Yaşanan olaylar sonrası Bayburt Ülkü Ocakları İl Başkanlığı bir basın açıklaması yaptı.

Bayburt Ülkü Ocakları Başkanı Oğuzhan Okutmuş ve yönetim kurulu üyelerinin ocak binasında gerçekleştirdiği basın açıklamasında Okutmuş şu görüşlere yer verdi: 

"Bildiğiniz gibi ülkemiz kardeşlik projesi adı altında bir yıkım projesinin kontrolü altına girmiştir. Ayaklar baş, hainler haklı, satılmışlar akil ve yiğitler potansiyel tehlike olarak görülmekte ve bu şekilde muamele görmektedir. Ülkenin dört bir yanındaki ateş yakın zaman da ilimizi de saracak gibi görünmektedir.

Ülkü ocakları yarım asra dayanan misyonu ve vizyonu ile gelişen tüm süreçlerde devletçi, vatansever, polis ve askerini baştacı olarak görüp kıymet verip, yıllarca polise ve askere uzanan ellerin karşısında dimdik bir kale gibi durmakta ve dosta düşmana da bu duruşunu belli etmektedir.

Yalnız değişen ülke şartları sonucunda maalesef canımızdan aziz bildiğimiz vatanımızın bekçileri artık alınan talimatlar sonucunda şerefli ülkü ocakları mensuplarını hedef almaktadırlar. Bu hedef maalesef bizlere 1980’leri hatırlatmaktadır. 80’lerde ağabeyilerimizin maruz kaldıkları iftira, şantaj ve tehdit yine aynı o dönemdeki gibi ülkü ocaklarının üzerine atılmaya çalışılmakta, ocaklarımız itibarsızlaştırılmak istenmektedir.

En yakın örneği dün sınır ilimiz olan Erzincan’da yaşanmıştır. 1 Mayıs’ta Erzincan meydanında apo’ya özgürlük sloganı atan vatan hainleri kordon içine alınarak korunmuş, her türlü tahriklerine müsaade edilmiş ve rahat hareket etmeleri sağlanmıştır.

Bu olaydan 2 gün sonra akil adamlar denilen ne söylediklerini bilmeyen grup Erzincan’a gelince ülkü ocakları sanki potansiyel suç örgütüymüş gibi ocağımız basılmış ve arkadaşlarımıza yuvamızı boşaltarak kilitlemeleri telkininde bulunulmuş, daha sonra da biber gazlı ve joplu mücadeleye başlamışlardır.  Bu demokrasi ayıbı tavra yiğitçe direnen kardeşlerimiz de ocaklarını boşaltmamış ve kilit vurmamışlardır.

Maalesef gelinen süreçte asil ve şerefli Türk polisi bu akillerin koruma işini üstlenme noktasına getirilmektedir. Erzincan’da, Elazığ’da, Malatya’da, Kayseri’de, Karabük’te ve hemen hemen Türkiye’nin her ilinde 100’lerce polis koruması ile gezen bu zatlar bu millete ne anlatacaklar. Söyledikleri doğru ise neden polis korumasına gerek duymaktadırlar.

Neden otellere, toplantı salonlarına kaçarak saklanarak girmektedirler. Söyledikleri bu milletin yararına ise neden yüreklice meydanlara çıkıp bu reçeteyi halka anlatmamaktadırlar.

 

Gittikleri her ilde olay çıkaran bu guruplar, maalesef akşam televizyon ekranlarında, süslenip makyaj yaptırılarak halkın karşısına hiç bir şey olmamış gibi çıkarılmaktadır. en yakın zamanda  Hrant Dink’in avukatlığı yapıp Ermenici olan, Katolik, Ortodoks ve Süryani cemaatlerinin kurumsal avukatlığını üstlenen sapla samanı biri birine karıştıran ama maalesef bir türlü Türk olamayan, yetmezmiş gibi Türk düşmanlığında en ön safta yer alan sözüm ona akil Keban Hatemi Türk polisinin kamera kaydı yapmasını istememiş, onları azarlamış ve hiçbir gücün alamayacağı o kaset kaydını alarak bu milletin vicdanını bir kez daha yaralamıştır. Bu durumlar ekranlar da verilmemekte görüntüler saklanmaktadır.

