Türk milleti olarak hem ekonomik hem de bölünmez bütünlüğe ilişkin üniter yapıya, bayrağa ilişkin toplumsal  tansiyonumuzun tavan yaptığı günleri yine hep birlikte yaşamaktayız. Açılım süreci, kardeşlik projesi, akil insanlar, tröstlerin silah bırakmadan ülkeden çıkmaları derken, Suriye deki iç savaşın  ateşinin ülkemiz topraklarına sıçrama olasılığı hepimizi  de tedirgin etmiştir.

Bu süreçte Suriye de kardeş Esat gidip yerine katil, kalleş Esat gelince topraklarımıza havan topu düşüp üçü çocuk olmak üzere 5 insanımız hayatını kaybetmişti. Uçağımız düşürülmüştü. Cilve gözü sınır kapısında bomba yüklü araç patlatılmış 17  vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Akçakale  gümrük kapısında Suriyeli teröristlerin açtığı ateşle polisimiz şehit olmuştu. En son REYHANLI DA  Libya’daki  Irakta ki, Suriye deki saldırılara benzerlik gösteren hain bir saldırı ile 52 tane şerefli Türk vatandaşımız katledilmişti.                          

Tehdit, saldırı  kimden ve nasıl gelirse gelsin  T.C devleti büyük devlet  olmanın gereğini  maalesef ama maalesef yapamadı. Bu saldırıları bertaraf edemediği  gibi halen başka mercilerde devleti yönetenler  özellikle sayın başbakan imdat arar durumda kaldı.Her sıkıştığımız zaman Amerika dan , AB üyelerinden yardım talep etmek yerine bir başka devletlerin projelerinde rol biçilen taşeronlar  olmak yerine BOP un eş başkanı  ve ya  piyonu  olmak yerine bölgesel planlarını yapan ve  uygulayan bir hükümet olsa idiniz ne Reyhanlı, nede öncesindeki rezaletler bu memleketin  insanının basına gelmezdi. Dilerim ki bu günden sonra Türk milleti ve bizleri yönelten sayın Başbakan, kabinesi  ve meclisteki M.H. P dışındaki muhalefet partileri  artik bu sürecin ve çizilen, uygulanan yol haritalarının, rotaların  bu devleti ve bu milleti hedefe götürmediğini anlarlar, dış kaynaklı kirli oyunların farkına varırlar ve buna ilişkin projeler doğrultusunda, Devlet bilinci ve millet sorumluluğuyla bu memleket’te hizmet etmeye çalışırlar.

Ben 1992- 1993  yılları arasında Suriye  sınırında karakol komutanı olarak askerlik görevini  yapan bir kardeşiniz olarak yaşanan bu olaylar karşısında  hayretler içinde kalmaktayım. O günlerde mevcut sınır bölgesindeki illegal geçişleri engellemek adına iz tarlasında bir iz olduğu taktirde, günlerce tahkikat, araştırma, soruşturma yapılırken bu gün bırakın gecen bir adet insanı, bu kadar Suriye linin, bu kadar araç ve gereçlerinin, bu kadar bomba yüklü araçların nasıl ve hangi şartlarda geçtiği beni ve bütün Türk milletini dehşete düşürmektedir.  Bu  bölgede  devletimizin güvenliği tehdit altında olup, kardeşlik projesi denilen yıkım projesi ile de  otorite boşluğu doruğa çıkmış, güvenlik zafiyeti, sınırlarımızın korunması  tam  bir rezalete dönüşmüş, sınırlarımız yol gecen hanına çevrilmiştir, adeta kevgire  dönmüştür. Yabancı  istihbarat örgütlerinin  ajanları bu bölgede adeta  cirit  atmaktadır. Kısacası sahipsiz köyde köpekler ulumaktadır.

Hakkâri den hataya kadar olan şerit dikkatlice incelenirse, bu bölgenin jeopolitik önemi  hassasiyeti çok daha net anlaşılacaktır. ABD ve İsrail in  sözüm ona kurduracakları Kürdistan ın  denize  bağlantı sağlamasını, hayatını idare ettirmesini sağlamak için çaba sarf ettikleri daha net görülecektir. Bize göre bu fotoğraf dikkatlice incelenmeli, mercek altına alınmalı,   aşağıdaki önlemleri de devletimizi yönetenler bir an önce hayata geçirilmelidir.

