Ey Allâh’ın Rasûl’ü, hani buyurmuştunuz ya; “Ümmetim benden sonra fesâda uğrayacak. Ümmetimin fitne ve fesâda düştüğü dönemde her kim benim sünnetimi (yani inancımı) ihyâ ederse (öğrenip öğretirse) ona şehîd sevâbı vardır (yâni şehîd sevâbına benzer sevâbı vardır)”.
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, buyurduğunuz gibi ümmet fitne ve fesada uğradı, bizler o zamandayız. Sizin zamanınızda size hakâret edenler bu zamanda da ortaya çıktı. Sizin tebliğ etmediklerinizi, söylemediklerinizi, bildirmedikleri-nizi söylüyorlar, size iftira atıyorlar, Müslümanlar’ın doğru ve sahîh olan inancını bozmaya çalışıyorlar.
Siz buyurdunuz ki; “Allâh’ın ilk yarattığı şey sudur, sudan önce hiç bir şeyi yaratmamıştır”. Fakat bazıları diyorlar ki; “Allâh’ın ilk yarattığı Muhammed’in nûrudur, rûhudur”. Hâşâ!!! 
Siz buyurdunuz ki; “Allâh’ın zâtını tefekkür etmeyiniz, düşünmeyiniz, Allâh’ı yaratılmışlara benzetmeyiniz, Allâh hiç bir şeye benzemez”. Fakat onlar diyorlar ki; “Allâh insana benziyor, Allâh’ın eli var, Allâh’ın baldırı var, Allâh’ın ayağı var, gözleri var, Allâh nûrdur derken Allâh’ı bir ışığa benzetiyorlar”. Hâşâ !!!
Siz buyurdunuz ki; “Hiç bir şey yokken Allâh vardı”. Yani Allâh’ın ezelî olduğunu, başlangıcı olmadığını, O’ndan başka her şeyin, yâni zamanın, mekânın, yerlerin, meleklerin, insanların başlangıcı olduğunu ve bunları yaratanın Allâh olduğunu, Allâh’ın ise zamandan, mekândan münezzeh olduğunu bildirdiniz. Fakat onlar, Allâh’a yakışmayan, O’nun hakkında imkânsız olan sıfatlarla O’nu vasıflandırarak diyorlar ki; “Allâh göktedir, Allâh Arş’ın üzerindedir, Allâh zatıyla her yerdedir, her şey Allâh’tır (hulûliyye inancı), Allâh zamandır”. Hâşâ !!!
Siz buyurdunuz ki; “Bütün peygamberler (124 bin) üvey kardeştirler, dinleri birdir o da İslâm’dır, şerîatları farklıdır ama hepsi Müslüman’dır (Mûsa Aleyhisselâm Müslüman’dır, Îsâ Aleyhisselâm Müslüman’dır, İbrahîm Aleyhisselâm Müslüman’dır) Âdem Aleyhisselâm’dan önce yaratılan Meleklerin dini de İslâm’dır ve hepsi Müslüman’dır”. Fakat Onlar diyorlar ki; “Semâvî dinler, İlâhî dinler, İslâm son dindir, İslâm’dan önce başka hak dinler de vardı”. Hâşâ!!!
Siz buyurdunuz ki; “Allâh-u Teâlâ toprağa, Peygam-berlerin cesedini çürütmeyi harâm kılmıştır”. Yani onların bedenleri öldükten sonra da çürümez, bozulmaz, kurtlanmaz, kötü kokmaz. (Onların bedenleri miskten daha güzel kokar). Fakat Onlar diyorlar ki; “Peygamber Eyyûb (Eyüp) Aleyhisselâm öyle çok kurtlanmış ki vücudundan kurtlar çıkmış, yerlere düşmüş ve Eyyûb Peygamber de bu kurtları yerden alıp yarasına koyarak ‘ey mübârek rızkından ye’ demiş hâşâ !!! Yine onlar diyorlar ki; Eyyûb Peygamber’in vücûdundan öyle kötü kokular çıkmaya başlamış ki, ümmeti ona; “Buradan git iyileştikten sonra gel” demiş”. Hâşâ!!! 
