Hızlı ve tartışmalı bir süreç tamamlandı. Başta televizyon kanalları olmak üzere gazeteler ve her tür yayın araçlarında tartışıldı referandum. Hangi kanalı açsak hangi gazeteyi alsak benzer haberler, benzer başlıklar.
İdeolojilerinin doğruluğuna veya yanlışlığına bakmadan duygusal davrananlar…
Bayburt’ta da kahve köşelerinde yapılan hararetli tartışmalar…
İnsanımızın PKK’lı veya Amerikan Uşaklığı ile suçlanmaları…
Kraldan çok kralcılar…
Neyin ne olduğunu bilmeden slogandan öteye gidemeyen cümleler…
Evet, iyisiyle kötüsüyle bir referandumu geride bıraktık.
Bayburt, Anayasa Değişikliğine %85 Evet dedi.
Şimdi Başkanlık sistemi konuşulmaya başlandı.
Birileri 3–5 yıldır bazı sözleri ve eylemleri normalmiş gibi söyler, yapar oldu. Ülkenin hâkim ve savcıları bazı değerlere hassas iken şimdi ne oldu?
Bu gelişmeler bana 1990’lı yıllarda yerli ve yabancı basının köşelerinde çıkan bazı yazıları hatırlatıyor. Sayfalarda çarşaf çarşaf yer almıyordu bu haberler. Şöyle kıyıda köşede, dikkat çekmeyecek yerlerde yazılıyordu.
Bir arkadaşım şöyle demişti “Gazetelerin başlıklarını okuma. Onlar zaten hâkim kılınmak istenen düşünceye hizmet eder. Önemli haberler, hep kıyıda köşede ufacık başlıklarla verilir. Ancak bu haberlerin yeri ufak, kendisi büyük haberlerdir.”
O yıllarda üniversiteydim. İstanbul’da ve 1980’den sonra hareketlenen üniversiteler…
Başörtüsü henüz sorun olmamıştı. Sadece ferdi birkaç engellemeler yapılmaya çalışılıyordu. Sonra da olanlar oldu zaten…
Son bir yıldır haber kanallarında, gazetelerde binlerce haber havalarda uçuşuyor…
Öyle bir enformasyon kirliliği yapılıyor ki! Herhalde bunu yapanlar bile, gerçeğin ne olduğunu hatırlamakta zorluk çekiyordur.
Durun!
Ne oluyor?
Bu ne acele?
Kim neyi ne için istiyor?
Bir atasözüne vurgu yapamadan geçemeyeceğim…”At izi, it izine karıştı”
Evet…
Birileri, bir şeyleri saklıyor, birileri ise çarptırıyor birçok şeyi…
Tam bir beyin yıkama hareketi var ortalıkta…
Hukuk katliamı, vatan, millet, bölünmez bütünlük, anayasa, demokrasi, özgürlük, sivil hareket, hak, adalet, bilmem daha ne süslü cümleler, kelimeler ortalıkta uçuşuyor...
Peki, vatandaş olarak biz ne yapmalıyız?
Şöyle bir uzaklaşmalıyız bence…
Özellikle televizyonları kapatıp kendimizi dinlemeliyiz…
Ailemize biraz daha vakit ayırmalıyız…
Beynimizi boşaltmalıyız…
Doğru ya da yanlış kavramlarımız olmamalı…
Sonra, eskilere dönüp yeniden incelemeliyiz her şeyi…
İncelerken her türlü kaynağı araştırmalı ve tarafsız olmalıyız…
Bunu yapmak uzun soluk gerektirecek bir şey…
Ama yapmalıyız bunu…
Gerçekleri görebilmek için yapmalıyız bunu…
Bize rağmen, bize uygulanan politikaları kavrayamaz ve nereye gittiğimizi bilmeden devam ederiz…
Köleleşmeye daha da devam ederiz…
Böyle yaparsak izleri birbirinden ayırırız…
 “Ne oluyor? Bu ne acele? Kim neyi ne için istiyor?” sorularına sağlıklı cevapları bulabiliriz…
Ya da işin kolayını seçip…
Bana ne bunlardan da diyebiliriz…
Şimdi bana ne diyenler, yarın söz söyleme hakkına sahip olamamış ve olmayacaklardır.
Bu da işin acı gerçeği…
Köleliğe devam, ya da özgürleşmeye devam…
Selam ve Dua ile…