Bu önlemler şunlardır,

1)Bu bölgeye ciddi anlamda istihbarat birimleri acilen gönderilmeli  ve bu bölge yabancı ajanlardan bir an önce temizlenmelidir.

2)Hakkâri den  Hataya kadar Suriye ile olan sınırımız bir an önce rehabilite  edilmeli, bütün sınırlarımız ve sınır güvenliğimiz en üst düzeyde koruma altına alınmalıdır.

3)Zaman geçirilmeden bu saatten itibaren mülteci geçişine kesinlikle izin verilmemelidir.

4)Devlet politikası olarak Suriye de artık plan ve projelerimizi Esat ın gitmesine  yönelik değil, tarafsız olarak kanın durmasına yönelik uygularsak, komşuluk ve insanlık ilişkilerimiz  açısından daha faydalı olacaktır.

5)Hiçbir zaman unutulmasın ki Obama ölünce Hıristiyan mezarlığına, Netanyahu ölünce Yahudi mezarlığına, Esad ölünce de Müslüman mezarlığına defin edilecektir.

 

Bu önlemler alınmadığı taktirde inşallah bizler  yanılırız, ama bu olayların devamı niteliğinde ki provakatif eylemler  ve elim tablolarla, yeni  acılarla, milletimiz yüzleşmek zorunda kalacak telafisi zor olan bir kaos ortamı vatanımızı kuşatacaktır.

        Sayın başbakan Amerika ya  giderken farklı bir söylemde hareket etmiş döndüğünde adeta ‘’evde ki hesap çarşıya uymaz misali’’ söylemlerinde ki  180 derecelik dönüşüyle kendi içinde ki Suriye politikasının hayal kırıklığını basından ve objektiflerden istese de gizleyememiştir.

 

Sayın başbakan demokratik söylemlerini rafa kaldırmış bunun yerine diktöryal ve emrivaki söylemlerle meclisi ve grubu bulunan bütün siyasi partileri, sivil toplumu kuruluşları ve medyayı hizaya getirmeye çalışmaktır.

Türkiye’nin şu an ki Kaotik sürecini  meclisteki siyasi partilerle istiare etmiş olsaydı. Bu millete bu kaos ortamını ve belirsizliği yaşatmamış olurdu.

Sayın başbakanın Suriye ile ilişki hesapları tutmamıştır. Son gelişmeler gösteriyor ki, Rusya ve Iranın aleni destekleri ile Hizbullah ve Esat güçleri ittifak oluşturup muhalif güçlerin elinde ki bölgelerlide bir bir geri almaktadır. Bölgedeki bu Hizbullah ülkemiz içindeki Hizbullah güçleri ile temas kurduğunda, Ülkemiz bu bölgesel sorunu nasıl giderecektir. Merak konusudur.

 

Hükümet temsilcilerinden  veya yetkili bir ağızdan cevaplanması gereken soruları da  sizlerin aracılığı ile sormak istiyorum.

 

1)  Resmi  rakamlarla ülkemize gelen Suriyeli mültecilerin aylık getirdikleri ekonomik yük ne kadardır.

2)  Artık bir asayiş ve güvenlik sorunu oluşturan bu mültecilerin ülkemizden çıkmaları ne zamanı bulacaktır.(bu ayrılma  bir takvime bağlanmış mıdır .)?

3)  PKK nın  ekonomik  külfetinden söz eden  hükümet yetkilileri gelinen süreçteki bu ekonomik yükü bu millete yapacağı yeni zamlarla mı karşılayacaktır.

                        Yukarıda anlatılan yakın tarihli geçmişimizin analizini başta liderimiz Dr. Devlet Bahçeli olmak üzere M.H. P ve ülkücü kadroları ciddi anlamda yapmaktadır, bunun içindir ki devlet adına ve bu şerefli millet adına kaygı duymaktadır. Bu sorunlar ve duyulan kaygılar her kesimden insanlar tarafından da artık dile getirilmektedir.

                         Sonuç olarak bu bayrağın altında yaşamaktan onur duyan bütün insanımızı oynanan bu çirkin oyunları bozmak adına, milletimizin değerlerine sahip çıkma adına bizlere destek olmaya davet ediyorum. Hepinize saygılarımı sunuyor  ve hepinizi Allah a emanet ediyorum.                                               

                         Ne mutlu Türküm diyene.

                                                                                 

 

                                                                                              İdris AYDIN

                                                                                      MHP Bayburt İl Başkanı