1. ALPARSLAN TÜRKEŞ HALISAHA FUTBOL TURNUVASI

16 takım ve 160 sporcunun katılımıyla 3 hafta önce başlayan 1. Başbuğ Alparslan Türkeş Halı Saha Turnuvasının yarı final maçları 4 ve 5 nisan günleri oynanırken, final maçı ise 7 nisan Cumartesi günü saat 12.00 ile 13.00 arasında Ayyıldızspor ve Turanspor arasında oynanan karşılaşma ile turnuva tamamlandı. Ayyıldızspor takımının 4-3 kazandığı maçta iki takımın taraftarı coşkulu tezahuratlarla takımlarına destek verirken saha içerisinde ise tam bir dostluk ve arkadaşlık örneği sergilendi.

 BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ RESİM SERGİSİ

4 Nisan Çarşamba günü saat 10.00’da Türk Dünyası Parkında ziyarete açılan sergide Türkeş’in 50 resmine yer verildi.  Sergide Oğuz Kağan, Kürşad, Fatih Sultan Mehmet han, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Abdülhamid han, Atatürk Ebulfez Elçibey gibi Türklüğün sembol isimlerine de yer verildi. Büyük ilginin yaşandığı sergi, 4 Nisan Çarşamba ve 5 Nisan Perşembe günleri izlenime açık tutuldu.

YAKUTİYE CAMİİNDE MEVLİD-İ ŞERİF OKUTULDU

4 Nisan Çarşamba günü Akşam namazına müteakiben Yeni (Yakutiye) Camiinde Mevlid-i Şerif okutularak dualar edildi. Akşam Namazı ile Yatsı Namazı arasında okutulan Mevlid nedeniyle Yeni Camiide büyük bir yoğunluk yaşandı.

RUHİ ERSOY’UN KONUŞMACI OLARAK KATILDIĞI KONFERANS

HALK EĞİTİM MERKEZİNDE YAPILDI

                Başbuğ Alparslan Türkeş’i anma etkinlikleri kapsamında düzenlenen son program ise Doç Dr.  Ruhi Ersoy’un Konuşmacı olarak katıldığı “Hareketimizin Lideri Başbuğumuz” adlı konferanstı.

                7 Nisan Cumartesi günü saat 19.15’te başlayan program Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Kur’an Tilâvetiyle başladı. Küçük Yaştaki çocukların okuduğu şiirlerle devam eden programda 1. Başbuğ Alparslan Türkeş Turnuvasında şampiyon olan Ayyıldızspor’a madalya ve hediyeleri MHP İl Başkanı Suat Karapınar tarafından takdim edilirken, 2. Olan Turanspor’un madalyalarını ise Arpalı Belediye Başkanı Aydın ırmak verdi. Madalya töreniyle beraber duygularını dile getiren Karapınar ve Aydın, Ülkücülüğün doluk kardeşlik olduğunu ve bu tür etkinliklerin harekete şevk getirdiğini dile getirerek turnuvayı organize eden Ülkü Ocaklarına teşekkür ettiler.

                Açılış konuşmasını yapmak üzere  kürsüye çıkan Bayburt Ülkü Ocakları Başkanı Oğuzhan Okutmuş, Tam 15 yıl oldu, Bayburt Ülkü Ocaklarının cumhuriyet Caddesi 3. Katta bulunduğu yuvasına ateş düşeli,  gece saat 23.00’da televizyonlardan yapılan yayınla beraber 100lerce ülkücünün yuvasına koştuğu günün üzerinden tam 15 yıl geçti. Dün gibi hatırladığım yüzlerce erkeğin aynı anda anasına, babasına, evladına ağlar gibi ağladıklarını, kahrolduklarını göreli, gecenin yarısında duyduğum feryatların , yetim kaldık sözlerinin ardından 15 yıl geçti.  Başkanlarda ağlarmış dediğim günden ve aynı gece organize olup sabahla beraber Ankara’ya yola çıkalı tam 15 yıl oldu. Onsuz, Başbuğsuz buruk acımız içerimizde ama onun emrettiği gibi ideallerimizden, davamızdan ve dik duruşumuzdan taviz vermeden, yılanlardan ve yıkılanlardan olmadan yolumuza devam edeli tam 15 yıl oldu. Diyerek başladığı konuşmasını şu sözlerle tamladı;

bu millet onun askeri ve evladı olmayı, bizlerde onun temsilcileri olmayı onur, gurur ve şeref bilmişiz. 

