Geçen ay üniversite öğrencileri geldi yanımıza, bir ağabeyimizle beraber. Öğretmenleri bir konu vermiş, araştırın, raporlayın sonra da gelin tartışalım diye
Araştırmışlar, birçok yere gitmişler gençler. Sonra da yanımıza gelmişler…
Araştırma konusu ise daha da güzel…
“Bayburt ilindeki Sanayinin son yirmi yıllık gelişimi”
Konuyu duyunca acı bir tebessümle baktım geçlere…
Doğru ya ne anlatacaktık ki?
Birden aklıma rahmetlik dedemin anlattıkları geldi. 25–30 tane ayakkabı imalathanesinin olduğu, hayvancılık ve tarımın alıp başını gittiği, o yıllara göre sanayinin yaşadığı altın devir geldi aklıma…
Sonra bu güne geldim aniden.
   Hiçbir şeyin olmadığı, insanların kaçmak için bahane aradığı bu günler…
Gençlere bir şeyler sunabilmek için arşivimdeki dosyaları taradım. Bakanlıkların yaptığı çalışmaları, Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı planlama dosyalarını tek tek inceledim. Hatta Avrupa Birliği Projelerinde yer alan rehberleri bile didik didik ettik.
Ne yazık ki sonuçlar acı… Tıpkı bu kadar belgede yayınlanan tablolar gibi…
Gençler sordular bu tablolar nasıl hazırlanıyor diye.
 
Bu çizelgeler kafadan uydurulmuyor. Bayburt’taki kurumlardan alınan bilgiler çerçevesinde her şey hazırlanıyor. Şimdi gelelim şu bilgileri kim nasıl veriyor meselesine…
Okuyucularımız hatırlayacaktır. 2 ay önceki yazımı. Hani Sanayi ve Ticaret Bakanlığının araştırmasını yazmıştık.
Kimileri klasik savunmaya geçiyormuş.
“O bilgiler bizim zamanımızda verilmedi…”
Tamam, da kardeşim bakalım senin zamanında ne türlü bilgiler verilmiş…
 
Avrupa Birliği-IPA Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Planı (BROP) çerçevesinde açıklanan hibeler vardı 2009 yılında. Bizler de âcizane Bayburt Mermerciler Derneği olarak Bayburt İl Özel idaresini de yanımıza aldık, yazdık bir proje, … Ve kabul edildi…
202 sayfadan oluşan BROP rehberinin 92.sayfasında yer alan 47.tablo var…
Tablo başlığı çok ilginç; ”Hedef Bölgedeki Öncelikli Sektörler”
Bu rehberi internetten çok rahat indirebilirsiniz. Bulamaz iseniz mail adresinizi verin ben size göndereyim…
Bu tabloyu hiçbir ön araştırma yapmadan şöyle bir inceleyin… Ama tüm illeri… Sonra Bayburt’u inceleyin…
Bayburt’un öncelikli sektörleri “1.Plastik sektörü, 2.Gıda ürünleri ve içecek imalatı, 3.Madencilik ve taş ocakcılığı”
 
Raporun 168.sayfasından başlayan birde IPA-Çalışma Grubu Paydaşları adıyla sıralan tablolar var… Bakın bakalım Bayburt ilimizde paydaşlar nerelermiş. Nerden almış bilgileri de bu kanaate varmışlar?
Daha bitmedi durun bakalım…
İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Operasyonel Planı(IKGOP) vardı. Onda da hibeler mevcuttu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı öncülüğünde yapılıyordu. Bu Plan çerçevesinde Genç İstihdamın Desteklenmesi Hibe Programı vardı. Tabi ki bu hibenin birde rehberi… Hibenin direk şartı şu
“İŞKUR tarafından hazırlanan öncelikli istihdam alanlarında projeler desteklenecektir.”
Peki, İŞKUR tarafından hazırlanan tablolarda Bayburt’ta neler var? İsterseniz onları söylemeyelim burada varın siz tahmin edin.
 
Acı geçek ortaya çıktı, Bayburt’a zararı öncelikle Bayburt’taki kurumlar veriyor.
Reel olarak hazırlanmayan, sadece yapmak için yapılan işler....
   Ancak bu kadar olur diyor insan.
TÜİK gibi bir kurumun Bayburt’ta işsizliğin azaldığı yönündeki verileri de sanırım bundan kaynaklanıyor.
Bu kurumların kendilerine bir çeki düzen vermesi acıda olsa bunların bilinmesi ve yazılması gerekli.
 