Siz Kur’ân-ı Kerîm’den; “şüphesiz bundan (erginlik çağına ermeden) önce İbrahim'e rüştünü (doğruyu bulma kabiliyetini) vermiştik” ve “o müşriklerden de olmadı” Âyet-i Kerîmeleri ile Peygamberimiz İbrâhim Aleyhisse-lâm’ın aya, yıldıza, güneşe ibâdet etmediğini, bunlar benim Rabb’imdir demediğini ve aslâ yalan söylemediğini bildirdiniz. Bütün Peygamberler, Peygamberliklerinden önce de Rabb’lerini bilirler ve asla Allâh’a şirk koşmazlar”. Fakat onlar diyorlar ki; “İbrâhîm Aley-hisselâm küçük yaşlarda iken Rabb’ini bilmiyordu, aya, yıldıza, güneşe, bunlar benim Rabb’imdir demiş. Ayrıca üç hususta yalan söylemiş”. Hâşâ !!! 
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz Kur’ân-ı Kerîm’den buyur-dunuz ki; “Yûsuf Aleyhissâlam sâdıklardandır. O aslâ zînâya meyletmedi, niyet etmedi ve düşmedi”. Fakat onlar diyorlar ki; “Yûsuf Peygamber az kalsın zînâya düşecekti, sonra vazgeçti, Yûsuf Aleyhisselâm zînâya meyletti, niyet etti”. Hâşâ !!! 
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Kadere inanmak (îmân etmek) îmânın şartlarındandır”. Fakat onlar diyorlar ki, “Kadere îmân etmek gerekli değildir”. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Allâh her şeyi bilendir”. Fakat onlar diyorlar ki; “Allâh geleceği bilemez”. Hâşâ !!! 
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Allâh’tan başka yaratıcı (yoktan vâr eden) yoktur”.  Onlar diyorlar ki; “Kul kendi irâdesiyle yapmış olduğu fiillerin yaratıcısıdır”. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Hayrı da şerri de yaratan Allâh’tır”. Fakat Onlar diyorlar ki; “Hayrı Allâh yaratır ama şerri Allâh yaratmaz, kullar yaratır. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Kabir azâbı vardır, kabir nimetleri vardır. Münker ve Nekir meleklerinin kabir sorgusu haktır, ölüm meleğinin adı ‘Azrâil’ dir”. Fakat onlar diyorlar ki; “Kabir azâbı yoktur, kabir nimetleri yoktur, Münker ve Nekir meleklerinin kabir sorgusu yoktur, ölüm meleğinin adı Azrâil değildir”. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; Benim şefâ-atim ümmetimden büyük günahkârlara (büyük günâh işleyen Müslümanlara) olacaktır”. Ve yine buyurdunuz ki; “Her kim kabrimi ziyâret ederse ona şefâatçi olacağım”. Fakat onlar diyorlar ki; “Şefâat diye bir şey yoktur, vesîle diye bir şey yoktur, Allâh’tan başka kimse şefâat edemez. Peygamber şefâatçi olamaz”. Hâşâ !!!  
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz veda haccında saçlarınızı kesip, sakallarınızı kısaltıp, sahâbelere bereketlenme-leri için dağıttınız. Fakat bazıları diyorlar ki; “Teberrük (bereketlenme) diye bir şey yoktur. Peygamberin sakalını, saçını ve kutsal emânetlerini ziyâret etmek şirktir, harâmdır”. Hâşâ !!!
 Ey Allâhın Rasûl’ü, bizler sizin dünyaya teşrifinizi (gelişinizi) kutluyoruz. Pazartesi günleri oruç tutmanızın sebebi size sorulduğu zaman buyurdunuz ki; “Ben pazartesi gününde dünyaya geldim”. Yani o hayırlı gün sebebi ile sâlih amellerin yapılması câizdir. Fakat onlar diyorlar ki; “Mevlid kandilini (Peygamberimizin doğumunu) kutlamak harâmdır, şirktir, kötü bir bid’attir. Orada kesilen hayvanların eti, domuz eti, leş eti gibidir”. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Kabir ziyâ-reti yapınız ve ölülerinize Yâsîn-i Şerîf okuyunuz”. Fakat Onlar diyorlar ki; “Kabir ziyâreti şirktir, harâmdır, yapılmaz. Ölülere Kur’ân-ı Kerîm okunmaz, Kur’ân-ı Kerîm diriye inmiştir, okunanlar ölen kişiye ulaşmaz”. Hâşâ !!! 
