Sevgili okurlarım,  uzunca bir süre ayrılıktan  sonra tekrar sizlerle beraber olmak elbette güzel.. saygı, sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.. Böyle bir girişten sonra değerli dostlar,  bu defa bir kaç konuyu müteala etmek istiyorum, hem güncelliğine hem de ehemmiyetine binaen.
Sevgili dostlar, öncelikle geçen hafta 33.sü yapılan Bayburt Kültür ve Yardımlaşma Derneğimizin Genel Kurulunda yeniden seçilen yönetime, önümüzdeki çalışma takvimi için başarı dilerken,  evvelsi yaptıkları hizmetlerine de teşekkür ediyoruz. Şahsen Genel Kurula (dinleyici olarak)  katılmak istememize rağmen fiziki olarak katılamadık, ancak uzaktan da olsa takip ettik... Anladığımıza göre gayet demokratik  ve Bayburt değerlerinin ön planda olduğu, saygı ve hoşgörü içerisinde bir genel kurul yapılmış.. emeği ve katkıları olan kardeşlerimize  teşekkür ediyoruz..
Ancak değerli dostlar, genel kurulda yapılan konuşmalar da, temenniler de beklediğimiz veya söylenmesi gereken,  hata ve eksiklikler hususu hiç gündeme gelmemiş... Halbuki bu kongreler; "genişletilmiş genel bir değerlendirme platformudur" .. sorunlara çare ve önerilerinin sunulması ve mütealasının yapılması için gerekli  imkanların sağlanması gerekir... Sözün bittiği değil, başladığı zeminlerdir kongreler.
Dostlarım "hizmet edenden Allah razı olsun.."  derlerdi eskiden büyükler!  ayda birkaç bin lira  (yakından bildiğim için söylüyorum) ödeyerek, bizlere hemşehrilerimizin vefat haberlerini, cenazelerinin nerede  defnedileceğini, hasta yakınlarımıza acilen lazım olan  kan duyuruları, düğün ve diğer cemiyet haberlerini  bir "bip" sesi ile bizlere ulaştıran bir değerli hemşehrimize, duadan başka bir beklentisi olmadığı halde (nezaketen) bir teşekkür  edilmesi, güzel bir vefa ve taltif değil midir..  genlerimizde mevcut zarafet ve nezaketimizin gereği değil midir..? Kadirşinas olmak esas değil miydi?   "kurban olam kadir kıymet bilene" diyen türkülerimiz  bizim avazımız değil miydi..?  Nezaketen de olsa dahi bir 'TEŞEKKÜR' ü neden akıl edip de söyleyemiyoruz...   Kim olursa olsun,  hizmet eden her hemşehrimize sevelim sevmeyelim böyle kör ve nadan davranırsak bu hizmet kervanları  devam edebilir mi?  
Bir diğer değerli hemşehrimizin  hakikaten takdir edilecek bir çalışması olan;  "21 ŞUBAT KURTULUŞ ANIT PARK DESTEK PROJESİ"NE  hemşerilerinden maddi ve manevi desteklerini talep ettiğinde şöyle bir cevap aldığını yazmış bize; " fikirlerini aldığım bazı işadamları ve arkadaşlarımızın bana dilenci muamelesi yapmalarını anlayamıyorum... Ne diyorlar biliyor musunuz? Allah yardım etsin....Allah versin.....Allahtan iste... işte bunlarla ...bu zihniyetlerle uğraşıyorum.",   ayrıca yine Bayburt  Şehit ve Gazi Aileleri Derneği  yöneticileri,  memleketimizin hakikaten  bir eksiği olan "ŞEHİTLER HIYABANI"  için hemşehrilerimizden, derneklerimizden, valilikten ve belediyeden  yeterli desteği alamadığından muzdaripler..
Bu işleri kotarmaya soyunmuş kardeşlerimiz:  "Yaz bunları lütfen,  birş eyler yapmak istiyoruz, ancak yalnızız, yalnızlığa adeta itiliyoruz" diyorlar dostlar..