 İşte Erzincancımız da ocağımıza ve ülküdaşlarımıza yapılan saldırı da hiçbir televizyon ekranında haber değeri görmemiştir. Çünkü televizyonlar tarafız gazetecilik ilkesinden uzaklaşmış, iktidar yandaşlığı yapmakta ve dolaylı olarak da bu açılımın destekçileri haline gelmişlerdir.

Bununla beraber yine Bolu ilinde Abant İzzet Baysal Üniversitesinde 3 Mayıs Türkçülük ve milliyetçilik günü ile alakalı yürüyüş yapan ülküdaşlarımız ile terör örgütü mensuplarının arasında çıkacak bir kavgaya meydan vermemek üzere ülküdaşlarımız zorla ve cebren üniversite dışına çıkarılmış, sınavı olan arkadaşlarımıza dahi giriş izni verilmemiş, meydan devlet aracılığı ile terör mensuplarına, katillere, kan davalılarımıza bırakılmıştır.

Bu ve benzeri olaylar ülkenin dört bir yanında aynı hız ve sertlikle devam etmektedir. Ülke bir ateş çemberinde yakılmak istenirken kimse bizlerden susmamızı ve köşeye çekilmemizi beklemesin..

Oyun ortada oyuncular meydanda, çizilen haritalar belli, yapılan anlaşmalar aşikar, örgütçüler göz bebeği, ülkücüler süreç bozucu, KCK’ lılara iş imkanı, şehit ailelerine göz dağı, ülkü ocağına baskın, BDP binalarına akil ziyaretleri, ülkücülere biber gazı hainlere gül dalı….

İşte süreç.. Yaşanan ve yaşatılanlar meydanda fotoğrafın büyük kısmındaki Kürdistanı ve arz- ı mevud’u görmekteyiz. Zapt edilememiş tek kale olan ülkücü hareket bu oyunu görmekte bilmekte ve bozmakta da kararlıdır. Allah’a olan inancımız da ne korku, ne yılmak ne de vazgeçmek vardır. İnanıyoruz ve itikadımızda bu yöndedir ki Mevla’m da inananlarla beraberdir. Ve zafer mutlaka inananların olacaktır.

Bu fotoğraf ortada iken hemşerilerimize seslenmek istiyorum. İşte bir tarafta 30.000 canımız alan, sayısız gazimizin yaşam standartlarını ortadan kaldıran, Türk devletine bayrağına milletine kısaca Türke düşman, imansız, Allahsız, vicdansız pkk’lılar, diğer tarafta önce vatan sonra vatan sonra yine vatan diyen vatanımın ha bir dilim ekmeğini yemişim ha da uğrunda kurşun yemişim diyen mazisi destanlar ile dolu ülkücü hareket var.

Artık halkımızın tamamının da ülkücü hareket yanında kısaca Türk milletinin yanında korkusuzca durmasını bekliyor ve davet ediyorum.

Milletimizi, ‘sahipsiz bir milletin batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır’ diyen vatan şairinin hislerine tercüman olmaya davet ediyorum.

İşte süreç bu yönde ilerlerken Erzincan’da kardeşlerimize yapılan haksız ve demokratik olmayan bu tavrı eleştirmek için düzenlemiş bulunduğumuz bu basın açıklaması aracılığı ile sesleniyorum. Orada yuvamıza yapılan saldırı bize yapılmıştır. Kardeşlerimize vurulan her copu bizler de hissettik. Şunu kamuoyunun bilmesini iyi isterim ne Erzincan yalnızdır bu haklı davasında, ne de Elazığ, ne Kayseri’yi tehdit etmeye kalksınlar ne de Malatya’yı, ne Bolu 500 kişiden ibarettir ne de Bayburt bu olanlara sessiz kalacaktır.

 İyi bilinmelidir ki doğudan batıya kuzeyden güneye ülkü ocakları birdir, ocaklarımızın mensupları kardeştir. Biz bu ülkenin en büyük, en diri ve en yürekli ailesiyiz.

Unutulmasın ki ülkücüler kalemle mücadele etmektedir. Okullardaki başarılarımız ile gündemde olmak isteriz. Ama gelin görün ki tahrikler ve tehditler bizleri bu basın açıklaması yapmak durumuna getirmiştir.

Vatan şairi Mehmet Akif’çesine sesleniyoruz.

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum..

Bu duygu ve düşünceler ile tüm hemşerilerimi, dava arkadaşlarımı ve siz kıymetli basın mensuplarını saygı ile selamlıyor ve dünya durdukça ne mutlu türküm diyene diyorum."