Bilindiği üzere artık yaşadığımız çağ, bilginin doğru-yanlış ayırımı yapılmadan önümüze konulduğu bir çağdır. Siyasetten sanata, tıptan edebiyata, psikolojiden tarihe, aklınıza gelebilecek birçok konu, doğru-yanlış ayırımı yapılmadan bizlere sunulmaktadır. Bize sunulanları bilgi dağarcığımıza eklerken, en çok dikkat etmeniz gereken konular, dini konulardır. 
Muhakkak ki İslâm dini; gelişigüzel bir şekilde, kaynağı belli olmadan, önümüze konulan bilgilerin doğruluğu, delillere dayandırılmadan öğretilecek ve bu şekilde de öğrenilecek bir din değildir. Müslüman kardeşlerimizin bu konuda bir hassasiyet ve bilinç kültürü oluşturması zaruridir. Çünkü çağımız; âlimlerin ve ilmin azaldığı;  cahillerin ve cehaletin çoğaldığı bir çağdır. Çünkü çağımızda, âlimlere kıymet verilmezken, cahillerin âlim gibi değer gördüğü bir çağdır. İşte cahillerin, âlimler gibi değer görmeleri, sapık görüşlerin hızla yayılmasına sebep olmaktadır. Kendilerince, Allah’ın Arş’ın üzerinde oturduğunu iddia edenlerden tutun, Eyyüb (Eyüp) Aleyhisselâm’ın kurtlandığını ve İbrahim Aleyhisselâm’ın aya, yıldızlara, güneşe ibâdet ettiğini iddia edenlere kadar, birçok sapık fikre sahip cahiller var. Bu ithamlar tamamen dine aykırıdır ve iftiradır. Bu tür iftiraların İslâm çevrelerinde gittikçe yayılıyor olması, durumun vahametini ortaya koymakta ve ziyadesiyle endişe vermektedir.  
(Hâşâ) “Allâh Arş’ın üzerindedir” denmez. Çünkü “Arş” bir mekândır ve “oturmak” yaratılmışların sıfatlarındandır. Allâh-u Teâlâ mekânsız olarak vardır ve yaratılmışların sıfatlarıyla sıfatlandırılamaz. Allah-u Teâlâ Eş-Şûrâ Suresi’nin 11. Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyuruyor:
Manası:’’Allâh hiçbir şeye benzemez’’
Eyyûb (Eyüp) Aleyhisselâm kurtlanmadı. Çünkü peygamberler tiksindirici hastalığa yakalanmazlar. İbrâhim Aleyhisselâm aya, güneşe, yıldızlara tapmadı. Çünkü peygamberler doğdukları andan itibaren, Allâh’ı hakkıyla bilirler. Aya, güneşe, yıldızlara tapmak şirktir. Peygamberler aslâ ve aslâ küfre düşmezler. Küfürden, büyük günahlardan ve kıymet düşüren küçük günahlardan korunmuşlardır.
Sapık görüşleriyle insanların îmânını zedelemeye çalışan bu kişilerin ve onların, Müslümanların arasına sokmaya çalıştıkları sapık görüşlerinin önüne nasıl geçilebilir? Ancak ve ancak, ehil olan kişilerden ilim öğrenilip, bu ilimle amel edilerek, bu tür yanlış bilgilerden korutulabilir.
İmam İbn-u Sîrîn buyurdu ki: “Muhakkak ki bu ilim din ilmidir, dininizi kimden aldığınıza bir bakınız (dikkat ediniz!).”
Bu sözden de, din ilminin kimden öğrenildiğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple ilmi, ehil olan âlimlerden öğrenmeli ve bu ilimle amel edilmelidir.
Allah-u Teâlâ bizi hakkıyla iman edip, iman üzere ölen kullarından eylesin