Selam olsun zulme ve haksızlığa karşı boyun eğmeyenlere,

Selam olsun dini, devleti ve milleti için canını feda edenlere,

Selam olsun Türk Boylarına, İslam ülkelerine,

Selam olsun İMAMOĞLUNA,  TEZER’E

Selam olsun KILIÇKIRINA,KOCAYA,ÖNKUZUYA

Selam olsun KARAKAŞA,BAKTEMURA,ESENDAĞA,DURACIĞA,

Ve selam olsun Onların önderine, Davamızın fikir babasına , Türklük bedenimiz İslamiyet ruhumuz diyen Türk Dünyasının lideri, Türk milletinin Başbuğu BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞE SELAM OLSUN.

 

RUHİ ERSOY: BAYBURT’UN BU MÜTAVAZİ HALİNİ, SADAKATİNİ BURADAKİ YOKSULLUĞUNU, BURADAKİ PEK ÇOK KONUDAKİ MAHRUMİYETİNİ GÖRDÜKTEN SONRA KENDİ İÇ DÜNYAMDA BİR MUHASEBE YAPTIM VE BURADAKİ İNSANLARINTÜM TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR VE  İNSANLARIN BU HALİNİ GİTTİĞİM HER YERDE ANLATMAK İSTİYORUM.

                Konferansa konuşmacı olarak katılan Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ruhi ERSOY, Bayburt insanının yaşadığı olumsuzluklara rağmen göstermiş oldukları mütavaziliğe hayran kaldığını ve bunu gittiği her yerde anlatacağını belirterek bundan sonra bende fahri bir Bayburtlu olarak Bayburt için çalışacağımın sözünü veriyorum dedi.

                Türklüğün Geçmişten günümüze geçirdiği dönemlere değinerek konuşmasına başlayan ERSOY, Dede Korkut gibi bir Kültür varlığının bulunduğu bir şehrin bu durumda olmasına üzüldüğünü belirterek şunları söyledi;

