Son yillarda, gittikçe değişen ve gelişen dünyamızda, Sürdürülebilir Kalkınma konseptinin önemi  ve  tanımı sürekli tartışma konusu olmuştur. Ancak, genellikle birbirinden ayrı tutulamayacağı, birbiri ile iç içe ve uyum içinde olduğu düşünülen çevre, toplum ve ekonomi gibi üç bileşenden oluştuğu konusunda da bir fikir birliği mevcuttur.  Yine de bir tanım istenirse, şöyle denebilir: Ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarda gelecek nesillerin, en az bizler kadar, yaşam fırsatlarından ve kalitesinden zevk alma becerilerine zarar vermeden, bugünkü yaşam kalitemizi geliştirmeye imkan verecek yeni teknolojiler ve yeni iş imkanları sunacak yöntemler geliştirmektir. Bu da, okul öncesinden başlayıp, üniversiteye ve daha sonrada iş yaşamına taşınacak bir eğitim programının oluşturulması ile başarılacaktır.
Eğitim, sürdürülebilirlik planlarımızı direkt olarak üç alanda etkiler. Bunlardan biri uygulamadır. Sürdürülebilir kalkınmayı yürütmede eğitimli vatandaş olmak esastır. Doğrusu, bir ulusal sürdürülebilirlik planı, ülke vatandaşlarının elde ettiği eğitim düzeyi ile ya arttırılır ya da sınırlandırılır. Örneğin, okuma-yazma bilmeyenlerin ve vasıfsız işgücünün oranı yüksek milletler, daha az gelişim seçeneklerine sahiptir. Bu milletler, çoğunlukla, dövizle uluslararası pazardan enerji ve üretilmiş malları satın almaya zorlanır.  Döviz elde etmek içinde, uluslar arası ticarete ihtiyaç duyarlar. Bu gereksinim, genellikle doğal kaynakların bilinçsizce kullanımına veya arazilerin kendi kendine yeten aile tabanlı çiftçilikten, ihracat ürünü tarıma dönüşümüne yol açar. Eğitilmiş iş gücü, yeraltından vahşice maden çıkarmanın ve/veya tarımsal ekonominin ötesine geçmenin püf noktasıdır.
Bir diğer alanda karar vermedir.  Sosyal, ekonomik ve çevresel açıdan huzuru ve sağlığı etkileyecek  isabetli toplum temelli kararlarda eğitimli vatandaşlara bağlıdır. Özellikle yeşil çevre duyarlılığı ile kalkınma tercihi, eğitim düzeyi arttıkça yayılır. Endüstriyel sektörlerin gelişimi de öyle. Örneğin, nitelikli iş gücü ve teknik olarak eğitilmiş insan bakımından zengin toplumlar, bir şirketi yaşadıkları coğrafyada bir bilişim teknolojisi ve yazılım geliştirme tesisi kurmaya ikna edebilirler. Ayrıca, toplumsal konulara (içme suyu ve teneffüs edilen havanın kirlenmesi gibi)  hitap eden verileri ve raporları analiz ederek ve bir toplumsal tepkiyi şekillendirmeye yardım ederek, toplumsal yaşamlarının zarar görmesini engellemede önemli rol de oynayabilirler.
Sürdürülebilirlik planlarımızı etkileyen üçüncü alan ise, yaşam kalitesidir. Eğitim, yaşam kalitesini iyileştirmede en önemli faktördür. Eğitim, ailelerin ekonomik durumunu yükseltir. Yaşam koşullarını iyileştirir. Kadının toplum içindeki konumunu, saygınlığını yükseltir ve üretimde pay sahibi yapar.  Nitelikli nüfus artışına yol açar. Bebek ölümlerini azaltır. Gelecek nesillerin eğitime erişimini kolaylaştırır ve iyileştirir. Bu yolla, gelecek nesillerin daha sağlıklı ve huzurlu sosyal ve ekonomik koşullara kavuşma şansını arttırır.