Mehmet Demirer 
Sayın Topçu, şu ana kadar hiçbir Bayburtlunun yapmadığını yaptınız. Bayburt’taki Rus ve Ermeni işgalini ve mezalimini anlatan tarihi bir roman yazdınız. 
Hemşerilerimizin sizi daha iyi tanıması için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Mikdat Topçu 
Aslına bakılırsa, “Yazar” değilim. “Romancı” hiç değilim. Bu yönümden bahsetmeyi fazladan bir çaba olarak görüyorum. Hemşerilerimizin de beni bir yazar veya romancı olarak tanımalarını, böyle algılamalarını istemiyorum. 
Köyden çıktıktan sonra, çocukluğumun ve gençliğimin İstanbul’da geçmesi, uzun bir süre “Sıla”dan ayrı kalmış olmak, bir de İstanbul’da büyük bir toplumsal çatışma ortamına düşmüş olmak, herhalde ben de bir “birikim” meydana getirdi. Her Bayburtlu gibi, bendenizde de “sıla, vatan, bağımsızlık, güçlü bir ülkenin çocuğu olmak” duyguları karşı konulamaz arzulardı. Gençliğimde fark ettiğim, hissettiğim, ülkemizdeki vatan bölme faaliyetleri, ta o zamanlarda içimi kor gibi yakan sosyal olaylardı. Ülkemin karşı karşıya kaldığı problemlere karşı ilgisiz kalmam düşünelemezdi! Aldığım terbiye ve kültür itibariyle bu mümkün olamazdı zaten. Nitekim bir gün geldi, bir baktım ki Reconquista ve Türk Milleti’nin Mukadderatı kitabım ortaya çıkmış. Bir baktım ki “Batı ve İçindekiler Çatışacak-Domuzları Köpeklere-Köpekleri Domuzlara” kitabım ortaya çıkmış. Ve bir baktım ki “Kadın Milisler” kitabım ortaya çıkmış. Farkında bile olamadım. Kendiliğinden, ruhumun ve düşüncelerimin bir anda boşaldığı kitaplarmış meğer bu kitaplar. 
Kadın Milisler de böyle ortaya çıktı.
İnanın olay bundan ibarettir. 
Kendimi tanıtmak için sadece, “Bayburtluyum, Erikdibi Köyü’ndenim, 1950 doğumluyum, 1962 yılında İstanbul’a ailemle birlikte göç ettim.” Desem en doğru tanıtım bu olur herhalde! 
Bu bilgilerin dışında, kendimi bir “yazar” veya “romancı” olarak, yani gerçek bir yazar olarak hemşerilerime anlatmak, gerçekten fuzuli bir çaba imiş gibi geliyor bana. 
Kendimi asla bir “yazar” olarak tanımlamıyorum. 
Mehmet Demirer
Kadın Milisler romanındaki olaylar hangi tarihlerde geçiyor?
Mikdat Topçu
Mehmetçiğim, olaylar gerçekte belli bir tarihi süreç takip ederek gelişiyor romanda. 93 Harbi’nde (1877/78 Osmanlı Rus Savaşı) genç bir asker olarak orduya katılan Bozak Çavuş, esaret hayatından sonra köye döner ve bundan yaklaşık 30 yıl sonra Bayburt’ta Rus işgaline ve Ermeni mezalimine şahit olur. Kadın Milislerin Rus cephaneliğini havaya uçurmasıyla biten Ermeni zulmünün tarihi, yakında kurtuluşun 100. Yılını kutlayacağımız 1914/1915 yılları olaylarıdır. 
Mehmet Demirer
Romandaki kişiler ve yerlerin isimlerinde gerçek isimler kullandınız mı? Kullandınızsa bunlar hangileridir?
Mikdat Topçu
Romanda adı geçen tarihi şahsiyetler, yer isimleri tamamen gerçek isimlerdir. 
Tatyana Karameli, Bayburt’taki Rus yüzbaşı Popof, Üçüncü Ordu kumandanı Vehip Paşa, Osmanlı Kafkas Orduları Kumandanı Ahmet Muhtar Paşa, Rus Türkistan Kolordosu kumandanı General Grandük Mihail Nikolayaviç, Evliyatepe Savaşı, Evliyatepe’deki Rus kumandanı İvan Lazarov, tamamen gerçek isimlerdir. 
Bozak Çavuş ve köydeki isimler ise köyde kendi çocukluğumdan tanıdığım prototiplerdir. Köyümün o mümtaz şahsiyetlerini hatırlayarak olayı muşahhas hale getirmeye çalıştım.
 Bayburt’un 1915 yıllarındaki Belediye başkanı rahmetli Hafız Süleyman Ağa, Bayburt’taki Ermeni güçlerinin başı Arşak Paşa gerçek isimleri ile geçmektedir romanda. 
Yer isimleri ise birebir doğru olarak kullanılan isimlerdir.
Bildiğiniz gibi, Konursu Köyü’nde, Yukarıkırzı Köyü’nde o zamanlar mezalim yapmıştır Ermeniler. O zamanki olayların şahitlerinden halen hayatta olan yaşlılarımız vardır. 
Rusya’nın Krasnoyarsk şehri gerçekten o zaman Ruslar tarafından “Esir Kampı” olarak kullanılan bir şehirmiş. Krasnoyarsk’ta esaret hayatında iken şehit düşen askerlerimizle ilgili olarak şu anda bir “Türk Şehitliği” bulunmaktadır.