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Kıyâmet kopmadan önce benim soyumdan Mehdî adında (otuz üç sahâbe ve beş tabiîn’in rivâyet ettiği hadîs) bir imâm Müslümanlara önderlik yapacak, Îsâ Aleyhisselâm ölme-miştir, ikinci göğe kaldırılmıştır ve kıyâmet kopmadan ön-ce Şam’da beyaz minareli bir câminin yanına inecek, yer-yüzünde adâletle hükmedecek, Deccâl’i öldürecek, evlene-cek, çocukları olacak ve vefât ettiğinde benim yanıma, Medîne’ye defnedilecek. Deccâl çıkacak, Ye’cûc ve Me’cûc çıkacak”. Maalesef onlar yine sizi yalanlayarak diyorlar ki; “Mehdî diye bir şey yoktur, Îsâ Aleyhisselâm vefat etmiştir, Deccâl diye bir şey yoktur, Ye’cûc ve Me’cûc çıkmayacaktır”. Hâşâ !!!
Ey Allâh’ın Rasûl’ü, siz buyurdunuz ki; “Müslüman olmayan kişi Cennet’e aslâ giremeyecek ve Cennet Müslümanlar için ebedîdir. Kâfir olan kişi de Cehen-nem’den aslâ çıkamayacak ve Cehennem ebedîdir”. Fakat bazıları diyorlar ki; “Müslüman olmayıp ta iyi ameller yapanlar da Cennet’e girecek, Cehennem’de bir gün son bulacak ve oradaki kâfirler de Cennet’e girecek”. Hâşâ !!! 
Ey Allâh’ın Râsûl’ü, sizin hakkınızda Kur’ân-ı Kerîm’de buyruldu ki; “Peygamber Muhammed aslâ dini konularda kendi hevâsına ve arzusuna göre konuşmaz, ancak Allâh’ın vahyettiklerini bildirir, dini konularda aslâ hata yapmaz”. Maalesef bazıları diyorlar ki; “Muhammed Peygamber Kur’ân-ı Kerîm’deki Âyet-i Kerîme’leri tefsîr ederken, açıklarken bazen hata ederdi ve Allâh tarafından uyarılırdı”. Hâşâ !!! 
Ey Allâhın Habîbi, vallâhi bizler senin söylediklerinden yanayız. Bizler senin bize tavsiye ettiğin en hayırlı asırlar olan, ilk üç yüz yıl içersinde olanların (sahabelerin, tâbiînlerin, tebea-i tâbiînlerin, selef ehli-nin, halef ehlinin) yani Ehl’i Sünnet Ve Cemâat’in yolundayız. 
Bizler Ebû Hanîfe’lerin, İmâm Şâfiî’lerin, İmâm Mâlik’lerin, İmâm Ahmed Bin Hanbel’lerin, İmâm Eş’arî’lerin, İmâm Mâtürîdî’lerin, İmâm Buhârî’lerin, İmâm Müslim’lerin, İmâm Nevevî’lerin, İmâm Ca’fer (Câfer) Tahâvî’lerin, İmâm Ahmed Er Rufâî’lerin, Abdulkâdir Geylânî’lerin, Şeyh Ahmed Bedevî’lerin, İmâm Desûkî’lerin, Şeyh Nakşibendî’lerin, Fâtih Sultan Muhammed’lerin, (Fâtih Sultan Mehmet), Akşemseddin’lerin, Molla Gürânî’lerin, Ali Kuşçu’ların, Mehmet Emin Tokâdî’lerin, Aziz Mahmud Hüdâî’lerin, Şeyhü’l İslâm Ebû’s Suûd Efendi’lerin, Mehmet Zâhid Kotkuların, Muhammed Zâhid Kevserî’lerin Ziyâeddîn Gümüşhânevî’lerin, Bedreddîn Hasenîlerin, İmâm Abdullâh Herarî’lerin yolundayız. 
Ey Allâh’ın Râsûl’ü, sana iftirâ atanların hatalarından dönmelerini temenni ediyoruz. Allâh’ım onlara hidâyet et. Bizlere de îmân ile ölmeyi nasîb et. Âmîn !!!