                “Bizler bugün anıtı mezarı ve maneviyatı bu şehrin üzerinde dolaşan Dedem Korkut’un coğrafyasını bir düşündüğünüzde dün itibariyle, daha dün denilebilecek kadar yakın bir süreç içerisinde Orta Asya yani Türkistan coğrafyasında çinle birlikte Altay dağlarının eteklerinde yenisey ve Orhun vadisinin kenarında bir medeniyetin yeşerticisi olarak yeryüzünde var olduk. Yenisey vadisi çin ve kırgızistan arasındaki vadinin ismi. Ama Türker bu vadiden hareketle yer yüzünde ilkleri yaparak hep batıya doğru ilerlemiştirler. İngilizce öğrenmek ve öğretmek için mücadele ettiğimiz, Almanca Fransızca bilmezsen şunları şunları yapamazsın denilen bu çağda, Türk çocuklarının şu gerçeği bilmesi lazım. Atam bilge kağan Tonyukuk abidesinin üzerine Türkçe harflerle  “Ey Türk Üstte gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir” diye Türkçe nakşettirmiş yıl 652 Yani 5. Asrın sonu, 6. Asır. Düşünün 6. Asırda Türkçeyle bu kelimeyi yazdırıyorsun, yani Türkçe yazı diline geçmiş bir edebiyat dilidir. Henüz daha İngilizce diye bir dil yokken sizin atalarınızın dili Türkçe, edebi eser olarak ortaya çıkıyor. Almanca, Fransızca, bugün Avrupa birliğini oluşturan devletlerin kendilerini oluşturdukları devletleri bırakın devlet olmayı millet olma dil olma hüviyetini gösteremezken kaşgarlı Mahmut türk dünyasını dolaşarak dibvanı lugatı türk diye bir eser yazıyor ve Türklerin dışında Araplara Türkçeyi öğretme gayretini gösteriyor. Kırgızistan’la kazakistan’ın sınırındaki vadide ince iplikten altın elbise yapacak ve hakanlarına o altın elbiseleri giydirebilecek medeniyeti milattan önce yaptıkları belgelerle bugün sabit olan bir milletin çocuklarıyız. Ve bu Türkler bizim anadoluya geliş hikayemizin dışında türk dünyasının diğer yerlerinde bıraktıklarımız hafızalarında hep dedekorkutu muhafaza etmişler, Köroğlunu muhafaza etmişler,  bugün türkmenistanda dedem korkut enstitüsü vardır, bugün Özbekistan dede korkut anıtı dikmiş, bugün Kazakistan korkut ata üniversitesi kurdu, bugün azarbaycanda dedekorkutla ilgili meclis araştırma komisyonları var. Dedekorkut Türk dünyasının ortak paydası ama onun manevi huzuru bayburtta. Bayburt bundan nasiplenip buraların farkındalığını sağlayarak bakın bayburtta bu değer yatıyor diyerek bir vizyonla çalışma yapsa tüm gözleri bayburta dikebilecek altyapıyı hazırlayabilir. Bugün dünyanın patronu olan ve BOP Projesiyle Müslümanların kanını emen amerika daha dünyada yoktu. ne zaman? Fatih konstantinapolisi İstanbul yaptığında, ne zaman ? kanuni süleymanın Budapeşte kapılarına kadar gittiğinde. amerika keşif bile edilmemişti ve sizin atalarınız dünyanın 3te 2sinde 12 milyon km2 lik bir coğrafyada yaşıyorlardı. 1600lü yıllarda başlayan rehavetle ilimde geri kalmayla başlayan toprak kayıpları sonucunda Osmanlı devleti hasta adam muamelesi görmüştür. Sadece Osmanlıdan meydana gelen 22 devlet kuruldu. Ve bugün bu topraklarda sizlere çok görülmekte   Bugün ortadoğudaki devletlerin hepsi Osmanlının çocuklarıdır. Yünanistan Sırbistan Bosna hersek dahil. Bütün bu medeniyetin sahibi olan sizler hasta adam muamelesi gördünüz ve bu Anadolu coğrafyasındanda tekrar geldiğiniz yere orta asyanın bozkırlarına gönderilmek istendiniz. Hasta adam Osmanlının ölmesive paylaşılmasıyla Türkler geldikleri yere gönderilsin diye İngilizler Almanlar Fransızlar italyanlar bu toprakları kendi aralarında paylaştılar.  Kop dağında verilen mücadeleyi çocuklarımıza öğretiyor musunuz? Ermenilerin bu topraklara geldiğinde yaptıkları haysiyetsizce mücadelelerden O ateş kuyularına iffetlerini muhafaza etmek adına canlarına kıyan Bayburtlu genç kızlarımızın iffetleri Bayburtlu kadınlara sinmiştir. İffet abidesidir. Bunun hikayesini biliyor muyuz? Öğretiyor muyuz?  işte tam bu sırada Mustafa Kemal diye bir asker çıktı, sizin dedelerinizle birlikte bir mücadele verdi ve ingilizi ingiltereye rusu rusyaya fransızı fransaya yünanı akdenize gönderdi. Çanakkale geçilmez dendi. Arkasından milli mücadele başladı ve daha sonra savaşlar kazanıldı. Misak-ı milli sınırları içersinde sadece ve sadece 782 bin km2 bir alanda yaşama zorunluluğu dayatıldı bize. Bizler 12 milyon km2’nin sahibi Türkler  782bin km2 ye indirgendik. Ve bugün itibariyle buralarda bile yaşamamız çok görülüyor. Sizler üniter milli devlet yapınızla Ankara başkentiniz türk bayrağınız istiklal marşınız ve Türkçenizle çok büyüksünüz burada böyle olmamanız lazım. Nasıl ki sizin dedelerinizden başka devletçikler çıkardık sizinde içerinizden fitne fesat ateşini yakarak kürtler ayrı devlet olsun arkasından pontuslar gelsin karadenizde neden bir lazistan kurulmasın diye başlayan federasyon tartışmalarıyla geçmişte yarım kalan hesaplarını bizi birbirimize düşürerek sürdürmeye çalışanlar hale buna devam ediyorlar.