Bir memlekettin lokomotifi olduğu varsayılan kurum ve kuruluşlar, sorunları bilmeli ve sorunların çözümüne yönelik stratejiler hazırlamalıdır. Ankara’dan gelen misafirlere, siyasi söylemlerden uzak somut çözüm yollarını sunabilmelidir. Sorununu direk tespit etmeli ve çözüm yollarını da kendisi üretmelidir. Bunun için kapasiteli insanlar ve bunların kapasiteli çalışma grupları olmalıdır. Memleketin kalkınmasına yönelik planlar hazırlanmalıdır. Bunu siyasetçisinden tutun da bilmem hangi kurum yetkilisine kadar hepsi yapmalıdır. 
 
İlimizdeki siyasi partilerden birinin il başkanı olan hemşerimizin internette ki beyanını okudukça gözlerimiz fal taşı gibi açıldı.
 
”Bayburt’ta sanayileşme olacağına inanmıyorum.”
 
Aslında, şu ana kadar yapılan sanayileşme sonuçları göz önüne alındığında, hemşerimizin karamsarlığına katılmamak elde değil. Ancak hemşerimizin atladığı bir konu var. Yanlış planlamalardan dolayı ortaya çıkan sonuçlar memleketin suçu değil, planlamayı hatalı yapan kişi, kurum veya kuruluşundur. Burada yapılan hata, ilimizde hangi sanayi dalları konusunda yatırım yapılabileceğinin reel olarak araştırılmaması ve bu konularda sanayinin desteklenmemesidir.
Kalkınmada Öncelikli Yöre projesinin iflas ettiği gerçeğinin kabul edilip, Sektörel Kalkınmanın desteklenmesi için gereken çalışmaların yapılmasıdır.
İşte bunun için de ilimizdeki kurum ve kuruluşların, gerçeklikten uzak veri tabanı oluşturmayı bırakıp, reel fizibilite çalışmalarına başlaması gerekmektedir.
Bunlar yapıldığında ortaya çıkacak sanayi merkezleriyle ilimizde de sanayileşmenin nasıl atağa kalkacağı hepimiz tarafından görülecektir.
        
 
Gençlerle bir de Bayburt’umuzda Sanayileşme olmamasının sosyolojik boyutuna girelim dedik…
Hani hemşerilerimizin ağzında sakız olmuş laflara geldik…
—Ortasından su akan memleket iflah olmaz… Fitnesi hasedi eksik olmaz
—Buradan bir şey olmaz…
—Burada kış 7 ay kardeşim ne yapalım ki…
 
Tamam, da kardeşim…
—50’li 60lı yıllarda altın çağını yaşayan bu memleketin ortasından o yıllarda Çoruh akmıyor muydu?
—O yıllarda insanlar yaşamıyorlar mıydı da hasetlik olmuyordu bu memlekette?
—O yıllarda kış yok muydu? Hem de ne kışlar? Şingah mahallesinden Kırkpaharlar’a tünel açıp ta gitmedi mi bu insanlar?
 
Hep bahane, hep bahane…
Yeter ya… Bu kadar da olmaz ki...
Patentli ot makinesi memleketimizde yapılıp, sahip çıkılmadığından dolayı şimdi Konyalardan gelmiyor mu ?
Marangozlar çarşısında Römorkörler yapılıp Türkiye’ye satılmadı mı.?
Bayburtlu demirci ustaları demir ocaklarında işleyip ürettikleri ürünleri çevre illere satmadılar mı?
Ne oldu bu Bayburtlu hemşerilerime?
Ölü toprağımı serpildi üzerinize?
 
Aziz hemşerilerim sorun memlekette değil…
Bizlerin kafasında…
Bir iş yaparken gerekli fizibilite çalışmalarını yapmaktan kaçınmamızda…
Zulümler olurken susan dillerimizde…
Emanetleri ehline vermeyen şu ellerimizde.
Bedavadan geçinmeye çalışan sülük misali zihniyetlerde…
Bana neciliğin alıp başını gittiği yozlaşma da…
 
Memleketin ne suçu var… O beş bin yıldan beri yerinde duruyor… Çoruh’ta akıp gidiyor…
Günahını almayın artık şu canım memleketin…
Herkes dönsün kendini bir sorgu suale çeksin bakalım…
Yeter ya.
Vallahide yeter billahi de yeter…
 
Bir yanda gerçeklikten uzak politikalar ile günü kurtarmaya çalışan kurum ve kuruluşlar, diğer yandan, kendi suçunu yıkmak için kurban olarak memleketini seçen bir toplum.
 
Ne yapsın bu memleket güzel kardeşim…
 
MEMLEKETİN NE SUÇU VAR Kİ.    ?