Mehmet Demirer 
Rus işgali sırasında Bayburtlu kadınların mücadeleye katıldığını şimdiye kadar hiç duymamıştık. Bu konu hiç anlatılmadı bizlere. Kadın Milislerin Bayburt’u savunmak için teşkilatlandıklarını ilk defa siz anlatıyorsunuz romanda. 
Bu olaylar gerçekten romanda yazıldığı gibi yaşanmış mıdır? 
Mikdat Topçu
Evet, Mehmet Bey, yaşanmıştır. Romanda anlatıldığı şekilde, birebir olmasa bile, kadınların Rus cephaneliğini havaya uçurduğu bir gerçektir. 
Rahmetli belediye başkanı Hafız Süleyman Ağa’nın öz yeğeni, (kız kardeşinin oğlu), değerli Hocam Sayın İhsan Özkul Bey, bu menkıbeleri yengesinden defaatle dinlediğini nakletmiştir. Dayısı olan belediye başkanını görememiştir İhsan Özkul Hocam, ama yengesini hayatta görmüştür. Bu olayları kendisinden dinlemiştir. İhsan Özkul Hocam, Allah uzun ömürler versin, halen hayattadır. İstanbul’da, Kartal-Maltepe’de yaşamaktadır. 
Ayrıca şu anda Antalya’da yaşayan Avukat Sezer Ayça Hanımefendi kitapta ismi geçin Kadın milis Sultan Nene’nin öz torunudur. 
Evet, Bayburt’ta kadınlar Rus cephaneliğini havaya uçurmak için mücadele etmişler ve bunu başarmışlardır. Allah hepsine rahmet eylesin. 
Mehmet Demirer
Daha önce da yayınlanmış eserleriniz var. Bu eserlerinizden de bahseder misiniz?
Mikdat Topçu
Mehmet Bey, biliyorsunuz, Birinci araştırmam 2006 yılında Erguvan Yayınları arasında çıkmıştır. Kitabın ismi: RECONQUİSTA (Okunuşu: Rekonkuista) VE TÜRK MİLLETİ’NİN MUKADDERATI.
Burada Reconquista kelimesi, kaybedilen toprağın geri alınması anlamına gelmektedir. Bana göre, Batılı güçler, yani Haçlılar, Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu düşünmektedirler. Tıpkı İspanya’da 800 yıl hüküm süren Endülüs Devleti gibi. Biliyorsunuz, Endülüs Devleti’ni yıktılar, kendilerine ait olduğunu düşündükleri toprakları geri aldılar. Yani Reconquista yaptılar. 
Şimdi de, aynı düşünceyi Anadolu için uygulamaya çalışmaktadırlar. Halen içinde yaşadığımız olayların asıl sebebi de budur.  
Bu araştırmamda bu konuları dile getirdim. 
Amacım, Türk Milleti’nin tarihi bir uyanış içine girmesini sağlamaktı.
İkinci çalışmam 2011 yılında yayınlanmıştır. 
Bu kitabın ismi ise BATI VE İÇİNDEKİLER ÇATŞACAK-DOMUZLARI KÖPEKLERE KÖPEKLERİ DOMUZLARA idi. O zaman kitaba bu ismi uygun görmüştük. 
Bu çalışmam tamamen stratejik amaçlıdır. Tarihi seyir içerisinde Türkiye’nin Jeostratejik durumunu anlatmaya çalıştım. 
Türkiye yeniden JEOSTRATEJİK OYUNCU olabilir mi?
ABD ile Türkiye’nin,
AB ile Türkiye’nin,
ABD ile İslam aleminin, 
AB ile İslam aleminin 
İttifakının mümkün olup olmadığını araştırdım. 
Şu anda ülkemizde ve dünyada meydana gelen stratejik olayları anlamak için ve ülkemizin içinde bulunduğu sorunların nasıl çözülebileceğini anlamak için muhakkak böyle bir araştırmaya ihtiyaç vardı. 
Amerikan güvenliğinin fikir babası Zibigniev Brizesinski benzer kitaplar yazmış ve Amerika’nın güvenliği ile ilgili olarak neler yapılması gerektiğini anlatmıştır. Bizim ülkemizde de benzer bir çalışmayı bendeniz yapmış bulunmaktayım. 
Ancak bu kitabım, gerekli sponsor bulunamadığı için istenilen amacına ulaşamamıştır.
Mehmet Demirer:
 Yeni çalışmalarınız var mı? Var ise hangi konularda yazmayı düşünüyorsunuz?
Mikdat Topçu
Mehmet Bey, çok önemsediğim bir konu var. Balkanlar! Balkan Savaşları sonunda Türkiye’ye göç eden insanların dramını ve tabii ki, Türklerin Balkanlardan çekilişini, tarihi bir roman içinde anlatmak istiyorum. Bu romanımın adı GÜNDOĞUSU olacak. 
Ayrıca, ülkemizde meydana gelen vatan parçalama faaliyetleri ile ilgili olarak yazdığım makalelerim var. Makalelerimin çoğu “Uyarmak Vatan Borcumdur” başlığı altında yazılmıştır. 
Bu makalelerimi UYARMAK VATAN BORCUMDUR adlı bir kitapta toplamak istiyorum. Makalelerim şu anda bir kitap hacmine ulaşmış bulunmaktadır. 
Mehmet Demirer 
Bizimle bu söyleşiyi yaptığınız için Size çok teşekkür ederiz.
Mikdat Topçu
Değerli kardeşim, ben de gösterdiğiniz ilgi için, bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. 
Çalışmalarınızda başarılar dilerim. 
Bu vesile ile bütün hemşerilerime sağlık ve esenlikler dilerim.