                1944 lü yıllarda milli şef ismet inönünün batılılaşma çabalarıyla Türkler sadece Türkçeyi değil Latinceyide öğrensin ve özellikle kültür politikaları batılılaşsın  anlayışıyla bu millete bir takım zulümler yapıldı. ismet inönüye ve dönemin milli eğitim bakanına bir mektup yazarak sizler bu ülkenin Milli, Milliyetçi, Türkçü, Turancı damarı olan Mustafa Kemalin çizgisinden çıkıyorsunuz ve kominist marksist bir rejime sürüklüyorsunuz ve bu milletin değerleriyle oynuyorsunuz diye uyarıda bulunan Nihal Atsız’ın tututlanarak tabutluklara atılması ve ve cezaeveine konulmasının ardından henüz o zamanlar kara harp okulunda öğrenci olan Alparslan Türkeş’in ona mektuplar yazarak onunla konuşmasından rahatsız olanlar sen nasıl milliyetçi Türkçü bir insanla konuşursun diyerek Alparslan Türkeş’i 9 ay 15 gün hapse atmıştırlar. İşte Alparslan türkeşin siyasi hayatla ilk teması  fikri olarak Türkçü Turancı davayla 1944 yargılanmasıyla başlamıştır. O süreç Alparslan Türkeşin türk milleti adına düşüncelerini geliştirmesine vesile olmuştur. O dönemde tabutluklara konuldular, çileler çektiler, sıkıntılar yaşadılar.

İlk demokratik seçim olarak 1950 de yapılan seçimlerle büyük bir çoğunlukla iktidara gelen adalet partisi Adnan Menderes 10 yıl iktidarda kaldı. O az önce bahsettiğim milli şef ve yanındakiler bundan rahatsız oldular. Adan menderes onların yaptıkları bir çok hatayı düzeltti. Menderese karşı kinlendiler Ve ihtilal yapıldı bu ihtilalin içerisinde ozamanlar Albay rütbesinde olan Alparslan Türkeşte vardı ama sadece görüntüde. Alparslan Türkeş bu işe karşıydı ama kendisinden üst rütbelilerin baskısıyla bu işin içerisine girmek zorunda kaldı. Türkeş’te madem burada kalıyorum, burada kalıcı işler yapayım diyor. Bişeyler yapayım diyerek dönemin başbakanlık müsteşarlığını alıyor ve Burada bugünkü türkiyenin temellerini attı. Devlet Planlama enstitüsü, atom enerjisi kurumu ve Türk Kültür araştırmaları enstitüsünü kurarak Türk dünyasında olup bitenlerin araştırılmasını istedi. TÜBİTAKIN temellerini attı.

