kendi kıtasında Pasifik’ teki sömürgeleri ile yetinen Amerika Birleşik Devletleri, 1. Cihan Harbine katılmamasına rağmen; Osmanlı Devleti’nin savaş sonrasındaki paylaşılmasında söz sahibi olmaya çalışmıştır. A.B.D. başkanı Wilson, meşhur "milletlerin kaderlerini tayin hakkı" bildirisini yayınlayarak Türkiye topraklarında Ermenistan, Kürdistan, hatta Pontus Rum devleti kurulması için çaba göstermiştir.
ABD başkanı Wilson, özel delegesi Hause'a, "Türkiye bütünüyle ortadan silinmeli. " der! Hause da, "eğer böyle bir işlem uygulanacaksa, Türkiye galip devletler arasında paylaşılmayıp, etnik kökenli özerk yönetimler kurulmalı" tezini ileri sürer. Wilson da bunu kabul ederek, malum "Wilson Prensipleri"ni şu şekilde açıklar
Bu antlaşmanın 1. Maddesi iki ülke arasında "diplomatik ilişki" kurulmasını, 2. Madde de "Kapitülasyonların Kaldırıldığı’nı belirtiyordu. Bu antlaşma uzun süre Amerikan Senatosu'na sunulmamış, 18 Ocak 1927'de senato'da görüşülerek reddedilmiştir!
Yani, biz hâlen A.B.D. ile savaş halindeyiz! Dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık boş laflardır. A.B.D. ile halen barış dahi yapmadık! İşte bu yüzden Amerika Ermenileri, Kürtleri kışkırtıyor! Muavenet zırhlımızı topa tutuyorlar! Bu yüzden helikopterimizi düşürüp, Eşref Bitlis Paşa'yı şehit ediyorlar! Bu yüzden askerlerimizin başına çuval geçirip esir alıyorlar!
A.B.D. o tarihten bu yana Türkiye’yi parçalamak hedefinden asla vazgeçmemiş,  yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni 1926 yılına kadar tanımamıştır!
 Dikkat edilirse, anlaşma’yı reddetmesi, "tanımadan sonradır ve âdeta tanıdığını da reddetmiştir!
İngiltere ve Fransa ise, geçmişte tümü Osmanlı Devleti’ne ait olan Arabistan yarımadasını ele geçirmişler, buraları terk ederken de bu topraklarda; 10 kadar suni devlet kurmuşlardır!
Elbette ki batılılar, bu kıymetli toprakların ve insan kaynaklarının ellerinden çıkmasına izin vermemişlerdir. 1947'den sonra İngiltere, Hindistan’ı terk ederken, Müslümanlar ile Hindular arasında sürtüşmeler çıkardı. Hindistan, Pakistan, daha sonra Bangladeş tek bir ülkeden doğdu, geriye de Keşmir sorunu kaldı.
Çin’den çekilirken Tayvan, Tibet, Nepal gibi ülkeler doğdu. Afrika’ da cetvelle çizilmiş sınırları olan, halkları bölünmüş, birbirine düşürülmüş suni devletler oluşturuldu!
Sömürgeden çekilmeyi hazmedemeyen batılılar, bu sefer yeni sömürgecilik dönemini başlattılar. Eski sömürgeleri olan yeni devletleri, başlarına getirdikleri kukla yöneticilerle, onların sağladığı imtiyazlarla, yönetme yolunu seçtiler. Karşı koyan liderleri, ülkede çıkardıkları iç savaşlarla sıkıntıya soktular. İhtilal yaparak devirdiler.
Bilderberg Mayıs 1954'de Yahudi asıllı CIA mensubu, 33. Dereceden mason Joseph Retınger'in girişimiyle, Hollandalı prens Berndhard'ın başkanlığında kurulmuştur. Bilderberg'in amacı, “yapılan toplantılar ile CRF ve Trilateral komisyonu kararlarını, hedeflenen ülkelerin politikacıları, işadamları ve işbirlikçi medya mensuplarına sunmaktadırlar.” 
Bunların hepsi; bir avuç emperyal zengininin, dünya’ ya tamamen hâkim olmak için “serbest piyasa, özelleştirme “talepleri ile bastırmaları; ama bir yandan da basın-yayın organlarını, yani medya’yı ve gazetecileri,  politikacılar ve işadamlarını kullanarak, demokrasi insan hakları ve özgürlük kavramlarıyla insanları uyutmaları sonucu meydana gelmektedir.
—İstedikleri “ tek dünya devleti” oluştuğunda, insanların kendilerini yönetme hakları, dünya bankerleri ve emperyalların hâkimiyeti altına girecektir!"
Bunu gerçekleştirebilmek içinde; devletlerin direnmemesi, küçülmesi, sonra “Millî Devlet” ile halkların milliyetçilikten, yani kendi milletinin hakkını savunmaktan vazgeçmesi gerekmektedir!
Din’den, bilhassa zengin ham madde kaynaklarının üzerinde yaşayan Müslüman ülke halklarının, İslâm’dan uzaklaşması, böylece zulme karşı direnme sağlayan, manevî gücünü kaybetmesi gerekmektedir. 
Milliyetçilik, millî devlet ve küçülme konusunda, CRF'ın kontrolünde olan Amerikan dış politika araştırmaları enstitüsü başkanı R. Strausz Hupe diyor ki:
—“Milliyetçilik, bu yüzyılın en güçlü gerici kuvvetidir!”
Milliyetçilik, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını engeller! Amerikan halkının misyonu, millî devletler’ i tarihe gömmek, halklarını parçalamak, Amerika’nın elindeki güç ile kurulacak yeni düzene karşı olanları yok etmektir.