Sıkıntılar çok... diğer bir  husus;  her geçen gün gerçekten (benim şahsen çok takdir ettiğim)  bir ivme ile inkişaf eden, kısa bir zamanda ülkemizin dört bir tarafından öğrencilerimizin ve ebeveynlerinin dikkatini çekmiş ve 5000'e yaklaşan bir öğrenci potansiyelini yakalamıştır.. belli ki bu sayı her yıl bir kaç bin artacaktır.. Dolayısıyla,  her bakımdan maddi ve manevi olarak ihtiyacımızı karşılayacak Üniversitemizle; Valilik, Belediye, Siyasi Partiler ve STK'lar  ile halkımız arasında  tesis edilemeyen karşılıklı  işbirliğinin sağlanamaması, gerek Üniversite rektörümüz gerekse diğer akademik ve idari  kadronun,  takdire şayan çalışmalarının  halkla paylaşılamaması, hizmete odaklanan, yardım ve destek düşüncesindeki hemşehrilerimizin kafalarındaki soru işaretlerinin çoğalmasına çanak tutan etken ve sebeplere mebni  sızlanmalar, yakınmalardır..
Bize anlatılan; "üniversitemiz rektörünün özellikle Bayburtlu akademisyenlere karşı menfi bir tavır takındığını, başka üniversitelerde olup, Bayburt Üniversitesinde görev almak isteyen  hemşehri akademisyenlere zorluk çıkardığı, hatta el'an üniversitede görevli hemşehri akademisyenlerin başka üniversitelere gitmek için uğraştığını vs. vs." gibi sızlanmaları Sayın Rektörümüze sordum;  sayın Rektör bize nezaketi ve olanca zarafetiyle bu yakınmaların tam tersini söyledi dostlar..
Sayın Rektör özetle; 2008 yılında kurulan üniversitemizde 24 akademisyen olan kadronun bu gün 124, 8 olan idari personelin 168 olduğunu, 78 araştırma görevlisinin yurt içinde ve yurt dışında ÖYP (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) için gönderildiğini, cem'an ÖYP hariç 285 mevcut personele ulaşıldığını;  idari ve akademisyen kadronun genel olarak Bayburtlu olması hususunda hassas ve bilinçli davrandıklarını,  Genç  Bayburt Üniversitesinin kalite ve kantite olarak bir çok eski ve namlı üniversiteden daha önde olduğunu belirtmiş, doğal  olarak biz de insanız eksiklerimiz de vardır dedi..  Ayrıca yörenin bir evladı olarak  problem ve sorunları yakından bildiğini, alternatif çarelere vakıf olduğunu,  var gücü ile akademik ve  Bayburt hedefli çalışmalarının devam edeceğini söyledi.. Doğrusu sayın rektörümüzün bu sözlerine benim ilave edeceğim başka şey de yok dostlar.. Yani bırakalım işi ehli kotarmaya devam etsin... Makam ve mevkiler gelip geçici, kurumlar kalıcıdır..
Mutlaka ki, bu hizmet erbabının da birçok eksikleri vardır. Asıl mesele bu eksik ve noksanlıkların el ele, gönül gönüle suhuletle halledilmesidir.
Bütün bunlardan anlıyoruz ki, dostlarım; memleket için çalışanlarımızın yoluna  'birileri'  kendi ikbal ve süfli nefislerinin gereği 'takoz'  koyuyor... içtimai ve sosyal erk sahibi, iktisadi bakımdan doyumsuz ve siyaseten  etkin bazı odaklar var belli ki..  Bu tipler kadimde de vardı, bu gün de varlar maalesef, dolayısıyla "takozcu"  bu güç odaklarına karşı memleketin ali menfaatleri için hep el-ele  beraber dik durmalıyız..
Sevgili hemşehrilerim  kendi değerlerimize ve insan kaynaklarımıza artık daha samimi ve içten davranarak, esasen kem bir söz olan "evden yeten danaçuh(?)" anlayışını unutalım, çıkaralım sözlüğümüzden.. Kırmayalım çalışan, taş üstüne taş koymayı gaye edinen yaşlı-genç, yetişmiş  insanlarımızın çalışma şevk ve heyecanını, 'destek'  olmuyorsak -olamıyorsak-  bile hiç değilse 'köstek' olmayalım lütfen..
Selam ve muhabbetlerimle..