Ne zaman televizyon haberlerini izlesem, haberleri sonuna kadar izleyemez kanalı değiştiririm.
Sanki haber ajansları, muhabirler, ülkemizin en kötü haberlerini toplamak için birbiri ile yarışıyorlar.
Kafalarına göre haberi bulup kameraya alınca, sıra haber servisine geliyor.
Haber servisleri de en kötü haberleri bulup, yayına hazırlayıp, defalarca aynı kareleri izleyicilerine göstermekten zevk alıyorlar.
İnsanlar gün boyu çalışmış, yorulmuş veya işsiz kalmış, aşsız kalmış bir değişiklik olsun diye televizyonlarının karşısına oturuyorlar.
İstedikleri günün yorgunluğunu, stresi üzerlerinden atıp rahatlayabilmektir.
Haberleri izleyerek bunu gerçekleştirmek mümkün mü? 
İzleyici olarak haberlere baktığımızda:
Haberlerdeki konular trafik kazası, anarşi ve terör, gözyaşı, açlık, sefalet bunlardan başka konu yok.
İyi ki oturup bu haberi izliyorum diyebileceğiniz, izlediğimizde bize müspet bir katkısı olan bir televizyon haber kanalı bulamıyoruz.
Aksine televizyonlar insanlara negatif enerji yükleyerek, içini karartıp, hayata mutsuzlukla bakan insan haline getiriyor.
Ülkemiz insanları haberleri izlerken ya televizyonu kapatıyor ya da başka kanala geçiyorlar.
Uydu kanalı ile bazen yabancı televizyon haberlerini izliyorum.
İzlediğim bu yabancı televizyon kanallarında, bilhassa kendi ülkeleri ile ilgili olumsuz haberleri vermemeye çalışıyorlar.
Haberleri yorum yapmadan, direk yansıtıyorlar. 
Gazetecilikte kural “Haberi doğru vermek, yorumu istediğin gibi yapmaktır.”
Amerika da İkiz Kuleler vuruldu.
Amerikan televizyonları insanlarına kanı, vahşeti, enkazı izlettirmedi.
Orada yaşayanlar görüntüleri kendi kameraları ile görüntülemiş ise, kendi kayıtlarını izlediler.
Amerikalılar ve dünya da ikiz kuleler hakkında ne kadar görmeleri gerekiyor ise, o kadarına görebildiler.
Almanya’da yakın zamanda bazı olaylar oldu. Alman televizyonları bu olayları haber haline getirmediler.
 
Bizde Marmara depremi, gezi hadiseleri oldu.
Bizim televizyonlarımız bu millete acısını bile yaşatmaya fırsat vermediler.
Ölen insanları, acıyı, sefaleti, enkazı daha çok verebilmenin yarışı içine girdiler.
Kim daha çok kötü haberi bulup televizyonunda yayınlayabilecek!
Bunun adına da haberi atlamamak denilecek! 
Habercilik anlayışı işte bu!
Habercilerimiz, Gazeteciler Cemiyeti “habercilik konusun da “ prensip kararı alamaz mı?
Kanı, vahşeti, hep kötü olanı haber olarak vermeyi bırakıp, birazda güzel ve iyi olayları haber haline getiremez miyiz?
Yolun ortasına idrar dolu bira şişesini atıp gidilmemesi, asansörde sigara içilmemesi, en mutena semtlerimizin sokak kaldırımlarını köpek pisliklerinden kurtarılması için çaba sarf edilemezmi?
Paraya, şöhrete, makama tapmayı bırakıp; kendimiz ile barışıp, çevremiz ile dost olamaz mıyız?
Bir valimiz, yağmurlu bir günde evine giderken, yolda bir öğrenci görüyor. Öğrencinin yanında arabasını durdurarak, arabasına alıyor. Çocukcağız sıcacık arabaya girince, çok seviniyor. Vali bey öğrenci ile sohbet ederek, öğrenciyi evine kadar götürüyor. Evine geldiklerinde arabadan inen öğrenciye-" babana selam söyle " diyor. Bunun üzerine öğrenci- ” Siz kimsiniz? Babama kim selam gönderdi deyim.” Diyor. Vali beyde- “ Valinin şoförü gönderdi dersin.” Diyor. Demek ki ülkemizde, böyle güzel olaylarda oluyor.
Habercilerimiz biraz da böyle güzellikleri haber haline getirseler, insanlara yol gösterici, motive edici haber verseler daha iyi olmaz mı? 
Çok uzakta değil hemen ellerinin altında bulunan yabancı haber kanallarına bakıp, onları örnek alıp, tüm ülke haberciliğini daha seviyeli hale getirmeliyiz.
İnsanlar haberleri izlerken sıkılmamalı.
Hayata karamsar bakar hale gelmemeli.
Haberlerden bir şeyler öğrenerek, bilgisini artırarak televizyon başından ayrılabilmelidir.
Böyle güzel haberli günleri umutla bekliyor, ülkemiz için güzel haberli günler diliyoruz.