Sonra Alparslan Türkeşin bu yaptıklarını kıskananlar  bundan rahatsızlık duydular, seçime giderek hükümeti sivillere devremek konusundaki Türkeşin düşünceside hakimdi. Alparslan Türkeş ve 13 arkadaşı sürgüne gönderildi. Alparslan Türkeş yeni delhiye gitti. Bu sıarada yatsı ada mahkemeleri kurularak menderesin asılması hızlandırlmaya çalışıldı. Türkeş ve 13 arkadaşı yani 14 ler yeni delhide bir araya gelerek mektuplar yazmışlardır, seçilmiş bir başbakanı asamazsınız diye bütün bu hakikatler gün gibi ortadayken, büyük bir kesim hâlâ türkeşe menderesi astırdınız diyerek ülkücüleri karalamaya çalışırlar.

Bu süreçten sonra Türkiye’de bir takım olaylar gelişiyor.  Demokrasinin her mücadelesinde milliyetçiler ÜLKÜCÜLER sahada. Ama  ÖZELLİKLEde 1980 öncesi bir takım uygulama yaparak sağ sol kavgası çıkaranlar bugün itibariyle bakıyorsunuz o dönem ihtilali hazırlayanlar bugünde BOP Projesini bölgede hayata geçirmek için bukezde ihtilali yargılatmak gadına mizansel işler yapıyorlar. bizim içimizde yapılanlar  Sadece gündemle ve iç politik gelişmelerle ilgili değil . şimdi suriyede bir yönetim değişikliği olası bir değişiklikle birlikte Suriye Kürtleriyle kuzey ıraktaki hareketlenmenin türkiye’ye sıçradığını düşünürseniz 652 km sınır boyunda türkiyede çıkabilecek iç kaos ve kargaşanın an meselesi olduğu Allah etmesin bir ortamda biz 12 eylül mahkemelerini tartışıyoruz. Diğer taraftan demokratikleşme adına ülke gündeminde 4+4+4 tartışmalarıyla eğitimin rövanşını alıyorsunuz. Kuranı kerim ve peygamberimizin hayatını seçmeli ders olarak verilmesi konusunda MHP’nin verdiği önergeyi redediyor. mhp bu teklifi yaparsa insanların gözünde prim yapar, biz yapalım bu teklifi diyorlar ve aynı önergeyi kendileri vererek kabul ediyorlar. Mhp bunu söylemese  bunu düşünmeye dahi cesaret edemezler. Ülkücüler he zaman için meydan açmıştır, ön açmıştır, canını dişine takmış, delikanlı olmuştur, bunlar onun gölgesinde hep saklanmışlardır. İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kapısına çok özür dilerim Muhammedin piçleri giremez yazıyor Marksistler, Koministler, ülkücüler gidip o yazıyı sildi, oraya Kelimeyi Şehadeti yazdılar, biz buradan geçeriz dediler. Oradan boynu bükük bir şekilde geçenler ve ozaman  Yırtık kramponla top oynayanlar bugün hükümet idare ediyorlar.  Ama nasıl yönetiyorlar. Ben söylemekten utanıyorum ırakta yaşananları. Tıpkı dün Ermenilerin hasızca saldırılarına maruz kalmamak için kendilerini ateş kuyularına atan Bayburtlu kadınlarımız gibi bugünde ırakta Amerikan conilerinin peydah ettiği çocukları doğurmamak için intihar eden kadınlar var. Bunlara kim müsaade etti bunlar nasıl oldu? Irakta Müslüman kanlarıyla sulanmış hurma ağaçlarının meyvasıyla biz oruç açamayız yani o oruç oruç olmaz. Vatan seccademize gelmiş emperyalistler, sorosun çocukları, amerikanın askerleri, onları kaldırmadan  onun üstünde namaz kılamayız.

                Ruhi Ersoy konuşmasının ardından izleyiciler için hazırlamış olduğu videoyu gösterime koyarak kürsüden ayrıldı. Ocak Başkanı Oğuzhan Okutmuş’un Ruhi Ersoy’a hediyelerini takdim etmesiyle halk eğitim Salonunda sona eren Program, kalabalığın Ülkü ocakları il binasına giderek burada yapılan sohbet ve ikramlarla tamamlanmış oldu.